Son önemli eserim: Selimiye Cami.
Yıllar önce, II. Selim ölmeden önce, adına inşaasına başladığım Selimiye Cami ancak 982'de* bitti. Bu benim ustalık eserimdi. Mimari dışında da başka nedenler bunu en çok sevdiğim eserim yaptı.
Öncelikle büyük bir sorunla karşılaştım. Ne mi? Camiyi yapmadan önce, yalnız padişahın karşı koyabileceği bir adam çıkageldi.
"Ulan ne arıyorsunuz bahçemde!"
"Kusura bakma, beyim." dedim. "Burayı almak zorundayız. Hünkârın emridir."
"Bana ne hünkârdan! Bahçemi vermem!"
"Alt tarafı lale bahçesi." dedi yanımda görevli mimar. "Üstelik tutarını vereceğiz. Niye büyütüyorsun?"
"Ben lalelerimi seviyorum. Onlarsız nasıl yaşarım?" Sanata girdi. "Ömrümün son yıllarında, sevgili lalemsiz, hangi yerde kalırım, hangi buluta yükselirim?"
"Bırak böyle konuşmayı. Padişah ne dediyse odur. Burası onun ve o da cami yapmak istiyor."
"Hayır! Vermeyeceğim!" Bahçenin ortasında kolona yapıştı. "Benim güzel lalelerim..."
Adama acıdım, ne kadar sinirli olsa da. Onu fikrinden vazgeçirecek bir şey yapmalıydım.
"Belki camiye lale figürleri koyarız." dedim.
Bana döndü. "Gerçekten mi? Lalelerim için caminde yer olacak mı?"
"Elbette. Her geldiğinde ona bakarsın, çiçeklerini hatırlarsın."
Çok sevindi. "Teşekkür ederim. O hâlde verdim gitti! Güzel anlaşmaydı."
Bunu anlaşma kağıdına yazmayı unutmadım. "Ters olması şartıyla." dedim yardımcıma.
***
Selimiye'ye modüler sistem koymayı unutmadım, tabii rayları da. Burada kötü toprak, depremde evlerin büyük oranda yıkılmasına neden olur. Raylarla bunu önledim. Süleymaniye'de yaptığım her şeyi burada uyguladım. Akustik, is odası vesaire... Edirne Mihrümah'ta, duvarın içine camiyi taşıyacak destek koyunca camide yer açıldı. Pencere koyacak çok yer oldu. Burada da benzerini yaptım. Hele Edirne bazı günler çok sıcak oluyor, onu da ayarladım. Yere, cami zemininden hafif esinti geçsin diye tahta döşedim. Altındaki boşlukta serin hava var. Böylece çok büyük bir eseri tamamlamış oldum.
Ama burada bittiğini sanıyorsunuz. Bilmediğiniz bir şey var, hiçbir kaynakta yazmayan, elinize geçmeyecek bir bilgi.
***
O gece tüm olanları düşünürken görünmez kalemi hatırladım. Nasıl oluyordu o? Nasıl yazılanı sadece ben görüyordum? Bu imkânsızdı. Ucunu açıp baktım. Şeffaftı. Ama Mihrümah bir şeyi ciddi söyledi mi, onda mutlaka bir mesaj vardır. Düşündüm... Onun dünyasında imkânsız durumlar yoktu. O hâlde bu mümkündü... ama nasıl?
Uykum tutmadı. Kalkıp masamın başına geçtim. Ömrümün acısı üstüme çöktü. Hâlâ çözülmeyen sorular vardı. İçine şiir yazdığım defteri açtım. En son Mihrümah Sultan'la ilgili yazmıştım... Ama öyle gözükmüyordu. Burada bana ait olmayan bir yazı vardı.
Şiirin için teşekkür ederim, sevgili mimarbaşı, bana yazmasan bile. İleride sevgin sultanda olmayacak, gözünde sultan görünende olacak. Sana verdiğim imkânı kullan. Ona zarar verme.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmış Zaman
Science FictionKimsenin hikayesi rastgele başlamaz. Hepsinin tutunduğu, var olduğu bir yer vardır. Hepsi birbirine girebilir, evrenin kanunları değişebilir ve hiçbir şey düşündüğümüz gibi olmayabilir. Karşınızda Paralel Evrenler Teorisi!.. Ve hiçb...