Bazı insanların belli konularda zaafları vardır. Benim zaafım ise yemektir. Yemek yemeyi çok sevmemin yanında yemeğimi paylaşmayı hiç sevmezdim. İstisnalar dışında tâbi. Ayrıca ben kolay kolay doymazdım.
"Yuh! Kızım dünyayı yediniz resmen. Hala mı doymadınız?" Yağız'a bakıp dudaklarımı büktüm çünkü sofrada hiçbir şey kalmamıştı.
"Ben doymadım. Bu öküz bana hiçbir şey bırakmadı." diyerek Yalaz'ı gösterdim.
"Ben mi sana bir şey bırakmadım? Asıl sen bana hiçbir şey bırakmadın. Bir kız neden bu kadar çok yer ki?" dedi. Onu umursamayarak Yağız'a baktım.
"Tamam bakma şöyle mahzun mahzun. Ben sana yiyecek bir şeyler bulurum." dedi. Bu sözüyle gözlerimin ışıldadığına emindim.
"Gerçekten mi?" diye sordum emin olmak amacıyla. Beni başıyla onaylayıp Elif Teyzenin yanına gitti ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Bunun üzerine bana bakan Elif Teyze gülümseyerek ona bir şeyler söyledi. Arabalara doğru giden Yağız bir süre sonra elinde bir kapla geldi ve kabı kucağıma bıraktı. Kabın kapağını açtığımda mis gibi poğaça kokusu sardı etrafımı. Kaba doğru başını uzatan Yalaz'a bakıp :
"Aklından bile geçirme. Bunların hepsi beni. Yağız benim için getirdi bunları." dedim. Bunu söylerken kabı iyice kucağıma çekmiştim.
"Zalımın kızı bir tanecik versen ölür müsün? Çok açım çok. Hem orda bir sürü poğaça var." dedi. Bir ona bir de kucağımdaki poğaçalara baktım. Bir tanecikten bir şey olmazdı. Sonuçta bu poğaçalar bana yeterde artardı.
"Sadece bir tane ama." dedim. Bunu söylememle Yalaz'ın kaptan poğaça alması bir oldu. Ancak bir yerine beş poğaça almıştı öküz.
"Yaa onlar benimdi. Sadece bir tane demiştim sana." diyerek ona kızdım ama o hiç oralı olmadı. Yağız gülerek bizi izliyordu. Yalnız bilmedikleri bir şey vardı. Ben de Aslım'sam bunun intikamını alırdım. Resmen beni oyuna getirmişti ve poğaçalarımı almıştı. Elimdeki kabın kapağını kapatıp Yağız'ın eline verdim. Sonra ayağa kalktım ve elimin birini belime koydum. Diğer elimin işaret parmağını Yalaz'a doğru salladım ve:
"Büyük bir hata yaptın Yalaz. Benim yemeğimi çalmamalıydın." dedim. Yalaz bana baktı ve son poğaçayı da yedi. Lokmasını yutmasıyla üzerine atlamam bir oldu. Şaşkınlığından faydalanıp onu yere yatırdım ve dizlerimle sabitledim. Bir yandan saçlarına asılırken diğer yandan da onu ısırdım. Isırmamla acı dolu bir haykırış koptu dudaklarından.
"Benim yemeğimi çalmamalıydın Yalaz. Her şeyi sineye çekerim ama yemeğimin elimden alımasını asla." dedim. Hala saçına asılıyordum. Bir anda belimden tutulup havaya kaldırıldım.
"Bırak beni Yağız. Daha hıncımı almadım." dedim. Bir yandan da çırpınıyordum. Ancak duyduğum ses Yağız'a ait değildi.
"Bence yeterince aldın." diyen Agah Amca ile çırpınmayı bıraktım. Yalaz da ayağa kalkmıştı. Yüzüne tüm dişlerimin izi çıkmıştı resmen.
"Kızım sen hayvan mısın? Hepi topu beş poğaça için adama saldırılır mı?" diyen Yalaz'a doğru atıldım ancak Agah Amca beni tuttu.
"O benim yemeğimdi. Benim sana bir tane verdiğime şükredeceğine sen yemeğimi çaldın." diye öfkeyle bağırdım. Bu sırada diğerleri de toplanmıştı.
"Aslım ne yaptığını sanıyorsun sen? Devran'ı dövdüğün yetmedi. Şimdi de Yalaz'ı mı dövmeye kalktın?" diyen annemle olduğum yere çöktüm ve öfkeden ağlamaya başladım. Yine ben suçlu olmuştum.
"Ama o da benim yemeğimi çaldı. Hemde benim ona bir tane verdiğim halde." dedim ağlayarak. Bu sırada Yağız olanları diğerlerine anlatıyordu.
"Şimdi Aslım Yalaz'a bir tane poğaça verdi ama o beş tane birden mi aldı?" diye sordu Açelya. Yağız onu onayladı.
"Çok büyük hata. Aslım'ın sana bir tane vermesi bile bir lütuf iken sen yemeğini almışsın. Normalde yemeğini asla kimseyle paylaşmaz. Seni parçalamadığına şükret." diye durumu açıkladı benim bir tanecik teyzem.
"Of Aslım of. Kime çektin anlamıyorum. Normalde kuzu gibi olan kız yemeği elinden alınınca canavar kesiliyor. Bu konuda çok hassas. Elif Abla gerçekten kusura bakmayın." diyerek annem de onu onayladı. Elif Teyze:
"Ne kusuru canım. Bu konuda suçlu olan Yalaz. Kızın yemeğine dokunmamalıydı." diye cevap verdi anneme. Ben bu kadını artık daha çok sevmeye başlamıştım. Yalaz:
"Anne!" diye itiraz ederken ben de:
"Gerçekten mi?" diye sordum. Artık ağlamayı bırakmıştım. Gözlerimin işıldadığına emindim. Az önce ağlayan ben değilmişim gibi şimdi gülüyordum.
"Evet güzel kızım gerçekten. Sen boşver benim bu kütük oğlumu. Hadi gel bizim yanımızda ye popaçanı. Siz de işlerinize hadi bakalım." dedi. Bunun üzerine Yağız'ın poğaça kabını alıp Elif Teyzenin koluna girdim. Onunla kadınların oturduğu yere doğru giderken arkama dönüp Yalaz'a dil çıkardım. Yalaz homurdanırken diğerleri gülmeye başladı. Bu sayede herkes yaşanan bu tatsızlığı unutup işlerinin başına döndü. Bende poğaçalarıma tâbi. Kuru kuru gitmiyordu ama yanımda içecek isteyebileceğim kimse yoktu. Şimdi bunun yanında vişneli meyve suyu olacaktı ya neyse. Ben bunu düşünürken bir anda önüme meyve suyu uzatıldı. Başımı yana çevirdiğimde Yalaz elindeki meyve suyu ve bardaklarla bana bakıyordu.
"İster misin?" diye sordu. Onu başımla onaylayınca "Sen bana poğaça verirsen ben de sana meyve suyu veririm ve vişneli meyve suyuna hayır diyemediğini biliyorum." dedi. Uyuz Açelya söylemişti kesin. Bir ona bir elindeki meyve suyuna bir de poğaçalarıma bakıp yuttkundum haklıydı meyve suyuna hayır diyemezdim.
"Yavaş yiyeceksin ama." dedim. O benden çok daha hızlı yiyordu ve poğaçalarımın hemen bitmesini istemiyorum.
"Anlaştık." dedi ve hemen yanıma oturdu. Bardaklara meyve suyu doldurup birini bana uzattı. Kucağımdaki kabı yere koyup elindeki bardağı aldım. O da bir tane poğaça alıp ısırdı. Küçük lokmalar alıyor ve yavaşça çiğniyordu. Onu izlemeyi bırakıp ben de yemeğime odaklandım.
"Madem sonunda böyle bir orta yol bulacaktınız o kavgayı neden ettiniz?" diyen Bahar Teyzeye:
"O zaman Yalaz uzlaşmacı yaklaşmamıştı. Sadece kendini düşünmüştü. Şimdi ise iki taraf için de kazançlı olan bir teklifle geldi." diye cevap verdim. Bu sözüme üçü de gülerken Yalaz homurdanıyordu.
Poğaçamız bittiğinde bizde diğerlerine katıldık. En sonunda ben salıncakta sallanırken Yalaz arkamdan gelip beni sallamaya başladı ama çok hızlı sallıyordu. Âdeta kuşlar gibi göğe yükseliyordum. Kahkahalarımızla alanı inlatiyorduk resmen. Salıncağa binmeyeli uzun zaman olmuştu. Sonunda piknik bitmiş ve tekrar bir araya gelme sözüyle ayrılmıştık. Bugün gerçekten çok güzeldi. Harika bir aileleri vardı. Her şeye rağmen birbirine tutunan güzel bir aile. O an annemin de böyle bir abisi olduğunu hatırladım. Annem eskiden bana ondan bahsederd. Babasına ve yaşadıkları yerde insanlara yapılan haksızlıklara dayanamayıp yurt dışına gitmiş ve annem ondan bir daha haber alamamış. Bu düşünceyle aslında onlara büyük bir haksızlık yaptığımı anlamış oldum. Asıl haksızlığı ise anneme yapmıştım. Onun ailesini elinden almıştım.
"Özür dilerim annem." dedim. Annem dikiz aynasından bana bakıp:
"Ne için?" diye sordu. Öyle çok hata yapmıştım ki hangi birisi için özür dileyeceğimi bilmiyordum. Ancak en önemlisi dayımdı.
"Dayımlar konusunda haksızdım. Teyzemin yaptıkları yüzünden çok korkmuştum. Aynı şeyleri yaşamaktan korktuğum için onları bizden uzak tutmak istedim. Yaptığım yanlıştı. Çok özür dilerim." dedim. Annem yüzündeki kocaman gülümsemeyle:
"Önemli değil kuzum. Mirza abim diğerlerine benzemez. Önemli olan bunu anlaman." dedi. Gülümseyerek yüzümü dışarıya çevirdim. Yarın yapmam gereken çok önemli bir işim vardı. Zor olacaktı ama eminim ki başaracaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mazinin Gölgesinde
RomanceÇocuk olmak yerine anne olmuş bir kadın, annesiyle arasında sadece on üç yaş olan ve bu yüzden çocukluğu cehennem gibi geçen, kendini yabancılardan soyutlayan bir kız, abisinin günahlarının yükünü omuzlarında ve yüreğinde taşıyan bir adam bir amca v...