33

96 96 7
                                    

        Dragon ateş gördü. Derin uyku, rüyayı gerçek gösteriyor, zihnini ele geçiriyordu. Ne yapsa içinden çıkamıyordu. Hırsızlık ve cinayet vardı. Halk çığlıklara boğulmuş, bıkmış ve ayrımcılığı yerle bir etme arzusuna düşmüştü. Cinayet, ateşle birleşip şehri korkunç bir sona götürüyordu. Birden uyandı. Uykusunda gördüğü ateş yüzünü yakmış gibi, kıpkırmızıydı. Buna bir son vermeliydi. Ceza dediğin, ceza olmalıydı. En ufak şey bile kışkırtabilir, büyük sorunlara sebep olurdu. Siyasi ve toplumsal sıkıntılar da artık bitmeliydi.

                                ***

        "Bu bulutlardan nasıl yapmışlar bunları?"

        "Hiçbir fikrim yok." dedi Marsias. "Tek bildiğim sihre 'Nasıl' diye soramadığımız."

        Bana zevkli gelen mimari duygularım ayaklandı. Saçmaydı... Nasılsa bir rüya, neden düşünüyordum ki?

        "Doğru, sihir varsa soramam."

        Satir sıkıldı. "Burayı dolaşınca da bıkıyorsun artık. Hep aynı şeyler; bulut, altın, gümüş, kadeh, uzanmak, gökyüzü... İşte bundan dolayı servetten sıkılıyorum. Sürekli çok güzel şeyler, bunalıma sokuyor. Eve dönmek istiyorum, daha-"

        Olimpos kapısı açıldı. Bekçilerden biri "Sinan!" diye bağırdı topluluğa. "Kim ise gelsin çabuk!"

        Beni içeri aldı. Tahtlarında Zeus ve Poseidon, sessizce oturuyordu. "Ey yabancı!" dedi Zeus. "Görüşünü tartıştık ve uygulamayı seçtik. Yasa koyucu Dragon'a Morpheus'un yardımı ile rüya gösterdik. Başkalarına da göstereceğiz..."

        "Solon ve Kleistenes." diye mırıldandım. "Halkın ayaklanması işe yaradı, akılları başına geldi!"

        "Seni bu fikrinden ötürü ödüllendireceğiz. Seni, Atina'nın soylu makamına taşımak istiyoruz."

        Düşününce fena fikir değildi... ama olmaz. Olimpos'a asla güvenmiyorum. Soylu olsam da zorlu bir yaşamım olacaktı. Uyanana kadar benzeri sorunlarla mücadele etmek istemem. Özgür olmak, tek isteğim, özgürlük.

        "Kabul edemem. Yaşamımı özgür ve mutlu geçirmek istiyorum. Affedin."

        Olimpos'a kara bulutlar toplanmış, altın ve gümüşün rengi solmuş, bulut yapılar yıkılmış, maenad ve satirler dağılmış, ürkütücü sessizlik odayı sarmıştı. Zeus yavaşça ayağa kalktı. "Sana bir ödül veriyorum ve sen, bunu nankörce geri çeviriyorsun! Karşındakini tanımıyor musun? Belki geldiğin yerde söylememişlerdir. Ben, Zeus! Göklerin ve Olimpos'un hâkimi!"

        Dişimi sıktım. Bir şey söylemek istedim ama demedim. Kardeşinin elinden sorun çıkacağını hemen anlayan Poseidon, "Yapmayınız." dedi. "Siz de ona özgürlük ve mutluluk verin. Sonuçta ödül vermiş olursunuz."

        Öfkeli Şimşek'in zorla oturduğunu görüp "Pekâla." dediğini duydum. "Seni geldiğin yere göndereceğim, orada mutlu olursun."

        Ama gönderemedi. Çünkü onun gücü buna yetmezdi. O zaman Zeus'un gönderdiğini düşünürdüm. Ama bunu yapan o değildi. 

Yazılmış Zaman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin