Öksürdüm. Ağzımdan su çıktı. Kendime gelmek için başımı salladım. Yataktan kalkınca tayfamdan bir grup ile Deni'yi başka bir kaptanla yanımda buldum.
"Moore," dedi değişik üniforması ile üçgen şapkasıyla dikkatimi çeken kaptan. "Seni görmek çok güzel."
Şaşkın gözlerle bir ona bir Deni'ye baktım. "N-Ne oldu?"
Kaptan, "Hıh." dedi. "Pişmiş Kelle'yle mücadelede yenildin. Seni suyun içine batarken gördüm."
Kafamı kaşıdım. Neden Morris onlara da saldırmamıştı? "Peki Morris..."
"Şşşt!" dedi kaptan. "Gemimde o adamın ismini kimse ağzına almaz. Uğursuzluk getirir."
"...neden size saldırmadı?"
Deni araya girdi. "Uzaktı. Hem en az senin kadar güçlü bir donanmayla daha savaşamazdı."
Kaptan ona kızgın bir bakış atınca başını eğdi. "Özür dilerim, kaptan Louis."
Doğruldum ve sağ kolumu tuttum. Kaslarım yorgundu. "Artık güçlü olduğumdan şüphe ediyorum." dedim.
Louis konuşmaya devam etti. "Aslında seni gemiye aldığımızda uyanmıştın. Ama yaraların vardı. Çok şaşkındın." Tayfalarımı gösterdi. "Adaya gelince iyice kafan karıştı. Buraya nasıl geldiğini ve neler olduğunu sorup durdun. 'Daha önceden de böyle oldu.' deyip seni daha da şaşkına çevirdiler. En sonunda zamanı bile sordun. Ağustos 1773 deyince yere yığıldın. Şimdi bakıyorum bunları da hatırlamıyorsun. Kısa dönemli hafıza kaybı olabilir mi?"
Donuk bir sesle, "Olabilir." dedim.
Bir tayfa atıldı. "Bizim dışımızda diğerleri boğuldu. Morris dudak okuyor, unuttunuz mu?" Derin bir iç çekti. "En iyisi geri dönmek. Burada Morris'le uğraşamayız."
Louis kaşını çattı. "Onca yolu savaşmak için mi geldiniz?"
"Hayır." dedim. "Yerleşmek için. Fakat Morris yüzünden bunu yapamıyoruz."
"Sen çıldırdın mı? Bırak Morris'i, burada yerli bile olabilir. Sayıca çok fazlalar. Amerika'da yaşamak varken bu kadar zor bir hayatı nasıl seçersin? Hiç uğraşmayın, geri dönelim."
"Yerleştik bile." dedim. "Görmedin mi? Bak istersen."
Bir süre gelmedi. Geri döndüğünde, "Siz delisiniz." dedi. "Ama itiraf etmeliyim, çok güzel bir yer."
"Bence onu rahat bırakalım. Çok yorgun." dedi Deni.
Onları durdurdum. "Beni affedin... Hepsi benim suçum."
"Kendinizi sıkmayın, kaptan. Bu her donanmanın başına gelir."
İkindiyi kamarada geçirdim. Bu bir savaş gemisi olsa da Louis'nin mürettebatı eğlence düşkünüydü. Louis'nin izin vermemesine rağmen gizlice bira içiyorlardı. Onun için güvertede sağa sola sallanana rastlamak mümkündü. Oradaki hareketliliği kaldıramazdım.
Güneş ufka yaklaştıkça içim karardı. Tıpkı göğün kararması gibi... O kadar istiyordum ki gerçek hayata geri dönmeyi, Belgrad Seferi'ne devam etmeyi, anlatamaz hâldeydim. Dizlerimi göğsüme çektim ve alnımı dizime koydum. Ne yapmıştım ben?.. Bu tutkuyla tüm mürettebatı tehlikeye atmıştım. Başka bir insan yapar mıydı bunu? Pek azı yapardı bence. Çünkü bunun için denizle ilgili hiçbir şey bilmeden bir yıl Pasifik'e yolculuk etmek tam bir çılgınlıktı, üstelik bir de kaptansanız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yazılmış Zaman
Science FictionKimsenin hikayesi rastgele başlamaz. Hepsinin tutunduğu, var olduğu bir yer vardır. Hepsi birbirine girebilir, evrenin kanunları değişebilir ve hiçbir şey düşündüğümüz gibi olmayabilir. Karşınızda Paralel Evrenler Teorisi!.. Ve hiçb...