"Afrin'e nazar değmiş, kurşun dökmeye gidiyoruz."
Benim söylememe gerek olmadığını biliyorum ancak yine de bir ricada bulunacağım. Eğer şu an bu satırları görüyorsanız, şehitlerimiz için birer fatiha okur musunuz ?
Belki oğlunu, belki eşini, belki de babasını kaybeden o kadınlarımızın, son göz yaşı damlasını akıttıktan hemen sonra "Vatan sağ olsun." demelerine, güçlerine, duruşlarına, asaletlerine ve tabi cephe ardından gösterdikleri gayretlere hayran kalmamak mümkün değil.
Sırf başkalarının çocukları özgürce yaşasın diye, kendi çocuklarını yetim bırakmayı göze alan kahramanlar, dualarımız onlarla.
İkimiz mutsuz sonla biten bir romanın baş rol karakterleri gibiydik. Nefes kesen mücadeleler verildi ancak romanın finali hiç değişmedi.
Burcu Demir
Burcu, parmaklarının arasında duran kalemi çiziminin üzerinde son kez gezdirdi. Bu bitirmesi gereken onlarca çizimden biriydi. Çizimini yaptığı ve artık çizimi bitirdiği kağıdı diğer çizimlerinin üzerine bıraktı ve koltuğuna yaslandı. Gözleri saate takıldığında, Kerem ile buluşma kararı aldıkları zamanın iyice yaklaştığını gördü.
Kerem 'in o saçma sapan itiraflarını yaptığı, Burcu' nun, Sıla'ya dair gerçekleri öğrendiği günün üzerinden iki haftaya yakın bir zaman geçmişti. Genç kadın o lanet günü hatırladı. İki haftadır Kerem'in tüm çabalarına rağmen onunla bir kez olsun konuşmayı hep reddetmişti. İhanetti. Keremin yaptığı şeyin adı tam olarak buydu, ihanet. Kerem onların yirmi dört yıllık arkadaşlıklarına ihanet etmişti.
Genç kadın isteksizce yerinden kalktı. Kerem ikisi arasında ki bir şeyleri iki dudağının arasında ezip yok etmişti. Kendisi ile nasıl bir konuşma yapacak bilmiyordu. Ama benliği Kerem ile barışmayı hiç mi hiç istemiyordu. Bir kadın bir ihaneti nasıl affederdi ki? İhanetti bu, başka bir kırgınlığa benzemiyordu.
Burcu askıda duran kabanını isteksizce aldı ve yine isteksizce üzerine geçirdi. Kendisiyle bir yolunu bulup iletişime geçen ve buluşma talep eden Kerem'e bir kez söz vermişti. El mahkum o buluşmaya gidecekti.
Odasından çıkan genç kadın asansöre bindi ve kısa bir süre sonra zemin kata indi. Çıkışa doğru adımlarını atarken karşısında gördüğü Mert ile durmak zorunda kaldı. Onu burada görmek belki de aklına gelebilecek son şeydi. Ona anlamaz gözlerle baktı.
Haftalar önce, Mira için psikoloğa giderken Mert ona hiçbir şey söylememiş ya da bir imada bulunmamıştı. Mert, tıpkı ilk karşılaştıklarında kendisinin yaptığı gibi yaşadıklarını yaşanmamış varsayıp devam etmişti. O gün psikolog Mira için bir takım tavsiyelerde bulunmuştu, bu amaçla ikili küçük kız için özellikle akşamları bir araya gelip ona kitap okuyup uyutmak gibi çeşitli şeyler yapıyorlardı ancak aynı çatı altında ilişkileri yalnızca bundan ibaretti. Mert tüm gün kendi holdinginde çalışıyordu ve bazen eve hiç gelmeyip çalışarak sabahlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Affeder mi?
Romance~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kaldım. Zifiri bir karanlığın hapsinde belki günlerce ve hatta belki de haftalarca kaldım. Sağ mıydım...