Bazı anlar vardır ve insanın kendini, geçmişini sorgulamasına neden olur. Keşke dedirtir o anlar insana. Keşke! Ne çok keşkelerimiz var değil mi? Bilmediğimiz bilemeyeceğimiz kadar çok da keşkelerimiz olacak. Şimdi ben de dönüp ardıma baktığımda keşke diyorum. Keşke kendimi insanlara karşı bu kadar kapatmasaydım. O zaman yapayalnız bir hayat geçirmezdim. Belki yalnızlığım sayesinde bu okula girdim ama pek çok şeyi kaçırdım. Mutluluğu kaçırdım. Ancak şimdi pişman olma vakti değil. Şimdi önüme bakma vakti. Şimdi mutluluğu yakalama vakti. Bunun için de şimdi iyi bir fırsatım var. Her şeye rağmen hayatı dolu dizgin yaşamak için bir fırsat. Bu fırsatın adı Balın ve Yağız.
Geldiğimiz kafede ben iki gözleme isteyince ikisi de şaşkınca bana bakmaya başladı. Gözlemenin yanına iki porsiyon kızartma ve tatlı olarak ta pasta istemem ise onlar için son nokta olmuştu.
"Sen tüm bunları yiyebileceğine emin misin?" diye soran Balın'a gülümsedim. Benim bu yönümü ilk kez görüyorlardı.
"Elbette yiyebilirim. Aslında bunlarla doğar mıyım bilmiyorum ama ben ağırdan almak istedim. Deste uyuklamak istemem." dedim. Balın daha da şaşırırken Yağız:
"Bu kız kesinlikle Yalaz abinin kadın versiyonu. Diğer bir deyişle ruh ikizi." dedi. Balın onun bu sözlerini başıyla onaylarken bu sefer şaşıran ben oldum. Daha önce hiç kimseyle yakıştırılmamıştım. Aksine çevremdeki insanlar benim için bu kız evde kalır derlerdi hep.
"O da kim?" diye sordum bir anda. Soru ağzımdan çıktığı an pişman olmuştum. Beni yanlış anlamalarını istemiyordum. Balın heyecanla konuşmaya başladı.
"O benim abim. Aslında kendisi çok yakışıklı ama bir o kadar da öküz." dedi ancak garsonun gelmesiyle sözünü yarıda bıraktı. Garson siparişlerimizi getirmişti. O gidince Balın konuşmasına devam etti: "Öküz diyorum ama bu zavallı öküzcüklere hakaret olur. Her zaman dediğim dedik biridir. O bir şey olacak dediyse olacaktır. Ayrıca soğuk nevalenin tekidir. İnsanlarla pek konuşmaz ama iş boğazı olunca dünyayı yer ama doymaz." dedi. Nedense Balın bunları anlatırken aklıma Baran gelmişti. Aklımdan hiç çıkmıyordu ya orası ayrı mesele. Onu düşünmek bana zarardan başka bir şey vermiyordu. Onu düşünmeyi bırakıp Balın'ın anlattıklarına konsantre olmaya çalıştım. Balın yemek boyunca abisinin ne kadar katlanılmaz biri olduğundan yakınıp durdu. Güzel bir yemeğin ardından amfiye dönmüştük ama Balın hâlâ abisinden dert yanıyordu.
"Balın yeter! Anladık, abin katlanılmaz biri, tam bir öküz ama bizdeki de kulak değil mi? Kafamız şişti." dediğimde Yağız gülmeye başladı.
"Ben bunu her zaman çekiyorum. Sen sadece burada çekiyorsun. Şanslısın." deyince Balın kafasına bir tane geçirdi.
"Ne demek istiyorsun sen şimdi? Ben katlanılmaz biri miyim? Bunu mu demek istiyorsun? Git Yağız git Allah aşkına gözüm görmesin seni." dedi ve bize arkasını dönüp gitti ve arka sıralardan birine oturdu. Ben de gidip yanına oturdum. Gerçekten çabuk küsüyordu ama kızgınlığı da çabuk geçiyordu.
"Bana ne dediğini duydun değil mi?" dedi. Ellerini göğsünün altında birleştirmişti. Yağız da gelip diğer tarafına oturdu. Ellerini omzuna atıp:
"Ben şaka yapmıştım canımın içi. Senin hemen alınacağını düşünmemiştim." dedi. Balın biraz daha surat astı ancak sonra:
"Bana çikolatalı pasta alırsan seni affederim." dedi. Sanırım onun zayıf noktası buydu. Yağız tuttuğu nefesi verip:
"Tamam pasta canavarı sen nasıl istersen. Aslım sen de ister misin?" diye konuşmasının sonunda bana yönelttiği soru ile yüzümü buruşturdum. Ben çikolatalı pasta sevmezdim.
"Hayır almayayım. Ben çikolatalı pasta sevmem." dedim. Bunun üzerine Yağız:
"Sen ne biçim bir kızsın ya. Benim tanıdığım tüm kızlar çikolatalı pastaya bayılır." dedi. Bu sözü üzerine omuz silkmekle yetindim. Ben senin bildiğin kızlara benzemem tavırlarına girmeyecektim. Zaten hoca gelmişti. Eşyalarımı hazırlayıp derse konsantre oldum. Ders boyunca beni hiç rahatsız etmemişlerdi, hatta onlar da bana uyup not almışlardı. Ders bitip hoca sınıfı terk ettiğinde boynumu sağa ve sola doğru oynatıp ellerimi ovuşturdum. Kollarım ve boynum ağrımıştı. Eşyalarımı toplayıp çantama kaldırdım ve çantamı sırtıma alıp yerimden kalktım.
"Hadi ben kaçtım. Eve gidip uyumak istiyorum." dedim. Gerçekten çok yorulmuştum.
"Ama ben birlikte bir şeyler yaparız diye düşünmüştüm." diyen Balın'a bakıp başımı olumsuz anlamda salladım ve:
"Çok yorgunum Balın. Gidip dinlenmek istiyorum. Başka zaman da yapabiliriz." diye cevap verdim. Gerçekten çok yorgundum ve uyumak istiyordum.
"O zaman seni eve bırakalım." diyen Yağız'a itiraz etmedim. Bugün Arda beni almaya gelmeyecekti. Birlikte fakülteden çıktığımızda tam karşımızda arabasına yaslanmış olan kişiyle adımkarım bir anda son buldu. Ben bu adamı tamamen unutmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Gölgesinde
RomanceÇocuk olmak yerine anne olmuş bir kadın, annesiyle arasında sadece on üç yaş olan ve bu yüzden çocukluğu cehennem gibi geçen, kendini yabancılardan soyutlayan bir kız, abisinin günahlarının yükünü omuzlarında ve yüreğinde taşıyan bir adam bir amca v...