13. Bölüm

743 52 1
                                    

Karşımdaki adam bir yırtıcı edasıyla gözlerini bana dikmişti. Bir insanı bakışlarınızla öldürmek mümkün olsaydı eğer bu adam şu an beni öldürmüş olurdu. Bakışları içimi ürpertiyor ve adeta beni delip geçiyordu. Koluma giren Balın beni ona doğru sürüklemeye başladı. Balın tam onun önünde durmuştu.

"Abi bak bu Aslım. Aşkım bu da abim Yalaz. Abicim arkadaşımı eve bırakacağız. Eğer itiraz edecek olursan hiç susmadan konuşurum. Bunu istemezsin değil mi?" dedi. Bunu söylemesiyle Yalaz'ın gözleri dehşetle açıldı. Yağız kolumdan tutup arabanın arka kapısına yöneltti beni.

"Hey! Ne yapıyorsun sen?" kolumu elinden kurtardım.

"Kusura bakma ama Balın'ın tehdidi çok büyük." dedi. Bu muydu yani açıklaması.

"Ne kadar kötü olabilir ki?" diye sorduğumda bir an ürperdi ve:

"İnan bana öyle hızlı konuşuyor ki anlatamam. Bir de konudan konuya atlaması yok mu? İnsana kafayı yedirtir." dedi. Ben şaşkınca ona bakarken Balın çoktan arabanın arka koltuğuna oturmuştu ve beni yanına çağırıyordu.

"Hadi şu cadının çenesi açılmadan arabaya bin." diyen Yalaz ile bende Balın'ın yanına geçtim. Gerçekten o kadar kötü müydü? Benim bu şaşkın hâlimi gören Yağız:

"Düşündüğünden çok daha kötü." dedi. Benim ne düşümdüğümü hemen anlıyordu. Onun karşısında adeta açık bir kitap gibiydim. İşin tuhaf yanı bu durum beni hiç rahatsız etmiyordu. Yalaz arabayı çalıştırmadan önce evin adresini sordu. Her ne kadar yorgun olsamda evde yalnız kalmak istemediğim ve arkadaşlarımı annemle tanıştırmak istediğim için kafenin adresini verdim. Bir süre sessizce yol aldıktan sonra Yalaz sessizliği bozdu.

"Sen okulun ilk günü Balın'ı ağlatan kızsın değil mi?" diye sorduğunda yerimde huzursuzca kıpırdandım. Karşımdaki bir abiydi ve ben onun kardeşini ağlatan kişiydim. Beni bu durumdan kurtarmasını dileyerek Balın'a baktım. Durumu anlamış olacak ki abisine:

"Kızı neden rahatsız ediyorsun abi. Ayrıca o beni ağlatmadı, ben kendim ağladım." dedi ancak Yalaz aldığı bu cevaptan memnun olmamıştı. Daha doğrusu Balın'ın karışmasından diyelim.

"Ben sana sormadım Balın arkadaşına sordum." dedi. Anlaşılan bu işten kurtuluşum yoktu. Mecburen sorusuna cevap verecektim.

"Ben ağlayacağını tahmin etmemiştim. Ayrıca ona onunla arkadaş olmak istemediğimi ve beni rahat bırakmasını açıkça ifade etmiştim. Kendisi kaşındı." dedim. Bu sözüm üzerine Yalaz gülmeye başladı. Neye gülüyordu şimdi bu.

"Onunla arkadaş olmak istemediğini açıkça ifade ettin ama şimdi onunla arkadaşsın. Sence de bu durumda bir tuhaflık yok mu?" dediğinde omzumu silktim ve:

"Ne yapabilirim ki! Senin bu kardeşin çok inatçı çıktı. Hayırı cevap olarak kabul etmiyor." dedim. Bunun üzerine Yalaz dikiz aynasından bana bakıp göz kırptı ve gülümseyerek başını iki yana salladı.

"Bilmezmiyim. Çok inatçıdır ve istediklerini elde etmenin yollarını çok iyi bilir bu cadı." dedi. Ben bana kızacağını düşünmüştüm. Hatta arabadan atma ihtimalini bile göz önünde bulundurmuştum. Ama o tüm karamsar düşüncelerime inat gülmüştü.

"Bana kızacağını düşünmüştüm." dedim. Bunu neden dile getirdim bilmiyorum ama bir anda söyleyiverdim. Belki de içimdeki acabaların son bulmasını istediğim içindi.

"Aslına bakarsan kızmıştım ama gerekçeni öğrenince sana hak verdim. Haklıydın ama artık bunu dert etmene gerek yok. Bizim bu sıpalar sana iyi arkadaş olur." dediğinde kendimi tutamadım ve gülmeye başladım. Balın ve Yağız'dan itirazlar yükselsede pek aldırmadım. Onlara sıpalar demesi çok komik gelmişti.

"Sıpalar nedir Allah aşkına. Daha iyi bir kelime bulamadın mı?" diye sordum. Ben bu kelimeyi duymayalı yıllar olmuştu.

"Bizde böyle küçük hanım. Beğenmeme gibi bir lüksün yok." dedi. Onun hakkında konuşurken Balın'ın neden dediğim dedik birisi diye tarif ettiğini şimdi anlamıştım. Bu adam hiç seçim hakkı sunmuyordu.

Yol boyunca kah gülerek kah birbirimizi kızdırarak çok eğlenmiştik ve bir kez daha onları hayatıma alarak çok iyi bir karar verdiğimden emin olmuştum. Sonunda kafeye geldiğimizde onları içeriye davet ettim. Balın ve Yağız balıklama atlamışlardı bu teklifime. Yalaz ilk başta itiraz etsede Balın onu tehdit yoluyla ikna etmişti. Hep birlikte kafenin kapısından içeri girdiğimizde annemin masalardan birinde müşterilerle konuştuğunu gördüm. Artık aramızdaki bu soğukluğun son bulması gerekiyordu. Sessizce varıp arkasından sarıldım. Bu hareketimle irkilen anneme gülümsedim.

"Annelerin en güzeli ben ve arkadaşlarım açız. Bizi besler misin?" diye sorduğumda annem bir bana bir de arkadaşlarıma baktı.

"Sen arkadaşlarını mı getirdin?" dedi. Şaşkındı ve bu çok doğaldı. Kadın ilk kez kızının arkadaşlarıyla tanışıyordu.

"Evet annecim arkadaşlarımı getirdim. Bu Balın ve yanındaki kuzeni Yağız. Onlar benim sınıf arkadaşlarım. Bu arkadaki Balın'ın abisi Yalaz." diyerek onları annemle tanıştırdım. Annem kocaman bir gülümsemeyle:

"Kusura bakmayın çocuklar ama ilk kez kızımın arkadaşlarıyla tanışıyorum. Bu arada benim adım Rana. Tanıştığımıza memnun oldum." diyerek arkadaşlarıma kendini tanıttı.

"Tahmin etmesi zor değil. Kusura bakma ama Rana Teyze senin bu kızın çok yabani." diyen Yağız'ın karnına dirseğimi geçirdim. Tabii bu durum annemin gözünden kaçmadı.

"Kızım çocuğa neden vuruyorsun. Yabaniliğini bu kadar belli etme. Ayrıca Yagız bana teyze değil abla de. O kadar yaşlı değilim." diyen annemle yerin dibine girmek istedim.

"Anne ne yabanisi ya." diye itiraz etsemde annem bana aldırmadı ve arkadaşlarımı bir masaya yönlendirdi. Hep birlikte masaya geçtiğimizde Filiz Abla gelip siparişlerimizi aldı.

"Ee anlatın bakalım benim bu yabani kızımla arkadaş olmayı nasıl başardınız?" diyen annemle başımı kuma gömmek istedim. Bu sefer söze atılan Balın oldu.

"Aslına bakarsan Rana Abla hiç kolay olmadı. İlk başta bizi bir dövmediği kalmıştı." diyerek ilk tanışmamızdan bu yana olan her şeyi anlatmaya başladı ve ben o zaman herkesin neden bahsettiğini anlamış oldum. Bu kız konuşmaya başladımı susmak bilmiyordu. Yine de böyle iki iyi arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıydım. Onlar benim geç bulduğum hazinelerimdi.

Mazinin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin