30. Bölüm

462 26 0
                                    

On sekiz yıllık hayatım hep yalanlarla ve acılarla geçti ama son zamanlarda yaşadıklarım boyumu geçti. Bu da bana gösterdi ki işte hayat budur. Sana biraz güzellik gösterir, mutluluğu ucundan tattırır ve ardından sana acıyı verir yine ve yeniden. Tıpkı şimdi bana yaptığı gibi. Kısa süreliğine güneş yüzünü gösterip içimi ısıtmış ardından da yeniden fırtınalar baş göstermişti. Ancak her seferinden farklı olarak bu sefer o fırtınanın içinde beni sarıp sarmalayan, beni her türlü tehlikeden korumaya yeminli biri vardı. Sevdiğim ve beni koşulsuz seven bu güzel adam. En zor anlarımda yanımda olmaya devam eden bu adam. Benimle bir çocukmuşum gibi ilgilenen adam.

Uykunun kollarından tanıdık bir hisle uyandım. İki tarafımdan da sıkıca sarmalanmıştım. Ayrıca annemin kokusu sarmıştı dört bir yanımı. Sanırım annem ben uyurken yanıma gelmişti. Gözlerimi usulca açtığım zaman yanıldığımı anladım. Annem bana gelmemişti, ben anneme gelmiştim. Şu an annemin odasında, onun yatağında yatıyordum. Bir tarafımda annem bir tarafımda da Açelya yatıyordu. İkisi de bana sıkıca sarılmış uyuyorlardı. Güneş ise içimdeki kara bulutlara inat ışıl ışıl parlıyordu gökyüzünde ve yeryüzünü aydınlatırken kalplere ışık saçıyordu,  benim kalbime uğramasada. Sessizce yerimden doğruldum. Aklımda ise tek bir soru vardı. Ben buraya nasıl gelmiştim?

"Kızım?" diyen sesle yüreğim korkuyla nasıldı âdeta. Hazır değildim,  henüz annemle yüzleşmeye hazır değildim. Yalaz ne söylemiş olursa olsun hala içimde varlığını sürdüren bir şüphe tohumu vardı ve en ufak bir şeyde filizlenip büyüyecek ve beni yakacaktı. Annem çenemden tutup başımı kaldırdı ve yüzüne bakmamı sağladı. Ancak ben yine de gözlerimi kaçırmaktan geri durmadım. Bakamıyordum yüzüne, utanıyordum.

"Sakın bir daha benim karşımda başını eğme. Eğer bir daha bunu yaparsan seni asla affetmem. Sen benim kızımsın,  bir başkasının değil, sadece benim anladın mı? Bir daha asla kendini o adamın kızı olarak görmeyeceksin,  bunu aklından bile geçirmeyeceksin anlaşıldı mı?" diyen annem ile gözyaşlarım sanki onun bu sözlerini bekliyormuş gibi sel oldu. Kendimi hızla onun kollarına attım. O benim için hem annem hem de babamdı. O benim her şeyimdi.

"Özür dilerim annem,  annelerin en güzeli ben çok özür dilerim. Ben sadece hayatını mahvetmişim gibi hissettim. Eğer ben olmasaydım sen sevdiğin adamla birlikte olabilirdin." demem ile annem beni hızla kollarının arasından çıkardı. Sözlerim onu çok kızdırmıştı anlaşılan çünkü annem bana ilk kez bu şekilde bakıyordu. Kızgın hem de çok kızgın. Kırılırdı,  üzülürdü ama o bana hiç kızmazdı.

"Sakın! Sakın bir daha böyle bir şey söyleme. Sen sanıyor musun ki sen olmasan ben yaşardım? Hayır,  yaşayamaz ölürdüm. O korkunç zamanlarda beni hayata bağlayan tek şey senin varlığındı. Ben sana tutundum,  seninle yaşadım. Sen olmasaydın ben de olmazdım." dediğinde derin bir nefes aldım. Onun bu sözleri sayesinde içimde kalan son şüphe tohumu da küle dönüp sonsuzluğa savrulmuştu. Ben annemin her şeyiydim, tıpkı onun da benim her şeyim olduğu gibi.

"Kıskanıyorum ama, ben de buradayım,  siz fark etmediniz ama." diyen ve kıskançlıkta bir çığır açan Açelya ile ister istemez dudaklarımın arasından bir kıkırtı döküldü. O bunu hep yapardı,  sözde kıskançlıklarıyla bizim hüznümüzü dağıtır ve bize neşe saçardı. Tabi ki ben de ondan aşağı kalmazdım bu konuda.

"Kıskançlık yapacağına git bana yemek hazırla ama çabuk hazırla,  açım ben aç." dediğimde midem de beni tasdiklemek adına büyük bir feryat kopardı. Tabi ben rezil olurken ikisi kahkaha atmaya başladı.

"Sen ne zaman doydun ki zaten. Hadi abla senin şu aç kurdunu doyurmak için bir şeyler hazırlayalım, yoksa bizi yer bu şimdi." diyen çok kıymetli teyzem ile anneme daha çok sarıldım.

Mazinin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin