6. Bölüm

990 52 10
                                    

Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir anda hissettiğim soğukla titredim ve hemen ardından bedenimi saran kollarla havalandım. Arda’nın burnuma dolan kokusuyla onun kucağında olduğumu anladım. Bunun verdiği güvenle başımı göğsüne yasladım ve sıcaklığına sokuldum. Bilincim açıktı ama hareketlerim benden bağımsızdı. Sanki vücudum kontrolünü kaybetmişti ve ben her şeyi dışarıdan izleyen bir seyirci gibiydim. Bizim kapının zil sesi doldurdu önce kulaklarımı ve ardından kapının açılma sesi. Bir süre sessizlik hüküm sürdü ve sonrasında annemin endişe ve korku dolu sesi aldı bu sağır eden sessizliğin yerini.
“Aslım!” deyişini duydum önce ve hemen ardından “Ne oldu kızıma Arda? O iyi mi?” deyişini. Bu kadar dikkatsiz olduğum ve annemi bu denli üzdüğüm için bir kez daha kızdım kendime. Arda’nın sesi dolduğunda bu sefer kulaklarıma sanki sesleri çok uzaktan geliyormuş gibiydi.
“Tüm gece uyumamış Rana Abla. Ayrıca yemekte yememiş. Onu almak için kula gittiğimde çok bitkin haldeydi. Eve gelirken arabada uyuya kaldı.” Dediğini duydum. Sonrasında annemin ne söylediğini tam olarak anlayamadım çünkü sesler uğultulu geliyordu. Daha sonrada tamamen kayboldu. Bir süre sonra bedenim yumuşak bir yere bırakıldı. Beni yatağıma yatırmışlardı sanırım. Sonra yine her şey yok oldu. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum, dakika mı, saat mi yoksa gün mü? Kolumda bir sızı hissettim önce, sonrasında ise yine sesler duydum ama kim olduklarını ne söylediklerini çıkaramadım. Her şey puslu gibiydi. Adeta bir sis perdesinin ardına saklanmış gibiydi. Çok tanıdık ve bir o kadar da yabancı bir histi bu. Bir süre daha bu belli belirsiz sesleri dinledikten sonra yine her şey sessizliğe büründü ve ben yine tüm duyularımı kaybettim. Uyku ile uyanıklık arasında geçen uzunca bir sürenin ardından yine uyandım ama bu sefer diğerlerinden farklı olarak bilincim tamamen yerine gelmişti. Yavaşça gözlerimi açtığımda ışık gözlerimi acıttı ve gözlerimi tekrar kapatmak zorunda kaldım. Bir süre bekledikten sonra bu sefer gözlerimi yavaş yavaş açtım. Odamdaydım ve güneşe bakılırsa günün ilerleyen bir saatindeydim. Önce tam olarak neler olduğunu anlayamadım. Fakat daha sonra fark ettiğim şeyle hızla yataktan kalktım ancak dengemi sağlayamayıp yere kapaklandım. Başım çok kötü dönüyordu ve görüşüm de bulanıktı. Gözlerimi kapatıp baş dönmesinin geçmesini bekledim. Bana ne olmuştu böyle? Bir süre bekledikten sonra gözlerimi yavaşça açtım ancak başım hâlâ dönüyordu. Gözlerimi tekrar kapattım. Bu sırada odamın kapısı açıldı ve hemen ardından annemin endişeli sesi doldurdu kulaklarımı.
“Aslım! Kızım yerde ne işin var?” dedi. Bu sırada yanıma gelmiş ve beni kollarının arasına almıştı çoktan. Başımı annemin göğsüne bastırdım sanki başımın dönmesi bu şekilde daha çabuk geçecekmiş gibiydi.
“Anne başım çok fazla dönüyor, gözlerimde bulanık görüyor.” Dedim. Annem bana daha sıkı sarıldı ve başımı okşamaya başladı.
“Döner tabi. Neredeyse iki gündür hiçbir şey yemedin.” Dedi. Sesi kızgın olmaktan çok kırgındı.
“İki gün mü?” diye sordum ve o an kısa süreliğine aklımdan çıkan şeyi tekrar hatırladım. Yerimden kalkmaya çalışırken bir yandan anneme hayıflanıyordum.
“Anne okula geç kaldım. Saat kaç? Neden beni kaldırmadınız? Dedim. Okul hayatım boyunca bir gün bile devamsızlık yapmamıştım ben. Hasta olsam bile okula giderdim. Sadece raporlu olduğum zamanlar gitmezdim. Okulun daha üçüncü günüydü ve ben geç kalmıştım. Annem beni durdurdu.
“Saat üç. Ayrıca seni uyandırmadık değil uyandıramadık. Gece ve bu sabah Sevda Hanım gelip sana serum takmak zorunda kaldı. Biraz daha uyanmasaydın seni hastaneye kaldırmak zorunda kalacaktık. Beni ne kadar korkuttun biliyor musun sen?” dedi. Ne dese haklıydı. Düşüncesizce davranmıştım ve hem kendime zarar vermiştim hem de annemi çok üzmüştüm.
“Annem özür dilerim.” Dedim. Daha pek çok şey söylemek istiyordum ama söyleyemedim. Onu başkalarının incitmesinden korkarken, onu korumaya çalışırken yine de incinmişti, onu ben incitmiştim.
“Özür dileme. Sadece izin ver. Abimin ve ailesinin hayatımıza girmesine izin ver. Göreceksin her şey çok daha güzel olacak.” Dedi. Bunu gerçekten çok istiyordu. Annemi üzmek istemiyordum ama onları da hayatımızda istemiyordum. Bir orta yol bulmam gerekiyordu. Annemi üzmeden bu işi halletmeliydim. Annem beni yerden kaldırdı.
“Hadi senin şu boş mideni bir güzel dolduralım.” Dedi. Onun bu sözüne gülümsedim. Her şeye rağmen unutmamam gereken şey onun benim annem olduğuydu. O tüm zorluklara rağmen beni dünyaya getirmiş hatta benim için pek çok fedakârlık yapmıştı. Benim için annelikten bile geçmişti. O benim her şeyden çok sevdiğim ve her şeye rağmen beni seven annem. Ne olursa olsun bir daha hiç kimsenin ve hiçbir şeyin aramıza girmesine izin vermeyecektim.
Yarınlar ne getirir bilemeyiz bizim elimizde bugünümüz var. Yaşamamız gereken, bir arada kalmayı başarmamız gereken bugünümüz. Dünümüz bitti, yarınımız yok, elimizde olan bugünümüz. Belki de son günümüz. Yarın bu günümüz için pişman olmamak adına bugünümüzü en güzel şekilde yaşamalıyız. Bu yüzdendir kabullenişim bu inşaları.

Mazinin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin