Burcu hastane koridorunda son sürat ilerlemeye başladığında meraklı bakışları da üzerinde hissediyordu. Tüm hastaneyi ayağa kaldıran çığlıkların yükseldiği odadan çıkan ilk kişi olmuştu o.
Nefes alamıyordu. Sanki iri bir el gırtlağına çökmüş, onu öldürmek için sınırsız bir güç uyguluyordu. Gözyaşları pınarlarından boşalırken, insanlara çarpa çarpa kalabalığı yarıp ilerliyordu. Yorgundu, üzgündü. Zihni o kadar çok bitap düşmüştü ki, Mira'nın yanında kalamamıştı. Kaçarak kendine zaman yaratmak olmuştu tek amacı.
Çıkışı fark ettiğinde kendini dışarı attı. Serin hava gözyaşları ile ıslanmış yüzünü yalamaya başladığında, içinin ürperdiğini hissetti. Bazen bir şeylere dayanmak ya da tahammül edebilmek imkansız hale gelebiliyordu. Yaşadığı gecenin kasvetine ve bu korkunç girdabına artık tahammül edemiyordu o da.
Kimin bakacağını ya da kimin ne tepki vereceğini zerre umursamadan hıçkırarak ağlamaya başladı çöktüğü bankta. Bayılmadan hemen önce ki o hastalıklı ruh haline geri dönüş yapmıştı sanki . Yine kanı büyük bir basınç yaratarak zorluyordu damarlarını, yine midesi bulamıyordu, yine başı dönüyordu. Belki yeniden yığılıp kalacaktı bulunduğu yere. Artık aslında bayılmak falan da değil, direkt ölmek istiyordu. Dirayeti Mira'nın o halini görmesiyle artık iyiden iyiye kırılmıştı çünkü .
Etrafında iyi olup olmadığını sorgulayan insan seslerini duyumsuyordu ama o, sesleri takmıyordu. İyi değildi. İçi parçalanırcasına ağlarsa belki rahatlayacaktı, bu yüzden onu rahat bıraksınlar, karışmasınlar istiyordu.
Aradan geçen birkaç dakika sonrasında "Burcu!" diye tanıdık bir erkek sesi duyumsadı. Bu Kerem'in sesiydi. Avuçlarına gömdüğü yüzünü kaldırdı ve bulanık perdenin arkasında ona doğru yaklaşan Kerem'i fark etti. Zehra ablası galiba yukarıda kalmıştı, ona destek olabilecek birine şu an gerçekten çok ihtiyacı vardı. Bu yüzden tereddüt etmeden Kerem'in boynuna doladı kollarını.
"Burcu sakin ol." dedi Kerem korkmuş bir sesle. "Az önce son dakika haberi olarak gördüm saldırıyı. Buraya nasıl geldim, bilmiyorum. İyi misin?" dediğinde Burcu başını onun omzundan ayırdı. Etrafında oluşan gereksiz kalabalık Kerem 'in gelmesiyle neyse ki dağılmıştı.
"Ben ve Mira' ya kurşun gelmedi ama Mert yaralandı Kerem." dediğinde, Kerem bakışlarını yukarı kaydırıp 'Çok şükür.' diye mırıldandı. Burcu sanki şeytan görmüş gibi oldu. Kerem 'den bir adım uzaklaştı. Burcu' ya bir şey olmamış olması Kerem için önemli olan tek şeydi belki de o an . Hastaneye son sürat gelirken elinin ayağının korkudan birbirine dolanmasına neden olan şey Burcu 'ya zarar gelmiş olma olasılığı olmuştu çünkü Kerem için.
"Çok şükür mü?" diye sordu genç kadın. "Çok şükür öyle mi?" diye sesini yükselterek aynı soruyu tekrarladı . "Sana Mert vuruldu diyorum, sen bunu mu söylüyorsun Kerem?" dediğinde az önce içinde filizlenmiş olan o huzur kırıntısı yanıp kül olmuştu.
Kimse Mert o haldeyken bu cümleyi kuramazdı.
"Evet, sana çok şükür ki bir şey olmamış Burcu, Mert Karan içinse elbette çok üzgünüm." dediğinde Burcu onun samimiyetine birazcık bile inanmadı. Tanıştıkları andan itibaren birbirlerini zerre sevmemişlerdi.
"Kızım!" diye bir ses duyduğunda arkasına döndü. Anne ve babası sonunda gelmişlerdi. Babasının limanına muhtaç bir halde sarıldı ona. Bir hıçkırık koptu boğazından. Ahsen kızına arkadan doladı kollarını. İkisi de buraya nasıl geldiklerini bilmiyorlardı. Hakan ve Ahsen haberi alır almaz o kadar büyük ve tarifsiz bir korku yaşamışlardı ki...
Hakan kızını kendinden ayırdı. Onun yüzünü öptü. "Neler oldu?" diye sordu korkak bir sesle. "İyi misiniz?"
"Baba üzerimize kurşun yağdırdılar." dedi Burcu dehşet içinde. Ağlamaktan gözleri ağrıyordu . "Bana ve Mira'ya gelmedi ama Mert vuruldu." dediğinde Ahsen "Aman Allah 'ım!" diye bir çığlık attı. Haberi aldıklarında yalnızca böyle bir olay yaşandığını öğrenmişlerdi ama ne onların ne de son dakika haberi veren kanalların Mert Karan' ın vurulmuş olduğuna dair bir bilgisi olmamıştı.
"Mert mi vuruldu?" diye sordu Hakan. Haldun Karan'ın biricik oğlunu tanıştığı o ilk andan itibaren çok sevmiş ve Aras'ı kalbinde nasıl bir yere koymuş ise Mert oğlunu da tam oraya yerleştirmişti. Ona bir şey olmasını kalbi kesinlikle kaldırmazdı. "Evet baba, Mert vuruldu." dedi Burcu çaresizce. Keşke şimdi Mert babasına onun vurulmuş olduğu haberini veriyor olsaydı da Mert 'e bu şekilde bir zarar gelmiş olmasaydı. Keşke Mira kendisini hedef alan o kurşunu, ne olduğunu bilmeden de olsa, hiç fark etmeseydi. Bu acı çok bambaşkaydı. Kalbine saplanan bir kurşunun verebileceği acı yaşadığı dehşetin yanında hiçbir şey olarak kalırdı.
"Nasıl şimdi peki?" diye sordu Hakan ve kalbinde oluşan o sancı ile bir an düşüp yığılacakmış gibi hissetti. Bunu fark eden Ahsen ve Burcu hemen onun kollarından tutup, banka oturttular. Kerem bulduğu suyu Hakan 'a uzatırken, Hakan ise Mert' in nasıl olduğundan başka bir şey düşünemiyordu.
"Şimdi nasıl peki diyorum Burcu?"
"Bilmiyorum baba, ameliyata almışlardı." dediğinde Hakan bir hışımla ayaklandı. Ameliyathane kapısına geldiklerinde Hakan Demir etrafında onlara bilgi verebilecek birini aramaya başladı. Burcu annesinden güç alıp ayakta dururken, birinin ağzından çıkacak olumsuz tek bir cümle onu öldürebilirdi.
Ameliyathane kapısı açıldığında içeriden çıkan adama koştu herkes.
"Mert Karan'ın yakınları mısın?" dediğinde tüm aile bunu onayladı.
"Kurşun derin bir bölgeye saplandığından hâlâ ameliyatı devam ediyor, kurşunu henüz çıkartamadık. Ama merak etmeyin, neyse ki kurşun sinirlere ya da büyük bir damara gelmemiş ve bir sinir harabiyetine yol açmamış." dedi doktor. "Geldiğinde çok fazla kan kaybetmişti. Biz elimizde olan kanı hastaya verdik ve grubu bankada malesef ki tükendi. Kan transfüzyonu yapmamız gerek. Kan grubu B Rh (+) Lütfen kan verebilecek birini hemen bulun." dediğinde Burcu tereddüt etmeden öne atıldı.
" Benim kan grubum B Rh (+) Ben hemen verebilirim. "
Diğer part çok yakın zamanda gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Affeder mi?
Romance~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kaldım. Zifiri bir karanlığın hapsinde belki günlerce ve hatta belki de haftalarca kaldım. Sağ mıydım...