42. Bölüm

376 27 0
                                    

Zaman, her daim yanımızda olan ama aynı zamanda da en büyük düşmanımız olan yegâne şeydir aslında. Hayat bize seçimler sunar ama biz zamanın çarklarına takıldığımız için doğru olan yolu göremez ve her seferinde yanlış yollara saparız. Her seferinde de aynı şeyle avuturuz kendimizi. Bir dahaki sefere doğru seçimi yapacağım. Ancak o doğru seçim bir türlü gerçekleşmez ve sonunda farkına varırız gerçeğin. Biz aslında tüm zamanları tüketmişizdir ve sonunda tek bir ana takılıp kalmışızdır. Bunu fark etmem benim için uzun sürmüştü belki ama artık gerçeğin farkına varmıştım. Biz mutlu olmak için bize sunulan tüm o zamanları tüketmiştik. Annem bana gerçeği söylemek yerine her seferinde yalan söylemişti. Yalaz beni sevmesine rağmen bana çok büyük bir yalan söylemiş ve ilişkimizi yalanlar üzerine kurmuştu ve Yağız. Gerçekten abi kardeş olabilirdik ama o bu şansını elinin tersi ile itmişti. Bana yalan söylemiş ve gözümün içine baka baka benden gerçekleri gizlemişti.

Zaman şimdi bize karşı akıyordu. Dakikalar saate, saatler günlere ve günler de haftalara dönüşmüştü. Zaman usul usul akarken içimdeki bu yangını hafifletmek yerine daha da körüklüyordu. Tüm günlerim bir odanın içinde geçiyordu. Bu süreçte dayımın beni zorla götürdüğü psikolog kendi isteğimle konuşmadığımı düşünen aileme acı haberi vermişti. Konuşmuyor değildim, konuşamıyordum. Doktor yaşadığım şok ve geçirdiğim ağır krizin bir etkisi olduğunu ve bir daha konuşup konuşamayacağımın belli olmadığını ve konuşabilsem bile bunun zaman alacağını söyledi. Tabi ki bu durum onlar için özellikle annem için tam bir yıkım oldu. Diğer taraftan Yalaz ve Yağız cephesi ve aileleri tamamen sessizliğe büründü. Sanki hiç olmamışlar gibi, hayatıma girip beni yerle bir etmemişler gibi, sorgusuz sualsiz gittiler.

“Daha ne kadar bu şekilde oturaksın? Bu şekilde sadece kendini daha çok yıpratıyorsun.” diyen Devran ile başımı camdan çevirip ona baktım. Kapı pervazına yaslanmış bana bakıyordu. Bu süreçte ne kadar alışamamış olsam da en büyük destekçim o olmuştu. Deren bir nefes alıp ona döndüm. Ardından da onlarla konuşmak için kullandığım defterimi çıkarıp:

“Dışarı çıkmak istemiyorum ya da diğerlerinin üzgün bakışlarını görmek. Bu beni daha da çok üzüyor.” diye yazdım, ardından da not defterini ona uzattım. Alıp okuduğunda kaşları çatıldı ve başını iki yana salladı.

“Asıl sebep Baran değil mi? Bu olanlardan sonra sana olan tutumu değişti farkındayım. Yalaz aradan çekildiği için seninle bir şansı olduğunu sanıyor. Tam bir aptal ve farkındayım çok bencil. Sen onu boş ver ben kimseye gözükmeden seni evden kaçıracağım. Biraz deniz havası alalım.” dediğinde başımı iki yana sallamıştım ki başka bir ses duyuldu.

“Abimi ben hallederim, annemleri de Miran abim halleder değil mi abicim.” diyen Asel’in ne kadar süredir orada olduğunu bilmiyordum. Miran da onu onaylayınca plan yapmaya koyuldular. Ben ise sadece izlemekle yetindim. Bana kıyafet seçen Asel ardından hazırlanmamı bekleyip aşağıya indi. Biraz bekledikten sonra Devran gelip çıkıyoruz dediğinde bu işten kaçışım olmadığını anlayınca el mecbur peşine takıldım. Sessizce evden çıkarken hiç kimseyi görmemiş olmam Miran ve Asel’in yaptıkları işi ne kadar ciddiye aldıklarının kanıtıydı. Dışarıda bizi bekleyen taksiye binerken hiçbir şeyi şansa bırakmayıp hesapladıklarını anlamış oldum. Taksi bile tam vaktinde buradaydı. Yol boyunca sessizce yolu izleyen Devran arada bana kaçamak bakışlar atıyor ve bir şey söylemeye çalışıyordu ama sonra vazgeçiyordu. Bir karın ağrısı olduğu belliydi ama sormak yerine onun söylemesini beklemek işime geliyordu. Sonunda sahile gelip herkesten uzak bir banka oturduğumuzda derin bir nefes aldı ve bana döndü.

“Aslında seni buraya hava almandan çok konuşmak için çağırdım. Yaşadıkların hakkında verdiğin bu tepki konusunda en ufak bir yorum bile yapmaya hakkım yok. Kimsenin yok aslında. Ne yaşadıysan bir başına sen yaşadın. Davulun sesi uzaktan hoş gelir diye boşuna denmiyor. Biz dinlediklerimizle ve gördüklerimizle yorum yaparız ama tüm bunları sen yaşadın. Ancak yalnız değilsin Aslım. Seninle benzer acıları yaşayan ve sana senin ona ihtiyaç duyduğundan daha fazla ihtiyaç duyan biri var.” diyen Devran sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı. Annem için buradaydı ve beni onunla görüşmeye ikna etmek istiyordu anlaşılan.

“Annem beni gerçekten çok yaraladı Devran ve ben henüz onunla konuşmaya hazır değilim.” diye yazıp defteri ona doğru uzattım. Yazdığımı okuyan Devran gülümsedi ve ardından da başını iki yana salladı.

“Ben annenden bahsetmiyorum Aslım.” dediğinde kaşlarım istemsizce çatıldı. Annemden bahsetmiyorsa kimden bahsediyordu o zaman. Not defterime:

“Annemden başka kim benimle benzer acıları yaşadı ki?” diye yazıp ona uzattım. Defteri alıp okudu ve ardından gözlerini kapattı bir süre. Gözlerini açtığında gözlerimin içine ta en derinlere bakıyordu.

“Ben abinden bahsediyorum, Yağız’dan. Herkesi suçla Aslım ama onu sakın suçlama. Bu hikayenin en masumları siz ikinizsiniz. O da en az senin kadar acı çekti. Sen sevgi ile büyüdün ama o sadece acı ve ıstırap çekti. Babasının günahının yükünü yüreğinde taşıdı, kardeşinin özlemini çekti. Seni bulduğunda korktu Aslım. Senin onun kardeşi olduğunu öğrenmeden önce onlara olan nefretini tanıdı. Senin gerçeği öğrendiğinde onu görmek istemeyeceğini düşündü ve abin olarak yanında olamayacağı için arkadaşın olarak yanında olmaya karar verdi, bu şekilde yanında olup seni korumaya. kardeşine doya doya sarılamamak ve ona ben senin abinim diyememek onun için ne kadar zor olmuştur kim bilir. Düşünüyorum da aynı durumda ben olsam, Asel’e sarılamamak ve ben senin abinim diyememek bunun düşüncesi bile beni öldürürken o bunu yaşadı Aslım. Herkese kız ama abini geri çevirme çünkü sizin birbirinize herkesten çok ihtiyacınız var.” dedi. Onun için umulmadık ve oldukça uzun bir konuşmaydı ama aynı zamanda beni altüst etmişti sözleri. Her ne kadar kızgın olsam da o haklıydı. Usul usul gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Elimdeki not defterine:

“Biraz yalnız kalabilir miyim?” yazıp ona uzattım. Anlayışla başını sallayıp yanımdan kalktı ve benden uzaklaştı. Ben ise oturduğum bankta usul usul ağlıyordum. Zaman akıp giderken sonunda geri gelmiş ve bana peçete uzatmıştı. Uzattığı peçeteyi almak için başımı kaldırdığımda karşımdakinin Devran değil de Yağız olduğunu gördüm.

“Bu gözyaşlarının sebebi ben miyim? Eğer öyleyse ben gerçekten de çok kötü bir abiyim.” dedi. Ben ise hala şaşkın bir şekilde ona bakıyordum.
“Özür dilerim kardeşim ben sadece yanında kalmak istemiştim. Yanında kalmak ve seni her şeyden korumak istemiştim. Ama o kadar beceriksizim ki seni en çok inciten ben oldum.” dedi. Şimdi o da ağlıyordu. Acısını ve pişmanlığını gözlerinde görüyordum. Ona kızgındım ama aynı zamanda da mutluydum. En zor anımda yanımda olmuştu. Her şeye rağmen beni desteklemişti. Bir katil olduğumu bildiği halde hem de. Şimdi ya gururuma yenik düşüp ona arkamı dönecektim yada gururu bir kenara bırakıp abime sarılacaktım. Zor bir seçimdi ve ben kendimi arafta kalmış gibi hissediyordum. Onu affetmem demek diğerlerine de açık kapı bırakmam demekti ama Devran’ın da dediği gibi bu hikayenin en masumları bizdik. Herkes bir şekilde hayatına devam ediyordu ama biz ikimiz ne yöne dönsek geçmişin etrafımızda ördüğü duvarlara çarpıyorduk. Not defterimi çıkarıp:

“Beni buradan ve herkesten uzağa götürürsen seni affederim.” diye yazıp defteri ona uzattım. Deftere kaşları çatık bir şekilde baktı önce ve ardından gözlerini gözlerime çevirdi. Mümkünmüş gibi gözlerindeki acı daha da katlanmıştı. Konuşamadığımı biliyordu ve buna bizzat şahit olmak canını gerçekten çok acıtmıştı. Ona gözlerimle defteri işaret ettiğimde defteri elimden aldı ve yazdığım satırları okudu. Ardından şaşkınlıkla bana baktı, ben ise heyecanla bana vereceği cevabı bekliyordum. Hızla beni kollarının arasına alıp sıkıca sarıldı ve:

“Sen nasıl istersen kardeşim. Abin seni buradan ve tüm acılardan uzağa götürecek. Bundan sonra hiç kimsenin seni incitmesine izin vermeyeceğim.” dedi. Onun bu sözlerine inandım bende ve kendimi ona bıraktım. Madem bize hiç acımamışlardı ve onların hatalarının bedelini biz ödemiştik, şimdi sıra onlara gelmişti. Bizim yokluğumuz da onların cezası olacaktı.

Mazinin GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin