Geleceğe doğru atılan her yeni adımda geçmişin kapıları biraz daha aralanıyordu. Sırlar er geç gün yüzüne çıkmaya mahkûmdu. Amcamın anlattıkları aklımda yıllardır onun zihninde yer eden sorunun kök salmasına neden olmuştu. Neden? Bunca acılar neden yaşanmıştı? Madem kardeşine bu kadar düşkündü neden onu yaşarken öldürmüştü.
“Bu kadar düşünme kızım. Ben çok düşündüm ama bir türlü aklımdaki sorulara cevap bulamadım. Bu sadece sana daha çok acı verecek.” diyen amcam ile aklımdaki soruları başka zaman düşünmek için rafa kaldırdım. Bu konuyu öylece kapatmayacaktım ama herkese de açmayacaktım.
“Peki, annem konusunda şimdi ne yapmayı düşünüyorsun amca?” diye sordum. Amcam yüzündeki kocaman gülümseme ile telefonunu çıkarıp birini aradı. Telefon açıldığında ise beni şaşırtan o konuşma başladı.
“Abla Aslım’dan onay aldım planı başlatabilirsin. Biz şimdi sahildeyiz, oradan kafeye geçip Rana’yı alıp geleceğiz. O zamana kadar her şey hazır olsun.” dedi ve telefonu kapattı. Ben ona şaşkınca bakarken o gülerek:
“Annene bugün evlenme teklif etmeyi düşünüyorum, sence kabul eder mi?” diye sordu. Onun bu çocuksu hali kahkaha atmama sebep oldu. Sanırım uzun zamandır bu anı bekliyordu. Tüm hazırlıklarını yapmıştı. Amcama yol boyunca anneme nasıl bir sürpriz hazırladığını sordum ama cevap alamadım. Sonunda kafeye geldiğimizde annemi arayıp dışarı çıkmasını söylediğinde ben yine gülmeye başladım.
“Böyle gülmeye devam edersen annen şüphelenecek benden söylemesi.” diyen amcam ile gülüşümü bastırmaya çalışarak:
“Asıl sen bu kadar gergin olursan şüphelenecek. Rahatla biraz ve merek etme kesin kabul edecek.” dedim gülümseyerek. Amcam bana cevap verecekken açılan kapı ile sustu. Annem öne amcamın yanına geçti ve kıstığı gözleri ile bize baktı.
“Yine ne işler karıştırıyorsunuz siz? Hem sen kuzenlerinle değil miydin?” diye soran annem amcamın daha da gerilmesine sebep oldu.
“Aslında anne amcam ve seninle sinemaya gitmek istemiştim ama halam yoluma taş koydu. Onlara davetliyiz.” dedim gülümseyerek. Annem gülerken amcam ona çaktırmadan derin bir nefes aldı.
“Bak sen. Bu aralar abini fazla mı kıskandırıyorsun yoksa bana mı öyle geliyor?” diyen anneme bakıp iç çektim. İtiraz etmeyecektim çünkü itiraz edersem bu konuşma uzardı. Yol boyunca annem amcamla konuşurken ben de dışarıyı izledim. Sonunda halalara geldiğimizde ben önden koşup kapıyı çaldım. Halamların nasıl bir sürpriz hazırladığını merak ediyordu. Kapıyı açan Balın beni sürüklerken kapıyı annemler için açık bıraktı. Salona girdiğimizde hiçbir şey yoktu ama Balın beni arka bahçeye doğru sürüklemeye devam ettiğinde sürprizin orada olduğunu anlamış oldum. Arka bahçede tüllerle çevrilmiş bir alan gördüğümde şaşkınca Balın’a baktım.
“Sakın soru sorma, zaten geciktik. Hadi çabuk ol.” dedi. Ben de el mahkûm onu dinledim. Tüllerin arkasına geçtiğimizde elime bir demet gül tutuşturuldu. Herkesin elinde farklı bir çiçek buketi vardı ve küçüklerin elinde gül yaprakları ile dolu birer sepet.
“En son sen gideceksin ve yüzük senin buketindeki beyaz gülün içinde. Buketi annene verirken bu beyaz gülün içinde senin için bir hazine var diyeceksin. Ne zaman vereceğini ben sana işaret edeceğim.” diyen halamı şaşkınca onayladım. Annemle amcam tüllerin arasına girdiklerinde küçükler gül yapraklarını onların üzerine atmaya başladılar. Onların işi bitiğinde herkes sırayla ellerindeki buketleri anneme verdi, ardından amcam annemin önüne geçip ellerini tuttu.
“Sen her çiçeği sever hiçbirini ayırmazdın. Bu yüzden her çiçekten aldım sana dedi. Bu çiçekleri bir gün sana verebilmek umuduyla yetiştirdim. Sensiz geçen her günümde ben tekrar tekrar öldüm. Ne zaman ki sen yeniden çıktın karşıma işte o an ben nefes aldım. Bundan sonra hep yanımda yanı başımda ol istiyorum.” dedi. Ardından halam beni ilerlemem için iteledi. Onun bu hareketi ile annemlere doğru yürüdüm ve annemin önünde durdum. Buketi ona uzatırken:
“Beyaz gülün içinde senin için bir hazine var.” dedim. Annem buketi alıp ortasındaki beyaz tomurcuk gülün içini açtı. İçinden çıkan yüzük ile annem artık gözyaşlarını tutamadı. Amcam o yüzüğü alıp annemin önünde diz çöktü ve:
“Kalbime dokunan tek kadın bundan sonra hayatıma da dokunur musun? Benimle evlenir misin?” diye sordu. Annem şaşkınca bir amcama bir bana baktı. Ona gülümseyerek başımı evet anlamında salladım. Annem amcamın gözlerine bakarak:
“Evet, seninle evlenirim.” dedi. Amcam onun bu cevabı ile yüzüğü annemin parmağına takıp doğruldu ve ona sıkıca sarıldı. Bir süre kimse onlara karışmadı ancak daha sonra sırayla herkes onlara sarıldı. En sona abim ve ben kalmıştık. Biz birlikte ikisine de sarıldığımızda sonunda gerçekten aile gibi hissetmiştim.
“Şimdi Aslım amcama amca mı diyecek yoksa baba mı?” diye soran Balın ile herkes bana dönmüştü. Bir kere de güzel anlarımızın içine limon sıkmasa şaşardım. Annem ve amcam merakla bana bakıyorlardı. Sonra amcamın sahilde söyledikleri aklıma geldi. Daha doğrusu babam olacak o adamın ondan son isteği. Abime baktım. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı.
“Abim baba derse bende derim. Sonuçta birimiz baba diğerimiz amca derse olmaz değil mi?” dedim. Bu sözüm ile bu sefer herkes abime dönmüştü. Abim bir süre hepimize baktı ama ne diyeceğini bilmiyor gibi bir hali vardı.
“Yağız zaten benim oğlum. Eskiden bana baba dediği zamanlar olurdu. Eminim şimdi de baba diyecektir.” diyen amcam ona yol göstermişti adeta. Onun tereddüdünü görmüş ve onu rahatlatmıştı.
“Sen öyle diyorsan ben sana baba demekten ve seni babam olarak görmekten mutluluk duyarım.” diyen abim ile herkes rahat bir nefes almıştı ta ki amcam büyük bombayı patlatana kadar.
“Üç gün sonra düğünümüz var haberiniz olsun ve kesinlikle itiraz kabul etmiyorum. Ben bu kadını on dokuz yıl bekledim. Üç günden bir gün fazla beklemem.” diyen amcamla herkes şaşkına döndü. Halamların ve annemin tüm itirazları karşılıksız kaldı. Sonunda el mecbur bu durumu kabullendiler.
“Hadi bakalım sofraya.” diyen halam ile herkes bahçede kurulmuş olan masaya ilerledi. Harika yemeklerle donatılmış olan sofrada annemle amcamın evliliği kutlandı. Herkes buradaydı bu mutlu günümüzde. Son anda yetişen dayımlar bile. Bir tek Yalaz yoktu.
*******
Dün sofrada dayımın kardeşimi benden isteyeceksiniz yoksa unutun o düğünü sözleri biz gençleri güldürürken yetişkinlerin resmen eteklerini tutuşturmuştu. Sonuç mu? Büyük tartışmalar sonucu babaannem dayımın haklı olduğunu söyleyerek tartışmaya son noktayı koymuştu. Şimdi ise dayımlarda toplanmış damat tarafını bekliyorduk.
“Anne ne bu heyecan? Resmen ayazda kalmış gibi titriyorsun.” dedim gülerek. Bu sözüme diğerleri gülerken annem:
“Sonunda beni çocuklarıma maskara ettiniz ya abi aşk olsun size.” dedi sitemle. Onun bu sözleri ile abim kollarını ona dolayıp:
“Sen bakma bunlara anne. Yarın bürgün onu istemeye geldiklerinde ben görürüm onu.” dedi ama sonra yüzü asıldı. Bana dönüp parmağını yüzüme doğrulttu. “Bana bak Aslım mümkünse önümüzdeki yirmi yıl boyunca kimse seni istemeye gelmesin.” diyerek sözlerini tamamladı. Onun bu kıskanç abi hallerini çok seviyordu. Çalan kapı ile annemi mutfağa postalayıp kapıyı açtık. Oldukça kalabalık olan oğlan tarafı karşımızdaydı. Kimse bu önemli anı kaçırmak istemiyordu. Herkesi salona buyur edip oturttuk. Biraz sohbetin ardından kahvelere yardım için mutfağa geçtim. Balın da peşimden geldi. Annem çoktan kahveleri hazırlamıştı. Balın yanında getirdiği küçük kurdeleyi fincanlardan birine bağlayıp içine baharatlardan azar azar karıştırdı.
“Yengecim bu amcamın. Bunu sen götür diğerlerini biz götürelim.” dedi. Annem kaşlarını çatsa da itiraz etmedi ve ardından gülümseyip küçük tepsiyi aldı. Biz de diğerlerini aldık. Kahveler dağıtıldıktan sonra yerlerimize oturduk. Annem de kapı ağzındaki sandalyeye oturdu. Amcam kahvesinden bir yudum aldı. Biz pür dikkat ona bakarken o gülümseyerek kahvenin geri kalanını içti. Balın annem ve ben şaşkınca ona bakarken dayım:
“Damat sınavı geçti ne dersin Elif abla.” dedi. Halam onu onaylayınca isteme faslına geçildi. Annemi Burhan amcam istedi ve ardından yüzükler takıldı. Şimdi geriye iki gün sonraki düğün kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Gölgesinde
RomanceÇocuk olmak yerine anne olmuş bir kadın, annesiyle arasında sadece on üç yaş olan ve bu yüzden çocukluğu cehennem gibi geçen, kendini yabancılardan soyutlayan bir kız, abisinin günahlarının yükünü omuzlarında ve yüreğinde taşıyan bir adam bir amca v...