31. Bölüm

450 22 0
                                    

Günler usul usul akıp gidiyor, ben ise sahip olduğum bu mutluluğun tadını çıkarıyordum. Şu an için her şey yolunda gidiyordu. Bir yandan da korkmuyor değildim bu mutluluğumun bozulmasından. Çünkü ne zaman güzel bir şeyler olsa hemen ardından çok daha kötü bir şey oluyor ve hayatım tepe taklak oluyordu. Sanki üzerimde bir lanet vardı ve ben biraz mutlu olduğum zaman harekete geçiyor ve acıyı en derinden tattırıyordu bana.
O gün boş boğazlılıkta sınır tanımayan çok kıymetli teyzem sayesinde Yalaz Baran ile görüşmeme konusunda kesin bir yasak koymuştu. Hatta işi abartmış ve onunla görüşmediğimden emin olmak için her yola başvurmaya başlamıştı. Evden alıp okula bırakıyor,  okuldan alıp eve bırakıyor,  eğer kendisi alamayasaksa Yağız'ı sıkı sıkı tembihliyordu. En uç nokta olanı ise dayımların bize geldiği gün beni evden kaçırması oldu. Resmen beni annemlerin ve dayımların gözü önünde omzuna atmış ve evden kaçırmıştı. O anları hatırlayınca ister istemez yüzümde bir tebessüm oluştu.

"Aha, bu gene aptal aşık gibi sırıtıyor. Kesin yine abimi düşünüyor. Söylesene en kıymetli yengem yine aklına ne geldi?" diyen ve yine beni yerin dibine sokan Balın cadısı ile derin bir nefes aldım. Ardından hızla koluna bir tane geçirip:

"Bir gün elime düşersin sen Balın hanım, ben de o zaman görürüm seni." dedim. Balın kolunu ovarken:

"Kızım senin elin ne kadar ağır öyle. Az yavaş vurur insan. Kabarttın kolumu resmen." diye sitem etmeyi de ihmal etmedi. Kabul ediyorum,  elim çok ağırdı ama o da bunu hak etmişti sonuçta.

"Sen dilinin ayarını biliyor musun da ben elimin ayarını bileyim? Ayrıca ben sana birlikte Mert'in doğum gününe gidelim diyecektim ama unut sen onu, vazgeçtim ben seni hiçbir yere götürmüyorum." dediğim zaman âdeta gözleri ışıldadı. Mert ve Arda aralarındaki sorunu halletmiş ve tekrar eskisi gibi olmuşlardı. Şimdi çoğu zamanlarını birlikte geçiriyorlardı ve tâbi benim bu arkadaşım tesadüf eseri gördüğü Mert'e abayı yaktı. Şimdilerde onun için varsa yoksa Mert.

"Bence aklınızdan bile geçirmeyin çünkü Yalaz abim duyarsa ikinizi birden öldürür. Beni de size engel olmadım diye yanınızda promosyon olarak sunar Azrail'e benden söylemesi. Ayrıca sen neye gülüyordun öyle?" diyen Yağız ile yüzümde yeniden bir gülümseme oluştu.

"Geçen dayımlar geldiğinde Yalaz beni kaçırmıştı ya o geldi aklıma." dediğimde ikisi de kahkahayı bastı.

"Ay o haliniz neydi öyle. Abimin omzunda eve girdiğin an bir türlü gözümüm önünden gitmiyor." diyen Balın ile ister istemez yine utanmıştım. Beni o halde evlerine götürmüştü ve en kötüsü de tüm herkes beni o halde görmüştü.

"Kızarınca çok güzel oluyorsun hatun." diyen Yalaz'ım yanıma oturup beni kollarının arasına aldı. Hemen ardından saçlarıma bir buse kondurmayı da ihmal etmedi. Yağız bu duruma homurdansada sesini çıkarmadı. Yalaz'ın bana ilan-ı aşk ettiği gün ondan bana abilik yapmasını istemiştim ve Yağız o günden beri tam bir abi formuna bürünmüştü. Bundan en çok çeken de tabi ki sevdiceğim olmuştu.

"Erken geldin, toplantın var sanıyordum." diye sordum kollarının arasında ona dönerek. Jilet gibi takımının içinde mükemmel görünüyordu ve ben bu adama her geçen daha çok bağlanıyordum.

"Erken bitti, ben de gelip seni göreyim dedim. Ah bir bilsen seni nasıl özledim." dediğinde ona bir kere daha hayran kaldım. Bazen öyle güzel sözler söylüyordu ki resmen kalbim eriyordu.

"Ben de seni çok özledim aslında." dedim. Ben onun gibi güzel sözler söyleyemiyordum. Hem alışkın da değildim böyle şeylere.

"Yuh ama ya, daha öğlen birlikte değil miydiniz siz? Ne çabuk özlediniz birbirinizi?" diye soran Balın yine bu güzel anımızın üzerine karabasan gibi çökmüştü. Her seferinde böyle güzel anlarımızı katlediyordu.

Mazinin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin