Bir gün ortasında dersimiz matematikti. Mektebe geleli birkaç gün olmuştu ama tabii birkaç günde tüm derslere alışmak pek mümkün değildi. Matematik de çoğumuzun belası olmuştu. Çoğumuzun dışında kalanlar derste çok aktif olmuşlardı.
Buna takmıyordum kafayı. Şu an amacım sadece istediğim mesleği seçmekti. Bunu başarmak için matematiğimin çok iyi olması gerekiyordu.
Aslında mantık dersine benziyordu ama ayrıldıkları nokta, birisinde daha sözel düşünmek, diğerindeyse daha sayısal düşünmek gerekiyordu.
Hoca denklemleri işliyordu. Başta çok kolay gidiyordu. Sonrasında en zor noktaya kadar çıkarttı. Şimdi hiç kimse yapamıyordu.
Kimsenin çözemediği denklem şuydu:
4y+66+z+6x = 7z+24+4x+3y
3z-x=30
y'yi bulunuz.
Bazen diyorum ki 'İnsanlar matematiği nasıl yapamaz?'. Hâlbuki bu sadece benim beynimden ibaret değildi. Çünkü insanların aklı birbirinin aynı değildi. Kendi gözümden değil, gerçekten onların gözünden bakmaya çalıştım.
Soruya yöneldim. Bir süre çözdükten sonra y = 18 çıktı.
Hocaya söylemeliydim. Tam konuşacaktım ki, yanımdaki çocuk önce davrandı. "Çözdüm!"
Bu Kemal'di. Oysa çoğu soruyu yapamıyordu. Nasıl olur da en zorunu yapabilirdi? Ama çözümüne bakınca benimkiyle aynı olduğunu gördüm.
Hoca, "Anlat Kemal." dedi. Anlaşılan anlamaya çalışarak yazmıştı. Kağıdını yanına alıyordu ki hoca izin vermedi. Yine de çıkıp benim düşündüğüme benzer anlatmaya başladı. Hoca etkilendi. "Aferin, Kemal. İyi çözmüşsün bu işi."
Yerine geçince hoca bana döndü. "Sinan, senin yapamadığına hayret ediyorum. Şimdi bizi bu yönünle mi şaşırtmaya başladın?"
Şaşkınlıktan bir şey diyemedim.
Bu derste yaşadığım olaydan sonra dikkatli olmaya çalıştım. Hakkımın çalınacağını hiç düşünmemiştim. Hocaya 'Benden kopya çekti.' deseydim de inanmazdı. Bu noktada iki şey söyleyebilirdi. Birincisi, o anlatırken yazıya geçirmiş olabilirdim; ikincisi, kopya çekmiş olsa bile çektirmeseymişim! Kötü bir an olurdu.
Aynı gün başıma benzer olaylar geldi. Ne kadar kurnazlar, ah, Sinan! Her şey senin başına geliyor.
Neyse ki son saat İstanbul'a indik. Bazen merkeze yakın yerlerde tanıtım yapmaya vakit bulurlardı. İstanbul'u sevdirmeye çalışıyorlardı.
Bana güzel olmasının büyük bir sebebi vardı.
Merkeze benzeyen bir mahalleye geldik. Ama burası ilçe gibiydi. Konutlar çok güzeldi. Bahçeleri ve dış dekorları gibi sahipleri de düzgündü.
Hoca bizi konutlara götürdü. Oraya gelene kadar bilgi vermek istedi.
"Askerler, burası merkeze en yakın yer olarak geçen Sultanbeyli'dir."
Birçok şey anlattı. Eski sultanlar buraya mimariler yaptırmış ama çoğu günümüze ulaşmamıştı. Buraya ilk mimari yapan kişi, hicretin* öncesine dayanıyormuş. Kimin yaptığı bu yüzden belli değilmiş. O böyle anlatırken konutlara geldik. Yakından bakınca... beklediğim gibi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmış Zaman
Science FictionKimsenin hikayesi rastgele başlamaz. Hepsinin tutunduğu, var olduğu bir yer vardır. Hepsi birbirine girebilir, evrenin kanunları değişebilir ve hiçbir şey düşündüğümüz gibi olmayabilir. Karşınızda Paralel Evrenler Teorisi!.. Ve hiçb...