Gözlerimi açtım. Gitmişti... Sonsuza dek...
Başımda hekim ve birkaç piyade dostum Tomanbay'ı yakaladıklarını ve tekrar kaçtığını söyledi.
"Off!" dedim hüzünle. Kollarımı karnıma doladım. "Karnım ağrıyor."
"Normal." dedi hekim bey, beyaz önlüğünün cebinden bir krem çıkararak. "Kurşun az daha organlarına gelecekmiş. Bir süre ağrı olabilir." Kremi karnımdaki dikişlere sürdü. "Bu iyi gelir."
Teşekkür ettikten sonra dostlarıma döndüm. "Tam olarak ne oldu?"
Lokman, "Birliklerimiz onları durdurdu. Tomanbay kadın kılığına girip kaçmaya çalıştı ama bunun olamayacağını anladı. Canberdi Gazali* ile pes etmiş. Onları yeniçeriler tutuyordu ama yine kaçtılar." dedi.
"Nasıl?"
"Bilmiyoruz... Sen çok şanslı bir adamsın. Vurulmana rağmen bir sen ölmedin."
"Allah rahmet eylesin." dedim. Kurtulduğum için iyi hissediyordum ama diğerlerinin öldüğünü öğrendiğim zaman kalbim kırıldı. Ne yalan söyleyeyim, düşmanı yaralarken bile içim acıdı. Bu kadar hassastım işte. Özellikle şimdi...
"Hünkârımız emir verdi mi?"
"Verdi. Onları bulabilmek için tüm Mısır'a birlik gönderdi."
Bir ömür gibi geçen birkaç gün sonra birileri gelip padişaha duyduklarını anlattı.
"Hünkârımız, Tomanbay Cizze'ye kaçmış."
Bunun üzerine bin asker hazırlattı. Yaralı olduğum için gitmedim. Çadırımda yeni haber gelmesini bekledim. Başka bir şey yapmama izin verilmedi.
Bin asker Cizze'ye gittikten birkaç gün sonra Lokman geldi. "Sinan, işler göründüğü kadar kolay olmuyor. Cizze'de halk Tomanbay'ı korudu. Çok iyi savaştılar. Maalesef yenemedik."
Bu işin uzayacağı anlamına geliyordu. Neyse ki yaralı olduğum için İstanbul'a gidecektim.
Yavuz Selim çok kızdı. Madem halk onlara yardım ediyordu, o zaman daha çok asker gönderip başına Yunus Paşa'yı koyardı. Bu sefer Yavuz Selim de savaşacaktı.
Arabada yattıktan sonra yeniçerilerin koruması altında yola çıktık. Çatışmanın seslerini duyduk. Daha Cizze'yi geçmemiştik ki zafer çığlıkları başladı. Yaralılar hekime yalvardı. "Lütfen o adamın ölümünü görelim, biz de bu zaferi görelim!" dediler. O kadar yalvardılar ki sonunda hekim pes etti ve -ben dâhil- isteyenleri yardım ederek Cizze'ye götürdü.
Burada çok tartışan vardı. "Tomanbay çatışmada bir Arap şeyhine sığındı ama Yavuz'dan kurtulamadı." konusu vardı.
Padişahın önünde Tomanbay'ın ellerinin bağlı tutulduğunu gördüm. Askerler nefretle bağırıyor ve küfrediyordu. Ellerine geçeni atmak istiyorlardı.
Padişah elini kaldırdığında sustular. "Burayı işgâle gelen biziz. Bu nedenle haykırması gereken siz değilsiniz." dedi.
Fısıltı başladı. Ortam gerginleşti.
Tomanbay'a döndü. "Sana gelince, Memlük sultanı," dedi. Tomanbay'ın beyaz sakalı endişesini az da olsa gizliyordu. Şapkası gelirken düşmüş, kel başına güneş geçiyordu. Padişah sözlerini sürdürürken ona yürüyordu. "İki aydır kaçıyorsun. Bizi çok uğraştırdın. Ama tabii buraya Mısır Memlükleri ile savaşmaya geldik. Şimdi iki seçeneğimiz var. Ya tutsak olacak, ya da öleceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmış Zaman
Science FictionKimsenin hikayesi rastgele başlamaz. Hepsinin tutunduğu, var olduğu bir yer vardır. Hepsi birbirine girebilir, evrenin kanunları değişebilir ve hiçbir şey düşündüğümüz gibi olmayabilir. Karşınızda Paralel Evrenler Teorisi!.. Ve hiçb...