9. Bölüm

818 46 1
                                    

Hayat hatalarla vardır ve yaşam hatalarla öğrenilir. Ancak bazı hatalar vardır ki ömür boyu acısı yaşanır yürekte. Birine vurmak! Senin için kıymetli birine hemde. Bu hem vuranın hem de vurduğu kişinin canını yakar. Daha vurduğun anda yanar için. Canını yaktığından çok canın yanar. Daha ilk anda pişman olursun ama çok geçtir. Ne zamanı geri alabilirsin ne de hatanı telafi edebilirsin. Pişmanlık kor gibi yakar içini.

Annemin gözlerinde gördüğüm şey tam olarak buydu. Devran'a vurduğu anda pişman olmuştu ama çok geçti artık. Herkes öylece kalakalmıştı. Âdeta ölüm sessizliği hüküm sürüyordu evde. Devran'ın başı sağa dönmüş gözleri kapalı öylece bekliyordu. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Dayım şaşkın yengem ise öfkeliydi. Sessizliği bozan annem oldu.

"Devran ben..." dedi ama devamını getiremedi. Ne kendisini söyleyecek bir sözü vardı ne de Devran'ın dinleyecek sabrı. Devran hızla evi terkederken  Miran da peşinden gitti. Yengem öfkeyle;

"Sen benim oğluma nasıl vurursun?" diye bağırdı. Annem başı önde bekledi. Hiçbir şey söyleyemedi. Yengem annemin cevabını beklemeden kızını alıp oğullarının peşinden gitti. Şimdi sadece annem, ben, dayım ve Baran kalmıştık. Annem bu sefer de dayıma bakıp;

"Abi ben..." dedi ancak dayım onu susturdu.

"Bunu yapmayacaktın Rana. Ben bile kıyıp bir kez bile vurmamışken oğlima sen hiç vurmayacaktın." dedi. Annem daha fazla kendini tutamadı ve ağlamaya başladı.

"Abi yemin ederim istemeden oldu." dedi. Dayım elini kaldırdı ve annemin gözyaşlarını sildi. Daha sonrada elleri yanlarına düştü.

"Bir süre bir araya gelmesek daha iyi olur. Ailelerimiz için." dedi ve o da gitti. Geriye sadece Baran kalmıştı. Bana bakışında ilk kez farklı bir duygu vardı. Bu sefer sevgi ve şefkat yerine nefret vardı. Gözlerini koluma indirdi ve Devran'ın sebep olduğu izlere baktı ve bir iç çekti. Hareketlendiğinde nefesimi tuttum. Yanıma geldiğinde bakışları yeniden yüzümü buldu.

"Sonunda istediğin oldu." dedi ve ben daha ne dediğini idrak edemeden o da gitti. Annem hâlâ ağlıyordu.

"Anne ben böyle olsun istemedim." dedim. Gerçekten onu üzmek istememiştim. Ben böyle olacağını hiç tahmin emiştim.

"Yemeğini ye. Mutfak masasına hazırlamıştım." dedi ancak yüzüme bakmıyordu. Annemin önüne geçtim bana bakması için.

"Anne!" dedim ama o bana arkasını döndü.

"Ben odamdayım. Biraz yalnız kalmak istiyorum. Yemeğini ye."  dedi ve ben daha bir cevap veremeden yanımdan geçip gitti. Bir süre öylece bekledikten sonra başım döndüğünde  tekrar bayılmamak için bir şeyler yemem gerektiğini farkedip mutfağa geçtim. Annem benim için üç çeşit çorba yapmıştı. Mercimek çorbasını önüme çekip bir kaşık aldım. Daha çorbayı yutmadan gözyaşlarım akmaya başladı. Tek istediğim annemi korumaya çalışmaktı ama ben onu kendi ellerimle paramparça etmiştim. Her şeyi ben mahfetmiştim. Bunu istemiştim değil mi? Hayatımızdan defolup gitmelerini istemiştim. Peki neden bu durum beni mutlu etmek yerine bu denli canımı yakmıştı. Özellikle Baran'ın son sözleri ve o bakışı neden kalbimin yerinden sökülüyormuşçasına acımasına neden olmuştu. 

Mazinin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin