Adımlarım aceleci ve tedirgindi. Sırtımı dönüğüm evimden yavaş yavaş uzaklaşırken içimdeki fırtına an be an büyüyordu. Şimdiye kadar kaçtığım geçmişin peşine düşmüştüm şimdi. Ne tuhaf bir durumdu bu ve ne yaman bir çelişki. Boğazımda bir yumru vardı ve her adımımda daha da büyüyordu. Evimin bulunduğu sokaktan çıktığımda son kez dönüp ardıma baktım. Evim yuvam bildiğim ama şimdi beni boğan bu yere. Kader beni bu noktaya getirmişti sonunda. Son kez evime ardımı döndüm ve evden uzaklaştım. Bir süre yürüdükten sonra ana caddeye çıktım. Önce ATM’ye uğrayıp hesabımdan yüklü bir para çektim. Ne kadara ihtiyacım olacağını bilmiyordum. Ayrıca neyle karşılaşacağımı ve gerçekleri öğrendikten sonra nasıl hareket edeceğimi de bilmiyordum. Bu sebeple de işimi şansa bırakamazdım. Parayı çektikten sonra bir taksi bulup havaalanına doğru yola çıktım.
Havaalanına gelip uçağa binmem ardından Ankara’da aktarma için bekleyip sonra tekrar uçağa binmem derken geleceğim yere ulaşmam öğleni bulmuştu. Şimdi ise oturduğum bir restoranda yemek yiyordum. Mardin’in tarih kokan binalarından biriydi bu restoran. Ancak bir süredir bana bakan karşı masadaki adam yüzünden lokmalarım boğazıma dizilmişti. Daha fazla onun bakışlarına maruz kalmamak için oturduğum yerden kalkıp hesabı ödedim ve restorandan çıktım. Başımı göğe çevirip derin bir nefes aldım. Şimdi buraya gelme sebebimdeydi sıra. Gerçekleri öğrenmede. Karşıdan gelen bir taksiyi durdurdum ve bindim.
“Hazanoğlu konağına gitmek istiyorum.” dedim. Tesadüf eseri öğrendiğim bir bilgiydi bu. Mardin’in ileri gelen ailelerindenlerdi ve buralarda herkes onları tanırdı. Adam bana şöyle bir bakıp yola koyuldu ama ara sıra dikiz aynasından bana bakıyordu ki bu ilk kez karşılaştığım bir durum değildi. Sessiz geçen yolculuğun ardından taksi büyük bir konağın önünde durdu. Ücreti ödeyip indim ve tarihi kaleleri andıran konağa doğru ilerledim. Kapıda duran iki adam önce bana baktılar ardından da birbirlerine baktılar. İçlerinden daha büyük olanı:
“Kime baktın hanım kızım?” diye sordu ki konuşurken beni tepeden tırnağa incelemeyi de ihmal etmemişti. Lafı dolandırmak yerine direk konuya girdim.
“Ben Hazar Hazanoğlu ile görüşmek için geldim.” dediğimde ikisi de şaşkınca bana baktılar. Gözleri büyümüştü.
“Neden arıyorsun sen Hazar ağamı?” diye sordu. Sesinde anlamlandıramadığım tuhaf bir tını vardı. Yalan söyleyebilir bin bir türlü bahane üretebilirdim ama onun yerine doğruları seçtim. Yani kısmen.
“Ben onunla görüşmek için İstanbul’dan geliyorum. Kendisine sormam gereken bazı önemli konular var.” dedim. Adam bir süre gözlerimin içine baktıktan sonra arkasını dönüp içeri gitti. Biraz beklediğimde ise yanında bir kadın ile geri geldi.
“Bu taraftan hanım kızım, Aysel seni içeri götürecek.” dedi ve yerine geri geçti. Ben ise onunla gelen henüz benim yaşlarımda olan kızın peşine düştüm. İçeri girdiğimizde beni oldukça büyük bir avlu ve dışından görüldüğünden daha görkemli bir konak karşıladı. Bu koca konağa sığdıramamışlardı annemle beni. Bu koca konak iki kişiye dar edilmişti. Kız benim durakladığımı görünce:
“Bu taraftan üst avluya çıkacağız efendim.” dedi. Sesinde merak pırıltıları hâkimdi. Konağı incelemeyi bırakıp onun peşine takıldım. O önden ben ardından üst avluya çıktık. Karşımda yaşlı bir kadın vardı. Aysel denen kız beni onun önüne getirip:
“Misafiriniz geldi Hanım Ağam.” dedi ve ardından yaşlı kadının baş hareketi ile bizi yalnız bırakıp gitti. Ben ayakta ona bakarken o da oturduğu yerden bana bakıyordu ancak gözlerinde şaşkınlık ve acı hâkimdi. Bana neden o şekilde baktığını anlamamıştım. Ayrıca bu bakışlar ilk değildi. Gittiğim restoranın sahibi, oradaki bir müşteri, taksi şoförü ve kapıdaki yaşlı adam. Neden bu denli şaşırdıklarını bir türlü anlayamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Gölgesinde
RomanceÇocuk olmak yerine anne olmuş bir kadın, annesiyle arasında sadece on üç yaş olan ve bu yüzden çocukluğu cehennem gibi geçen, kendini yabancılardan soyutlayan bir kız, abisinin günahlarının yükünü omuzlarında ve yüreğinde taşıyan bir adam bir amca v...