6

239 235 14
                                    

        Neye uğradığımı şaşırdım. Bizi nereye götürüyorlardı? Belki köle gibi olacaktık. Belki sorgulanacak, her yanlış cevap için kırbaçlanacaktık. Belki başka bir şey... Başıma ne geleceğini bilmiyordum.

        Hepsi atlarla gelmişti. Köyümüzden yirmi oğlan almışlardı. Bizi arkaya bindirdiler. Sırf bizim için gelmiş olamazlardı. Başka köylere giden gruplar da olmalıydı.

        Bir akşam ormanın ortasına kamp kurulduğunda diğer yollardan atlılar geldi. Tüm patikaya yayılmışlardı. Her biri kendinden emin ve sertti. Atların bakışları bile insanı delip geçiyordu. O kara gözleri... Nereden gelmişti bunlar?

        Ertesi gün ata oturmaktan canım acıdı. Adamlar umursamadı. Bacaklarımı karnıma çekince benden sorumlu yeniçeri "Yapma!" dedi.

        Yemyeşil ağaçların yaprakları hışırdadı. Tepemizde güneşin yakıcı sıcaklığı... Serin rüzgara rağmen hepimiz çok terledik. Ne olacağına dair düşünüp durduk.

        Yanda ilerleyen atta bir arkadaşım yeniçeriyle alay ediyordu. Adı Rhesus'tu. Ağzına geleni söylüyordu. Adam aldırış etmedi. Rhesus, "Sarı başlı uşağım!" deyince onu susturmak için döndü ve "Saçma sapan konuşma!" dedi. Bütün alayın duyacağı bir sesle, "Mektebe gidiyorsunuz. Hocanız kim olacak sanıyorsunuz?" dedi.

        Bunu duyduğumda içim rahatladı. Demek eğitime gidiyorduk ve bitince geri dönme şansımız vardı. Peki ne eğitimiydi bu?

        Rhesus, "Yaşa, Sultan Selim, yaşa!" diye bağırdı.

***

        Yol üç gün sürdü. Muhteşem İstanbul'a ayak bastık. Bizi birtakım ailelere verdiler. İçime korku doldu. Ne yapacaklardı?

        Düşündüğümün aksine, bizi sevinçle karşıladılar. Benim olduğum aile evini gezdirdi. Değişik parçalar gösterdi. Aylarca orada kaldım. Dillerini, kültürlerini, İslâm'ı öğrendim. Bana hepsini sevdirdiler. İçime yumuşak bir his doğdu. Ama daha fazla kalamadım. Bizi 'Acemi Oğlanlar' olarak eğiteceklerini söylediler.

        İstanbul'un yollarına merakla baktık. At üstündeki çocuklar da şehirlilere garip geldi. Gelen geçen atlı grubu izledi. Pazarlar, modern ve rengarenk insanlar, yolların ortasında ve bahçelerde halay çekenler, yeşil ve pembeyle süslenmiş ahşap evler, günbatımının göğe verdiği kırmızı-pembe-sarı rengin altında uzanan boğaz ve üzerinde uçuşan yüzlerce martı...

        Bunların hepsi bize yeniydi. Burası, daha muhteşem bir yer olması için savaşılabilecek bir yerdi.

Yazılmış Zaman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin