Bölüm 7 | Part 2 |

14.5K 1K 72
                                    

"Burcu' nun ilk yardım eğitimi var. O halde özellikle elin konusunda kızım yardımcı olabilir."

Mert bu teklif karşısında sert bir biçimde yutkundu. "Burcu Hanım kardeşim konusunda özellikle fazlasıyla yoruldu zaten. Ben hallederim." dediğinde Hakan, Burcu'ya döndü. Burcu bir an afallasa da "Olur mu, ne yorulması?" dedi ve o da yutkundu. "Ben yaparım tabii ki de baba. Merak etmeyin." dedi ve gülümsedi. Bazı mimikleri yapmacık bir biçimde, yalandan sergileyebilmek zor bir durumdu onlar için.

Kerem bu durum karşısında sinirlenmişti. Her nedense Burcu ve hayatlarına aniden giren yabancı bir adam arasında olacak bir yardımlaşma onu hoşnut etmemişti. Tıpkı o yabancı adamın sevdiği kadınla aynı çatı altında kalıp, ona bu kadar yakın olacak olması yine kendisini hiç hoşnut etmediği gibi...

Az sonra araba Hakan'ın evinin önünde durduğunda Burcu ve Mira arabadan inmişlerdi. Onlar eve giderken, Hakan, Mert ve Kerem 'de cenaze namazı için direkt olarak camiye geçeceklerdi.

Mert yalnızca saatler sonra onların cansız bedenini kara toprağın altına gömecekti. Bu düşünce onun ruhunu çekti sanki, bu onların ölmüş olmasından dahi daha azap dolu bir durumdu. Onlar morg denen o buz gibi yerde yatarlarken, ölümü bu kadar derin ve gerçekçi bir biçimde hissedememişti fakat şimdi onları bir daha görmesinin hiç mümkün olamayacağı bir yere gidiyorlardı. Kapkara toprağın altına. Kendini buna günlerdir hazırlamaya çalışsa da insan normal bir şey yapıyormuş gibi davranamıyordu işte.

Kendisinin ailesine veda etme şansı olmuştu en azından ancak kız kardeşi için bu bile olamamıştı.

Haldun Karan ve Elmas Karan'ın cenazesini aldıktan sonra mezarlığa geçtiler. O yer insanın tüm düşünce dünyasını, içini karartıyordu sanki. Haldun Karan binlerce başarının altına imza atmış önemli bir iş adamıydı. Yaşamı boyunca pekçok aileye yardımda bulunmuş, binlerce çocuğa burs vermiş önemli bir yardım severdi. Yaşamı boyunca geride pekçok önemli iş bırakmıştı. Ama ne yaparsan yap sonun hiç değişmiyordu işte. Dünya kimseye kalamamıştı. Akrabaları, dostları en fazla üç beş gün üzülecek sonra hayatlarına devam edeceklerdi.

Mert, babasının üzerine toprak atarken yıllar öncesini düşündü.  Annesi öldüğünde onun cenazesine bile götürülmemişti. Doğrusu annesi öldükten sonra ne ara cenazesi olmuş, onun yokluğuna ne ara alışılmış, bunları anlama fırsatı dahi olmamıştı. O zaman küçücük bir çocuktu. Çocukluğunun en güzel zamanlarında annesini kaybetmişti ve şimdi kız kardeşi onunla yine aynı kaderi paylaşıyordu. O da anne ve babaya en ihtiyacı olduğu dönemde ikisini birden kaybetmişti.

Mezarlıktan çıktıktan sonra, İstanbul 'da yaşadıkları yalıya geçtiler. Mert Karan baş sağlığına gelecek olan insanları kendi evlerinde kabul etmek istiyordu.

Hakan, sürekli Mert' in yanında olmuştu. Arkadaşının tabutunu taşımış, üzerine o da toprak atmıştı. Yalıya geldiklerinde yine Mert 'in yanındaydı Hakan. Genç adam Kerem' i mezarlıkta görmüştü en son ama evinde hiç görmemişti. Mezarlıktan çıktıktan sonra onlarla gelmediğini, gittiğini anladı.

Mert Karan kapıdan girer girmez üç hizmetçisi onu karşıladı. Her ne kadar genelde İstanbul'da kalmasalarda evlerini hiç kapatmamışlardı. Evin çalışanları tarihi yalıya iyi bakıyorlardı, Mert dış kapıdan ilk girdiğinde dahi bunu anlamıştı.

Hizmetçilerin yanında duran bahçıvan hemen Mert'i selamladı ve "Başınız sağ olsun beyim, kaybımız çok büyük." dedi. Orta yaşlı adamın gözleri ıslaktı, ağladığı çok belli oluyordu. Yıllardır Haldun Karan'ın ekmeğini yemiş, hizmetini görmüştü. Kendisine ya da diğer çalışanlara karşı hiç kötü bir muamelesi olmamıştı. Kayıpları gerçek anlamda çok büyüktü.

Aşk Affeder mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin