48. Bölüm

368 26 2
                                    

Zaman usul usul akıyor ve biz sadece bekliyorduk. Annem hayati tehlikeyi atlatmıştı ve ilaçlar da kesilmişti. Şimdi tek yapmamız gereken uyanmasını beklemekti. Ben mi? Ben adeta yolumu şaşırmıştım. Yalaz bize inat her gün geliyordu yanımıza ve tabi lanet sevgilisi de. Kadın bulduğu her fırsatta bana bir katil olduğumu hatırlatıyor ve eğer Yalaz’dan uzak durmazsam ya da o bana dönerse bunu tüm dünyaya ilan etmekle tehdit ediyordu beni. Kimseye anlatamıyordum bu durumu. Biliyordum ki abime anlatsam beni o kadından korumak için elinden geleni yapardı ama bu işin sonunda onun da zarar göreceğinden adım gibi emindim. Biraz da abimi korumak için susuyordum ya neyse. İyi olan tek şey kısa cümlelerle konuşmaya başlamış olmamdı.

“Ne düşünüyorsun böyle kara kara?” diye soran Agah amcama bakıp buruk bir gülümseme sundum ve başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Ona ne söyleyecektim ki. Bir katil olduğumu ve bunu bilen kadının beni nasıl tehdit ettiğini mi? Asla yapamazdım bunu.

“Öyle olsun bakalım ama şunu sakın unutma, her ne olursa olsun biz hep yanındayız.” dedi. Onun bu sözü beni bir nebze olsun rahatlatmıştı ama yine de içimde bir acaba vardı. Bir anda açılan kapı ile o tarafa döndüm abim yüzünde kocaman bir gülümseme ile bene bakıyordu.

“Uyandı,  Rana teyze uyandı.” dedi. Bu sözleri duymamla hızla yerimden kalktım ve odadan çıkıp anneme doğru koşmaya başladım. Annemin uyanmış olduğu gerçeği üstümdeki ölü toprağını bir anda silip süpürmüştü sanki. Yoğun bakım katına gelip annemin olduğu odaya doğru koştum. Herkes sevinçle birbirine sarılıyordu. Onları es geçip direk pencereye koştum. Annem gerçekten de uyanmıştı ve doktorlar onu muayene ediyordu. Pencereden ona bakan beni gördüğünde birden ağlamaya başladı. Onun ağladığını gören doktor başını cama çevirip beni içeri çağırdı. Hiç düşünmeden davetini kabul edip içeri koştum. Annemin yanına varıp ona sarıldım hemen. Onun gibi benim de gözlerimden yaşlar sicim gibi akıyordu. Doktor beni annemden ayırıp:

“Son kontrollerini yapıp normal odaya alacağız, o zaman istediğin gibi sarılırsın annene. Şimdi seni dışarı alalım mı?” dediğinde onu başımla onaylayıp dışarı çıktım ve hemen pencere önüne geldim. Amcam da gelmiş camdan anneme bakıyordu. Yanına gelip kolunun altına girdim, diğer koluna da abim girmişti. Şimdi üçümüz birlikte anneme bakıyorduk annem ise bize gülümseyerek bakıyordu. Doktorlar muayenesini yapıp normal odaya aldığında hepimiz kapının önünde bekliyorduk. İçerden çıkan doktor:

“Bu kadar kalabalık giremezsiniz yanına ve hastayı çok yormayın.” dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. Doktor gider gitmez kapıyı açıp annemin kollarına koştum. Beni kollarının arasına alıp yüzümün her yerine öpücükler kondurdu.

“Canım kızım, seni nasıl özledim bir bilsen. Affet kızım, ne olur beni affet. Ben sadece abinle ve kuzenlerinle birlikte olmanı istedim. Artık yalnız kalma istedim.” diyen annemi susturdum. Elim ili yüzünü avuçlarken:

“Se…n af..fet.” dedim zar zor çıkan sesimle. Hata yapan bendim, kaçan bendim, özür dilemesi gereken bendim o değil.

“Ben sana hiç kızmadım ki benim pamuk kızım. Anneler kızlarına hiç küser mi?” dediğinde daha çok ağlamaya başladım. Annem bir yandan gözyaşlarımı silerken bir yandan da kendisi ağlıyordu.

“Yeter artık, daha fazla ağlamayın. Helak ettiniz kendinizi.” diyen Agah amca ile annemin kollarından çıktım ve onun için annemin yanından çekilip abimin kollarına girdim. O ikisini biraz yalnız bırakmak istiyordum. Abimin kolunu çekiştirdim. Ne demek istediğimi anlayan abim beni kolunun altına alıp:

“Biz bir kantine inip bir şeyler atıştıralım. Aslım kaç gündür doğru düzgün bir şey yemedi.” Diyen abim ile annem çatılan kaşları ile bana döndü. Tam bir şey diyecekken amcam ondan önce davrandı.

“İyi düşündün oğlum. Annesinin derdinden doğru düzgün bir şey yiyemedi. Kardeşinin iyice karnını doyurduğundan emin ol.” dedi gülümseyerek. Haksız değildi, annem orada öylece yatarken ben bir iki lokmadan fazla yemek yiyememiştim hiç. İkimiz sessizce odadan çıktığımızda gençler burada değildi ama büyükler banklara oturmuş bekliyorlardı. Bizi görünce ayağa kalktılar.

“Bir şey mi oldu oğlum neden çıktınız dışarı?” diye endişe ile soran halam ile bir iç çektim. Ona amcamla annemi yalnız bırakmak istediğim için çıktık denmezdi şimdi.

“Aslım’ı kantine götürüyorum, yemek yemesi için ama asıl neden bu küçük cadının amcamla annesini yalnız bırakmak istemesi.” diyen abim o kadar da düşünceli değildi maalesef. Ben an be an kızarırken halam genç kızlar gibi kıkırdadı.

“İyi düşünmüşsün kızım. Onların konuşacakları vardır şimdi. Tabi bu kazmalar incelikten ne anlar.” diyerek beni desteklediğini gösterdi. Onları orada bırakıp kantine indik. Aklımda annem ve amcam vardı. Bunca zaman çok acı çekmişlerdi ve hep birbirlerini uzaktan sevmek zorunda kalmışlardı. Şimdi önlerinde bir engel kalmamıştı. İstiyordum ki annem artık mutlu olsun ve tabi bir baba da istiyordum. Amcam bana harika bir baba olurdu.

“Aklından ne geçiyor da böyle pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun?” diye soran abime büyüyen gülümsememle cevap verdim.

“An…nem, am..cam, ev…li…lik.” dedim zor bela  çıkan cümleler ile. Abim ilk başta ne demek istediğimi anlamadı ama sonunda anlamış olmalı ki kantinin ortasında bir anda durdu ve şaşkınlıkla açılan gözleri ile:

“Şaka! Şaka yapıyorsun değil mi? Aslım lütfen şaka olduğunu söyle.” dedi. Onun bu şaşkın ördekleri hatırlatan hali daha çok gülmeme sebep oldu. İlerdeki masada oturan bizimkilerin yanına yöneldiğimde abim hala kımıldamadan olduğu yerde duruyordu. Balın’ın yanına geçip oturdum.

“Abine ne söyledin de olduğu yerde kaldı öyle? Cin çarpmışa döndü resmen.” diyen İpek abla ile kıkır kıkır gülmeye başladım. Balın gözlerini kısmış bana bakıyordu.

“Ben bu gülüşü çok iyi biliyorum. Kesin bir kurnazlık düşünüyor bu kız.” diyerek beni gerçekten çok iyi tanıdığını kanıtlamış oldu çok sevgili kuzenim.

“Hem de ne kurnazlık.” diyen abim yanıma oturdu. Sonunda kendine gelmişti anlaşılan. Şaşılacak bir şey de söylememiştim oysaki. Annemle amcamın yarım kalan aşkını da, amcamın annemi unutamadığı için hiç evlenmediğini de hepsi biliyordu sonuçta.

“Seni bu denli şaşkına çevirecek ne söyledi Allah aşkına? Olduğun yerde donup kaldın resmen.” Diyen Evren abi ile abim derin bir nefes alıp:

“Rana abla ile amcamı evlendirmeyi düşünüyor.” dedi. O sözünü bitirdiğinde hepsi de öylece donup kaldı. Bunda bu kadar şaşıracak ne vardı sanki. Hepi topu annemle amcamın evlenmesini istediğimi söylemiştim. İlk hazmeden Balın oldu ve:

“Yaşasın! Çok yakında harika bir düğünümüz var. Eee ne yapıyoruz şimdi?” diye sordu. Onun bu cıvıl cıvıl hali ile diğerlerinin de kendini toparlamasına sağladı.

“Bunu istediğinden emin misin kuzum?” diye soran İpek abla ile başımı hızla salladım. Annemin mutlu olmasını her şeyden çok istiyordum. Şu son bir hafta da çok düşünmüştüm. Gençliğini, hayatının en güzel yıllarını benim için harcayan annem için bir şeyler yapmak istiyordum ve onun için yapabileceğim en iyi şey buydu.

“Bu kolay olmayacak. İkisinin de birbirlerini hala çok sevdiğini biliyoruz ama senin için birbirlerinden uzak durmayı seçiyorlar.” diyen Melisa abla ile ne yapacağımızı düşündüm bir süre. Sonra aklıma gelen fikirle:

“Amcamın bu konuda bana açılmasını sağlayın, gerisini ben hallederim.” dedim suratımda muzır bir gülümseme ile. Ondan sonra bir süre daha bu konu hakkında konuştuk. Ardından annemin yanına çıkmak için yanlarından ayrıldım. Abim de gelmek istemiş ama onu durdurmuştum. Kantinden çıkıp köşeyi dönmüştüm ki karşımda gördüğüm kadınla ister istemez gerildim. Bilseydim bu kadınla karşılaşacağımı abimi asla geri çevirmezdim.

“Annen sonunda uyanmış, gözün aydın küçük katil. Umarım sözümü dinliyorsundur. Yoksa neler olacağını söylememe gerek yok değil mi? Ben yine de hatırlatayım. Eğer söylediklerimi yapmazsan önce ailen sonra da tüm dünya senin bir katil olduğunu öğrenir.” dedi ama daha sözlerini yeni bitirmişken bir el boğazına sarıldı.

“Ne dedin sen az önce? Sen ne cüretle benim kardeşimi tehdit etmeye kalkarsın? Seni öldürürüm anladın mı beni? Eğer bir daha kardeşimin yanına yaklaşır onu üzecek herhangi bir şey yaparsan seni öldürürüm.” diyen abimin kollarından tutan Fırat abi ve Evren abi ile arkama döndüm. Tüm kuzenlerim buradaydı. Sadece onlar değil. Dayımlar ve Mardin’de tanıştığım ve sonradan amcam ve kuzenim olduğunu öğrendiğim kişiler ve babaannem de öyle. Bu en büyük korkumdu. Her zaman kaçtığım, asla gerçek olmasını istemediğim yegâne şeydi ve şimdi gerçek olmuştu. Başım dönerken ve gözlerim kararırken tek düşünebildiğim artık her şeyin bittiğiydi. Karanlığa teslim olurken son duyduğum adımı haykıran Balın’dı.

Mazinin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin