54

55 61 0
                                    

897/898*

        Pasifik kadar korkunç bir serüven yaşamadım. Fakat bu rüyalar peşimi bırakmadı.

        Yolum İspanya'ya.

        Yorgun ve düşünceli halimle bakındım. Rıhtımda çok değişik insanlar vardı. Hepsi aynı tarzdı ama uzun zamandır farklı bir giyim ilk kez görüyordum. Bazıları bombeli omuzlar, sıkı pantolonlara sahipti. Kimiyse dümdüzdü. Yine de gözüme hepsi aynı geldi.

        Her yer balık kokuyordu ve midem bunu kaldıracak hâlde değildi. Başım ağrıyordu. Bir kahve içme vakti gelmişti.

        Kahve derken bara girdim. Herkes sarhoş olmuş ve gürültü çıkarıyordu. Sıklıkla yere içki dökülüyordu. Boş bir masaya geçtim. Öylece oturdum.

        Bir süre sonra birileri ayaklandı. Tartışma kavgaya dönüşecekti. Kendisine bağrılan sıska genç geri gitti. Yumruklar devreye girdi.

        Uykulu olunca hiçbir şey umursanmıyor. İç çekerek, "Yine kan görmeyeyim." dedim ve hiç düşünmeden kavgaya giriştim.

        Yeniçeri olarak savaşa gittiğim için karşımda şansları yoktu. Seksen yaşında yirmi-otuzunda gençlere saldıran bir imajım vardı. Hepsine geleneksel tokadı yapıştırdım. Sonunda arkalarını dönüp dışarı kaçtılar.

        Genç bir iskemleye oturdu. Nefes nefeseydi. "Vay be, abicim!" dedi. "O nasıl tokattı öyle!"

        "Bizim yörede çok kullanılır. O gençlere bile enerjik gözüktüm anlaşılan!"

        "Neden kavgaya girdiniz?"

        Sorusu üzerine biraz düşündüm. "Hmm... Kavga görmekten sıkıldım. Hele kan döküleceğini anlayınca hemen işi bitireyim dedim."

        Gülümsedi. "Teşekkür ederim, hayatımı kurtardınız."

        "Yaşamını yitirecek kadar değildi ama."

        Güldü. "Aslında öyle. Bizim tayfaya karşı kin besliyorlar."

        "Geminiz mi var?"

        "Evet. Çok iyi bir kaptanı var. Ama ne kadar uğraşsak da çok uzaklara gitme fikrini değiştiremedik."

        "Hmm, Hint Adaları mı?"

        "Nereden biliyorsunuz?"

        "Gündemi takip ettim."

        "Ne gündemi?"

        Ürperdim. Yalan söyleme dedi Evren tıslayarak.

        "Şey... Ben... Bir yerde okudum."

        "Konu basına mı verilmiş?.. İlginç."

        Kalkmaya çalıştı. Kolundan tuttum. "Ahh." diye inledi. "Sırtım... Çok tekme attılar."

        "Sana yardım edeyim. Nereye gidiyorsun?"

        "Ben kendim giderim. Zahmet etmeyin."

        "Yok yok. Canını yakma boşuna. Söyle nereye?"

        Bir süre yüzüme baktı. Söylemek istemiyordu. Gizli bir şeydi sanırım. "Karşıda... gemiye."

        Onu götürdüm. Yüz endazeden** uzun bir gemiydi. Görkemliydi ve hâlâ yapımdaydı. "Onlara yardım etmeliyim. Teşekkürler."

        "Ben de yapabilirim. Hem bir mimarım."

Yazılmış Zaman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin