22

108 123 2
                                    

        Bu söylediklerini hiç unutmadım.

        Ruhumun beni aldattığını düşünüyorum. Mimarbaşının belli belirsiz sözleri kulaklarımda çınlıyordu. Aynı zamanda ruhum başka yerlerde geziyordu.

        Sultan Süleyman'ı yeniçerilerle sipahiler çevrelemişti. Önde giden birlikleri padişahın akrabası Gâzi Bâli Bey, en arkadaki birlikleri Gâzi Hüsrev Bey yürütüyordu. Yüz binlik ordu Macaristan'a gitmeye hazırdı.

        Bizden önde giden İbrahim Paşa, geçen ay Petervaradin'i, Uyluk ve Essek kalelerini fethetti. Bu bize kolaylık sağladı. Sultan Süleyman çok geçmeden harekete geçti.

        Bir yeniçeri olarak padişaha yakın durdum. Ona yakın olmak içimi rahatlatıyordu. Dört sene önce Rodos seferinde atlı grubunda olduğumdan böyle bir duygu yaşayamadım.

        13 Zilkade'de* Büyük Macaristan Ovası'na geldik. Burada dinlenmemizi emretti. Güvenli bir yer olmadığı için dikkatli olmalıydık.

        Çadıra girmeden önce kusasım geldi. Torba aradım ama bulamadım. Diğerleri rahatsız olmasın diye bizim çadırın yanına kustum. Silkelendim. Kusmuğumun içinde bir şey vardı...

        Mavi taş...

        Yuttuğumun küçük bir kısmıydı. Elimi kusmuğun içine daldırıp onu aldım. Gerildim. Kimse görmeden cebime atıp çadıra girdim.

        Kemal söylenmeye başladı. "Niye çadırın dibine kusuyorsun? Onunla uyumak zorunda mıyım?"

        "Poşet bulamadım. Başkalarının rahatsız olmasından iyidir."

        Kemal mektepte benden kopya çeken çocuktu. Ondan hâlâ nefret ediyorum. Aynı çadıra düşmemiz felaketti.

        Homurdanarak tuluma girdi.

        Fırsat bulunca taşı çıkardım. Onu sindirdiğimi sanıyordum. Hâlâ içimde vardı... Titredim. Düşünmesi bile tuhaftı. Kim bilir vücuduma ne yaptı...

***

        20 Zilkade'de** Mohaç kasabasına ulaştık. Ordugâh kurduk. Sabaha doğru uyandık. Güzel hava aydınlanmak üzereydi ama gün kötü başladı...

        Macar ordusu Batı yakasında göründü.

        Ordumuzu iki kanada ayıran tepede Sultan Süleyman, paşa ve vezirlerle konuştu.

        Padişahın yanında olduğumdan onun savaştığı çapta olacaktım. Yani gözlemde sıkıntı çekmedim. Paşalar ve vezirler orduya yapacaklarını anlattılar.

        Turan Taktiği'ni kullanacaktık.

        Sultan Süleyman son bir şey söyledi. "Kardeşlerim, buraya o âsileri devirmeye geldik! Onlar gerekeni yapmadı, isyan etti. O hâlde onlara büyük bir ceza vereceğiz! Kazanmayı dileyin, onu kalbinizde hissedin!" dedi.

        Muharebe, düşman topçunun ateş etmesiyle başladı.

        Top, ordumuzun bir kısmını darmadağın etti. Telaşa kapılsak da paşalar buna engel oldu. Onların bizi yenecekleri muhtemeldi. Ama Sultan Süleyman böyle düşünmüyordu.

        Macar ordusu öfke ve heyecanla haykırdı. Ağır zırhları güçlerini emiyordu. Atlılarımız ve sipahilerimiz önde koşuyordu.

        Macarlar yeneceklerine emindi. Birlikler ikiye ayrıldı ve Macarlar şaşırıp kaldı. Merkeze ilerleyerek yenme tutkusuyla tutuştular. Amacımız da buydu. Ordumuzun iki kanadı Macarları tamamen içine aldı. Şimdi sıra asıl birliklerdeydi... en önemlisiyse topçular.

Yazılmış Zaman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin