Kimsenin hikayesi rastgele başlamaz. Hepsinin tutunduğu, var olduğu bir yer vardır. Hepsi birbirine girebilir, evrenin kanunları değişebilir ve hiçbir şey düşündüğümüz gibi olmayabilir.
Karşınızda Paralel Evrenler Teorisi!..
Ve hiçb...
Uyandığımda gözlerim yaşla doldu. Uyurken ağlamak böyle bir şeydi. Rüya bile insanı sarsardı.
Kalktığım gibi elim cebime gitti. Hâlâ oradaydı. Uyumadan önce yanıma almamıştım. Onu cebime koyan Mihrümah'tı. Bilmiyor numarası yapıyordu. Kağıdı alıp yırttım, un ufak olana kadar. Hepsini çöpe attım. Benimle uğraşan, durmadan soru soran sinir bozucu bir çocukmuş! Oraya bir daha gitmeyecektim. Çünkü her rüyayı bir kez gördüğümü sanıyordum.
xxx
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Cerbe'de gemileri kontrol ediyordu Reis. Çok eksik vardı. Yarın olmadan hazır olmalıydı. Yeni yerler kuşatmalıydı, abisi için Cenevizlileri alt etmeliydi.
Bir Osmanlı gemisi geliyordu. Bu iyi haberdi. Hep yardım için gelirlerdi. Daha çok savaş, daha çok intikamdı.
Elçi karşısına çıktı, durumu anlattı. Reis'in yüzü güldü. "Geliyorum." dedi.
xxx
939/940*
Bugün önemliydi. Çünkü Osmanlı meclisine yeni biri katılıyordu.
Sultan Süleyman Almanya seferindeyken Mora kıyılarına Cenevizli condottiero** Andrea Doria saldırdı. Osmanlı buna karşı güçlük çekiyordu. Süleyman İstanbul'a döndüğünde birini çağırdı: Hızır Reis.
O, Midilli'de doğmuş, kardeşleriyle esir alınmış, abisi Oruç Reis'le korsanlık yapmış, Akdeniz'e hâkim olmuş, Cezayir'i İspanyollar'dan almış ve abisini savaşta kaybetmişti. Onun acısıyla savaşan koryürekti! Bir korsana göre çok sıcak...
Divana geldi. İzni üzerine sultanın bakışlarıyla karşılaştı. "Hızır Reis," dedi. "Sana teklifte bulunmak istiyorum. Cenevizliler Mora'ya saldırıyor. Onları durdurur musun? Seni Kaptan-ı Derya yapmak istiyorum."
Hızır Reis direkt kabul etti. Kaptan-ı Derya olma isteğinden değildi bu. O, Osmanlı'ya yardım etmek istiyordu, hep yaptı. Yavuz Selim, yardımları için ona hediyeler vermişti. O zamanlar abisi yaşıyordu.
Padişahın verdiği yeni ismi Hayreddin Paşa'ydı.
***
Akdeniz'in hâkimi Barbaros'la*** tanışmak istiyordum. Tıpkı eski Anthony Moore gibiydi benim için.
Öbür sene Hayreddin Kaputan kendine bir türbe istedi. Onunla konuşma fırsatı buldum.
Türbeyi sekizgen ve kapısını sütunlarla destekli yaptım. Sekizgen, çoğu türbenin ortak yanıydı. Çevresine geniş bir alan serdim. Sağlam, islenmezdi. Birkaç ayda tamamladım.
Kaputan Paşa'yla işim bitince beni yeni seferler bekliyordu.
***
İtalyanlar onu iyi tanıyordu. 'Barbarossa' dendiğinde ürperir, karşısına zor çıkarlardı. Mora kıyılarına, Andrea Doria'yı geldiğine pişman etmek üzere yola çıktı. Padişah bu sırada Korfu seferine gitti. Beni de aldı.
Korfu, Adriyatik Denizi'nin ağzında bir adaydı. Bana ihtiyaçları olduğu yer oraya geçiş ve dönüştü. 943'te**** adayla mücadele verdik. Bir başarımla daha ağızlarda dolaştım.
Geri dönerken bir haber aldık. Barbaros, Andrea Doria'ya karşı Preveze Deniz Savaşı'nı kazanmıştı.
İstanbul'a gelince padişah tüm Osmanlı'da şenlik düzenledi. Barbaros'a hediyeler yolladı, ihtiyaçlarını karşıladı.
Sokaklarda halay çekiliyor, kavallar, davullar çalınıyor, mendiller havada uçuşuyordu. Yıllardan beri ilk kez herkesin ağzında ismimi duydum. Ama beni günlük hayatta tanımayan, "Bu o!" demiyordu. Çünkü Mimar Sinan'ı hiç görmemişlerdi.
