Yorum yapmayı ve vote bırakmayı lütfen unutmayınız. ☺
"Ne yani Sıla 'yı gerçekten sevmiyor musun?" diye sordu Mert.
"Aptalın teki o. Allah aşkına, biz birlikteyken görmüştü beni birkaç defa. Ben onu hemen tanıdım. Bir saçımı rengini değiştirdim, hiç aklına bile gelmiyorum. Gerçekten bir aptal." dedi ve yıldızlara baktı genç kadın. Az önce gökyüzünden sabit bir biçimde duran yıldızlar, şimdi neden böyle dönüyorlardı etrafında , anlam verememişti." Üstelik aptal olmasa bile, sana aşık o. Bir de seveyim mi? " dedi ve bir kahkaha attı.
Mert ona hayretle baktı. Böylesine naif bir kadının içinden, sarhoş olur olmaz adeta bir cadı tırnaklarını göstermeye başlamıştı.
"Şu an senden de biraz nefret ediyorum aslında, neredeyse on gün boyunca çileden çıktım çünkü. Ölüp ölüp dirildim. Ve sen bunu bilmene rağmen bana bir telefon bile açmadın. Normalde gururlu bir kadın gibi davranıp, soluğu yanında almamam gerekirdi. Fakat lanet olsun ki seni çok özledim. " dedi ve kadehi kafasına dikti.
Mert ona bir kez daha hayretle baktı. Demek onu özlemişti.
" Sen eskiden de böyleydin. Beni birkaç saat görmesen özler , bir bahane uydurup hemen yanıma gelirdin. Çokta kıskançtın üstelik. Senin kadar mantıklı bir kadına yakışmayacak derecede bir kıskançlığın vardı. " dedi Karan ve buruk bir biçimde gülümsedi.
O günlere geri dönmek istiyordu. Çok istiyordu hem de.
Fakat herbiri çok uzakta kalmıştı.
"Ne yapayım?" diye yüksek sesle bağırdı kadın. Mert onun bu ani tepkisi karşısında afalladı. Cam bardağı tutan eli hafifçe titrerken, Burcu devam etti. "Söyle, ne yapayım? Okulda ki kızların yarısından fazlasıyla yatmıştın. Benim şuçum mu bu yani?" diye sordu ve bir yudum daha aldı. Başta oluşan o yakıcı, acı his geçmişti. Sıvı, yemek borusundan midesine akarken, artık nahoş bir tat bırakmıyordu. Galiba uyuşmaya başlamıştı.
Karan, ona tuhaf tuhaf baktı. Acaba yaptığı doğru bir şey olmamış mıydı? Kadın gittikçe farklı bir hale bürünüyordu çünkü .
"Bu arada," dedi Burcu. Kelimeler ağzında yuvarlanıyordu sanki, onları bir araya getirip bir cümle ortaya çıkartmak zorlaşmaya başlamıştı. "Yeşil, bu dünyada sana en yakışmayan renk. Sana hep çok yakıştığını söyleyip, yeşil kıyafetler giymeni sağlardım. Kimse seni beğenmesin diye." Burcu, kahkaha attı. Sesi gecenin sessizliğine karışıp, kaybolurken Karan ona daha tuhaf bakışlar atıyordu.
O yıllarda iki lafından biri, yeşili ona ne kadar yakıştırdığı olmuştu. Hatta genç adam bir ara bu yeşil muhabbetinden ölümüne sıkılmaya bile başlamıştı. Demek bu hiçte iyi amaçlarla yapılan bir şey değildi. Bunu hiç fark bile etmemişti. Evet, kadınları anlamak zor değil gerçekten imkansızdı. Burcu gibi mantıktan ölen bir kadın bile böyle amaçlarla böyle işler yapıyorsa, başka kadınları tahmin dahi edemiyordu.
"Ne yani Burcu , şimdi yeşil giyince, bütün karizmam, bütün yakışıklılığım, tüm muhteşemliğim kaybolup gidiyor, kimse beni beğenmiyordu, öyle mi? Bu hiç iyi bir taktiğe benzemiyor. "
Genç kadın gözlerini kıstı. "Sanane ya kim seni beğenmişti, kim beğenmemişti. Ben beğeniyordum işte. Sana yeter." dedi ve tekrardan kadehine sarıldı.
"Bangladeş 'te ilk karşılaştığımız ve buraya ilk geldiğimiz zamanlarda beni çok üzmüştün. O yüzden sen üzülme diye hiç yalan söyleyemeyeceğim. Her zaman çok beğeniliyordum. Okulun, tercihleri farkı olan kızları haricinde, tüm kızları bana aşıktı. Değil bana yeşil giydirmek, yüzümü yeşile boyasan bile bu değişmezdi, hâlâ da değişmez. "
Burcu ona sinirle baktı. Bir tane vurmak için elini havaya kaldırdı. Fakat eli boşlukta kayıp, yere düşmekten başka bir şey yapamadı.
Kör kütük sarhoş olmuştu.
" Neler yaşadığıma dair bir fikrin var mı? Bir taraftan seni kendi canımdan bile çok sevmem, diğer taraftan Hande ve o iğrenç geçmiş." dedi ve Mert'in gözlerinin içine baktı. Artık yalnızca yıldızlar değil, rüm gökyüzü etrafında dönmeye başlamıştı. "Şimdiye kadar onlarca kez dilime gelipte söyleyemediğim bir detay var Karan . Seni sevmekten bir an bile vaz geçmedim. Seni hep kendimden, her şeyden çok sevdim. Ve ölene kadar da hep seni seveceğim, yanımda olmasan bile. Kalbime senden başka birinin bırak girmesini, elini sürmesine bile izin vermeyeceğim. " dedi ve sağ elini kaldırıp, göğsünün sol tarafına bastırdı. Kafası o kadar çok dönüyordu ki, elinin altında atan şeyi bile zar zor hissedebiliyordu.
" Bu, Mert Karan 'ın. "
Sonrasında hızla ayağa kalktı. Ve" Karan beni yakalayamaz ki! " diye bir çığlık attı. İçeriye koşup, tur atmaya başladı. Mert, az önce duyduklarını şokunu atlatamadan ayaklandı ve genç kadının peşinden gitti.
" Buraya gel küçük hanım, bir yere çarpacaksın. " dedi Mert ve peşinden gitti. Ama Burcu durmuyor, salonda deli gibi koşuyordu.
En sonunda, Mert onu karnından tuttu ve kendine çekti. "Yakaladım cadımı." dedi.
Genç kadının gövdesi, Karan'a sert bir biçimde çarptığında, bir an tüm midesi, ağzından dışarı çıkacak sandı.
Evet, alkol alındıktan ve sarhoş olunduktan hemen sonra mı kusuluyordu? Oysa, sanki izlediği filmlerde öyle değildi.
" Karan, kusacağım." dedi ve dayanamayarak, ağzında oluşan baskıya mağlup oldu Burcu .
Midesinden yükselen şey, hızla ağzına geldi ve ağzından da dışarı taştı.
Evet, salonun tam ortasına kusmuştu.
Yarın uyandığında her şey için çok pişman olacaktı. Hem söyledikleri hem de yaptıkları için.
"Karan, özür dilerim." diye mırıldandı, gözlerinden yaş süzülürken. Daha iğrenç bir şey kesinlikle yapamazdı. Bu yaptığı en uç, en son noktaydı.
"Burcu, inan bana hiç önemli değil." dedi Karan ve kadını lavaboya götürüp, yüzünü yıkamasını ve ağzını çarkalamasını sağladı. Ona bu teklifi yapan kendisiydi. Burcu kendini suçlu hissetsin, kötü olsun istemiyordu.
Ve neyse ki ikisinin de üzeri kirlenmemişti.
Genç kadını yatak odasına getirdi ve yatırmak için yatağı açtı. Ancak, Burcu 'nun onu kendine doğru çekmesiyle birlikte yatağa, onun üzerine düştü. Genç kadın, Karan' ın gözleri üzerinde parmaklarını gezdirdi. "Çok güzel gözlerin var." dedi, belli belirsiz bir sesle. Ve sonrasında parmakları dudaklarına indi. Ağır ağır dolaştı. " Ve dudakların da çok güzel." dedi. Hemen sonrasında dudaklarını, Karan 'ın dudaklarına bastırdı.
*****
Burcu, yeni güne gözlerini açtığında, yatakta tek başındaydı. Bakışlarını etrafta gezdirdiğinde Karan görünürlerde yoktu. Elini yüzüne götürdü ve yüzünü ovaladı.
Sanki üzerinden koca bir kamyon geçmişti.
Midesi hâlâ çok bulamıyordu. Kafası, sanki binlerce parçaya ayrılmış ve tekrar birleştirilmişti. Beyni ise yerinden çıkacak gibiydi.
Genç kadın hafifçe doğruldu. Ve hemen sonrasında bir gerçekle burun buruna geldi. Yatakta yalnızca iç çamaşırları ile duruyordu.
"Allah'ım, ne yaptım ben?"
*****
İyi bayramlar diliyorum. Hoşçakalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Affeder mi?
Romansa~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kaldım. Zifiri bir karanlığın hapsinde belki günlerce ve hatta belki de haftalarca kaldım. Sağ mıydım...