44

56 80 2
                                    

        Eve geldiğimi düşünürken, yanıldığımı anladım.

        Çim bir alana düştüm. Üstümde, ihtilalden kalma yırtık pırtık giysiler vardı. Havanın kokusu, esinti hemen kendini ele verdi. Burası Akdeniz'di. Uzun zamandır deniz kıyısına inmek istemiştim. Bu anın mutluluğunu yaşarken, bir grup insan gördüm. İleride bir limanda, gemiden indiriliyor, görevliler onları birbirine bağlıyordu. Tek sıra hâlinde atlı arabalara biniyorlardı. Oraya gitmek güvenli değildi. Bir köşeye geçip görmemeleri için başımı örttüm. En korunaklı yer burasıydı. Bir süre bekledim... Rüyada neden bu kadar önemsiyordum bunları? Ama nereden bilebilirdim gerçek hayatıma etki edip etmeyeceğini? Çünkü bu olanlar çok gerçekçiydi. Hiçbir rüyada ölümü tatmadım. O yüzden nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum.

        Beklemeye devam ettim. Düşüncemi biri bozdu. "Sen ne yapıyorsun burada?" diye bağırdı.

        Yorgun argın başımı kaldırdım. "Öyle bakmasana! Geç içeri!" dedi. Arabayı gösterdi. İçerideki köleler, 'Yapma!' anlamında kafa salladı. 'Kaç! Sakın içeri girme!'

        "Ne bekliyorsun be adam! Kalk ayağa!"

        Kolumdan tutup sertçe kaldırdı. Elindeki sopayla sırtıma vurdu. "Hadi!" dedi. Bir kere daha vurdu.

        "Tamam! Geçiyorum." dedim. Sesimin çatladığını fark ettim.

        Ellerimi ve ayaklarımı, diğerlerinin bağlı olduğu halat gibi ipe bağladı. Ardımdan kapıyı kapattı. "Şansınızı zorlamayın. Zırlayana üç öğünde dayak yedirirler." dedi ve limana döndü. Araba hareket etti. Limandan uzaklaştıkça uzaklaştı.

        "Elimde olsaydı onu parçalara ayırırdım." dedim.

        "Sakın yapma." dedi yanımdaki. "Senin burada olman bir hataydı. Bu kıyafetle gemiden kaçtın da saklandın sandı."

        Üstüme baktım. "Ne olmuş üzerime?"

        "Bu köle kıyafeti." dedi. "Bazı yüzsüzler giysini beğendiyse alır. Sonra sana böyle paçavra giydirir."

        "Siz gemiden olmadığımı nereden biliyorsunuz?"

        "Hiçbirimiz seni tanımıyoruz. Geldiğimiz yerde herkes çocukluk arkadaşıdır. Gemide de rastlamadık. Sürekli çalışsak da, gardiyanları gözetirken herkesi tanıdık."

        "Anlıyorum." dedim. Uzun uzun dışarı baktım. Kendi kendime mırıldandım. "Keşke her şey çok güzel olsaydı." dedim.

        Başka biri, "Kendi felsefeni yaratma, evlat." dedi. "Hayatın kanunu böyle. Kölesi var, asili var. Hata yapanın da çilesi var..." Derin bir nefes verdi. Üzgün olduğu belliydi. "Herkes de böyle farklı düşünüyor."

        "Bende de öyle oldu." dedi yanımdaki. "Asker olmayı çok istedim. Adamızı işgâl eden bu Romalılara karşı durdum. Sürekli savaştım. Elimde bir şey kalmasa bile devam ettim. Ne yaparsak yapalım kurtulamadık. Ben de fazla zorladım. Üzerlerine gidince, bana ceza olsun ve diğerleri de yapmasın diye ailemin canını aldılar."

        "Evet. Dünyada kötü diye bir şey olmasaydı da, hatalarımız olurdu. Hepimiz hataya düşeriz. Bunu önlemek için bir yönetim olmalı. Yönetim de iyi yerde olanlara hizmetçi sunmalı. Biz de onlardanız, ya yaptığımız hatalardan dolayı, ya da geçmişte yaptığımız başka şeylerden."

        "Yolumuzu geçmiş belirledi. Hikâyemiz de orada başladı."

        "Hatalar seni yanlış yere götürebilir ama bunları çoğu zaman kendi seçiminle yaparsın, ya da aklını kullanmadan. Şu an yönetimin üzerimizde hakkı var..."

Yazılmış Zaman Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin