58

65 65 4
                                    


        Hep orada kalacaktım. Sevinç ve huzur içinde oturuyordum. Ama küçükken, Evren'in rüyamda söylediği o dizelerden sonra beliren mavi parıltıyı gördüm. Tüm yolculuğumun sonu gelmişti.

        Uyandığımda tek düşündüğüm birine gitmekti.

***

        İstanbul'un pembeliği bütün göğü sarmıştı. Kına gecesine hazırlık oluyor, uzun yolculuklar için gemiler hazırlanıyordu. Martılar çirkin sesiyle şarkı söylüyor ve ben bunların hiçbirine bakmıyorum.

        Komşularıma, mahallelerin her yerine gittim. İstanbul'u dolaştım. Bunların tek nedeni, insanlara iyi yanımı göstermekti. Kötü yanımı çoğu görmüştü ve bundan vicdan azabı duyuyordum. Hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Onlardan özür dilemeliydim. Direkt değil, konuyu açtıktan sonra...

        Yaptığım kötü davranışları elle sayabilirim. Ama ölüm yaklaşınca, en ufak hata bile olmasın isterim. Bir kötülüğü telafi etmek her zaman zordur. Bunları önceden düşünmek gerekir.

        Yaptığım her şey için özür diledim. Çarşılarda bile dolaştım, tanıdığım herkese hâl hatır sordum. Hepsi iyiydi. Konuşurken fırsat bulunca söyledim, "Bunu yaptığım için özür dilerim." diye. Güldük, gezdik, eğlendik.

        Sonra aklıma çocukluğum geldi. Demek sabırla düşünme yeteneğim vardı. Yetenek mi?.. Keşfetmek istediğim için mi? Oysa bütün çocuklar yeniliği sever. Neden diye sormak bu meraktan gelir. Biraz inatçı olabilirler ama düzelmeye açık bir bünye için her zaman ümit vardır.

        Ya Hasan?.. Neden ondan özür dilemedim? Çok büyüdü ama o yara, kalan hayatını zedelemeye devam edecekti. Küçüklüğümdeki gibi... Babam beni yaraladığı için özür dilemişti. Düzeltemeyeceği için umutsuzdu. Benzeri benim başıma gelmişti... Geçmişi düşünen herkes kötü anları hatırlar. Hele kafaya taksa, ister küçüklük anı olsun, kalbini yarardı. Beni her gördüğünde, adımı her duyduğunda canı acırdı. Ne kadar ufak bir sorun yaşamış olsak da, buna son vermeliydim.

        Hasan'ın evine gittim. Küçüklüğümde insanlar için ne düşündüysem, o an onu düşündüm. Heyecan içinde, kapıyı çaldım.

        Açtı.

        "Sinan abi?" dedi şaşkınlıkla. "Sen misin? İnanamıyorum, hoşgeldin. Buyur, gir içeri."

        "Yok, Hasan'cığım." dedim. "Ben... başka bir şey için geldim. Seni bu saatte rahatsız etmek istemezdim. Ama yarına bırakmak bu yaşımda tehlike. Her an gidebilirim, Allah muhafaza."

        "Hiç rahatsız eder misin, abi! Ben geç yatıyorum, daha çok erken."

        "Peki," dedim kekeleyerek. "O zaman, söyleyeyim... Senden özür diliyorum. Yıllar önce oyun oynarken kalbini kırdım, hatırladın mı?"

       "Amaaan." dedi. "Ne var ki! Çocuktuk işte, özür dilemene gerek yok."

        "Öyle deme." dedim. "Beni her hatırladığında kötü hissedecektin. Çocukluk kalıcıdır. Önemsiz düşündüğün her an hayatının temeli. Onda yaşadığın her şey, seni sen yapar. Kişiliğini de maalesef çevren oluşturur, özellikle ailen. Kötülük kol geziyorsa sana ulaşır, hayatını tamamen değiştirebilir. Seni korumak da, iyi biri yapmak da, ailenin elindedir. Sana öfke duyuyorsa, kendini terbiye etmelidir. Sana öfkelenen kendi ailenden değilse, istediği gibi davranacak diye bir kural da yoktur. Sana, en az ailen kadar özen göstermelidir. Ben bunu yapamadım ve elimde özür dilemekten başka çare kalmadı."

Yazılmış Zaman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin