Bazı anlar olur ve siz ne yapacağınızı, nasıl davranacağınızı şaşırırsınız. Sanki zaman anlamını yitirmiş, gerçekler yönünü şaşırmıştır. Düşünce yetinizi, algınızı kaybedersiniz. Herşey anlamsız gelir. Neyin ne olduğunu kavrayamaz insan. En acısı da sorgulayamaz.
Kuş sesleri ile uyandığımda ilk ne olduğunu anlayamamıştım. Bizim evde kuş sesleriyle uyanamazdın ki. Bu imkansızdı. Bunun farkındalığı ile usulca açtım gözlerimi. Beni karşılayan orman manzarası ile bir an nerede olduğumu algılayamadım. İçinde bulunduğum oda ve odanın sahip olduğu manzara bana bir dağ evinde olduğumu haykırıyordu adeta. Ben ise hâlâ ne olduğunu tam olarak idrak edememiştim. Düşüncelerim karmakarışıktı. En son evimizde kendi yatağımda yatıyordum ben. Şimdi ise bambaşka bir yerde uyanıyordum. Ne ara ve nasıl buraya gelmiştim. Beynim tüm bu düşüncelerle dolup taşarken bir anı süzülüverdi kafamın içine. Karanlık bir siluet ve ağzıma bastırılan bir bez. İşte o an gerçek tüm çıplaklığı ile süzüldü beynime. Ben kaçırılmıştım. Korku usul usul beni ele geçirirken bedenim çoktan titremeye başlamıştı bile. Bir süre sakinleşmek için çabaladıktan sonra yavaşça yerimden doğruldum ve yataktan çıktım. Dizlerimin zangır zangır titremesine inat ben ayakta durmaya çalışıyordum. Korku tüm benliğimi ele geçirmişti sanki. Tek düşünebildiğim bir an önce bu lanet yerden kurtulmaktı. Kapıya ulaştığımda derin bir nefes alıp kapı kolunu çevirdim. Şansıma kapı açıktı ve bu durum karşısında neredeyse mutluluktan ağlayacaktım. Odadan çıktığım anda beni geniş bir salon karşıladı. Asıl güzeli ise çıkış kapısı tam karşımda duruyordu. Etrafımı kolaçan ettiğimde ise evde yalnız olduğumu anladım. Anlaşılan henüz kendime gelemeyeceğimi düşünüp tedbirsiz davranmışlardı. Yine de ben tedbiri elden bırakmamalıydım. Sessiz olmaya özen göstererek kapıya ulaştım ve yine usulca kapının kolunu çevirdim. Bu kapının da açılması ile şaşırmadım değil. Kim evde kaçırdığı bir kız varken tüm kapıları açık bırakırdı ki? Mantığım bana bir terslik olduğunu haykırırken ben onu kulak ardı etmeyi tercih ettim. Buradan kaçmak için ufacık bir şansım bile varsa onu heba etmeyecektim. Kapıdan çıkıp etrafıma baktım, etraf hâlâ çok sessizdi. Bu durum beni daha çok tedirgin ederken bu hissi yok saymaya çalışarak verandadan aşağıya indim. Beni kaçıran kişi her kimse gerçekten de bir dağ başına getirmişti. Ne tarafa doğru gitmem gerektiğini bilmiyordum. Karşımda bulunan toprak yolu mu takip etmeliydim yoksa ormana mı dalmalıydım. Ben yönümü bulmaya çalışırken enseme vuran nefes ile kasılıp kaldım. Beni kaçıran kişi şu an hemen arkamda bir nefes uzağımda duruyordu.
"Bu havada ve bu kılıkla nereye gidiyorsun söylesene güzelim?" demesiyle hızla arkamı döndüm. Şu an karşımda görmeyi beklediğim en son kişi duruyordu. Herkes olabilirdi ama o hiç aklıma gelmezdi. Onun beni kaçırabileceğini hiç düşünmezdim. Tüm sinirlerim boşalmıştı sanki. Dizlerim artık beni taşımıyordu. Sendelediğimi görünce beni hemen kollarının arasına aldı. Ben ise çoktan ağlamaya başlamıştım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyor, bir yandan da yumruklarımı göğsüne indiriyordum. O ise sesini dahi çıkarmadan benim sakinleşmemi bekliyordu. Sakinleşmek benim şu an için yapabileceğim en son şeydi sanırım.
Uzunca bir süre kollarının arasında çırpındım, ağladım, ve onu yumrukladım. Sonunda yumruklarım bittiğinde, çırpınmalarım son bulduğunda ve ağlamalarım iç çekişlere döndüğünde Yalaz beni kucağına alıp içeri taşıdı. Kucağından indirmeden koltuğa oturdu ve beni daha sıkı sardı. Bir yandan bana sarılırken bir yandan da saçlarımı okşuyordu. Ben ise göğsüne sığınmış iç çekişlerime devam ediyordum. Bir süre sonra kırık dökük sesi ulaştı kulaklarıma.
"Özür dilerim güzelim, ne olur affet beni. Seni böyle korkutmak, üzmek istemezdim. Seni incittiğim için üzgünüm ama etrafındaki gardiyanlar bana başka bir çare bırakmadı." dedi. Bunları söylerken sesi o kadar üzgün ve çaresiz çıkmıştı ki kendime engel olamayıp başımı göğsünden kaldırdım. Yalaz dolu dolu olmuş gözleriyle bana bakıyordu. Onu bu şekilde görmek boğazımın düğümlenmesine neden oldu. Yalaz'ı şimdiye kadar öfkeli, kızgın, kırgın görmüştüm ama ilk kez gözlerinin dolduğunu görüyordum. Elimi kaldırıp yanağına dokundum. Avuç içimi öpüp yanağını elime yasladı. Sanki benim ona dokunmamı beklermiş gibi gözünden bir damla yaş özgürlüğünü ilan etti ve yanağına aşağı süzülmeye başladı. Kendime engel olamadım ve onu gözyaşından öptüm. Kim demiş erkekler ağlamaz diye. Ağlardı işte, erkekler de ağlardı. Aşkı için, sevdası için, sevdikleri için...
"Seni çok üzdüm değil mi? Ben istemedim Yalaz. Onlara karşı çıktım ama beni kimse dinlemedi. Hatta bana söz hakkı bile tanımadılar." dedim. Bana kızmasını, küsmesini istemiyordum. Zaten onsuz geçen bu bir haftada onu deli gibi özlemiştim, onsuz geçen bir güne daha tahammülüm yoktu. Önüme düşen saç tutamını kulağımın arkasına sıkıştırdı. Ardından yüzümü okşayıp:
"Biliyorum güzelim. Her şeyin Balın cadısının başının altından çıktığını ve annemlerin de ona çanak tuttuğunu biliyorum. Hakettim mi, sonuna evet kadar. Balın bir konuda çok haklı. Düşüncesiz, anlayışsız, bencil herifin tekiyim. Kendi düşündüklerime o kadar odaklandım ki senin neler hissettiğini göremedim. Senin yaşadıklarını bir anda unutuverdim. Ancak Balın gelip ailenin benimle görüşmeni istemediğini söylediğinde deliye döndüm. Sana gelen tüm yollar kapanmıştı. Seni kaybettiğimi sandım. Resmen delirdim o an. Sonra her şeyin bir oyun olduğunu öğrendim ve ben de gözümü karartıp onlara bir oyun oynadım." dediğinde az önce hüngür hüngür ağlayan ben değilmişim gibi dudaklarımdan bir kıkırtı döküldü.
"Sen de çareyi beni kaçırmakta buldun öyle mi?" dedim. Sesimdeki eğlendiğimi belli eden tını Yalaz'ın rahat bir nefes almasını sağladı. Sanırım vereceğim tepkiden çekinmişti.
"Kızmadın mı? Sonuçta gece vakti evine girip seni bayılttım, sonra da bu dağ başına getirdim." dedi. Hala kızıp kızmadığımdan emin olamıyordu.
"Aslında ilk başta çok kızdım, çünkü çok korkmuştum ama hak ettiler. Beni senden ayırmasalardı onlarda." dediğimde Yalaz gür bir kahkaha attı. Zalim bir gün bu kahkahalarıyla beni öldürecekti ama ne zaman bilinmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Gölgesinde
RomanceÇocuk olmak yerine anne olmuş bir kadın, annesiyle arasında sadece on üç yaş olan ve bu yüzden çocukluğu cehennem gibi geçen, kendini yabancılardan soyutlayan bir kız, abisinin günahlarının yükünü omuzlarında ve yüreğinde taşıyan bir adam bir amca v...