Bölüm 23 | Part 2 |

10.4K 1K 273
                                    

Sınırlar iki gün içinde geçildi. Çok çok teşekkür ediyorum. 😃 Söz verdiğim gibi yorum ve vote sınırının geçildiğini görür görmez yeni bölümü paylaşıyorum .

Gelen misafirlerle birlikte zor şartlar altında yazdığım bir bölüm oldu. :D Umarım buna rağmen beğenebileceğiniz bir bölüm yazabilmişimdir. :) Ve yorum + beğeni sayılarında bir tık daha yukarı çıkalım diyorum.

Bölümün yorum sınırı » 200 ❗

❗Bölümün vote sınırı » 300❗

Umarım geçebiliriz. Çok çok keyifli okumalar...

Burcu rengi sararmaya başlayan adama baktı ve acıyla mırıldandı. "Lütfen dayan Mert."

"Burcu." diye mırıldandı genç adam. Burcu onun gözlerinin tam içine baktı. Şu an bezlerinden çok yüksek miktarda adrenalin hormonu kanına veriliyordu. Kan basıncı sanki her geçen saniye biraz daha yükseliyorken hızla atan nabzını hissedebiliyordu. "Ambulans, Mira'yı daha fazla korkutur. Bunu yapmayın." dediğinde, genç kadın içinden sabır diledi. Mira'nın korkup korkmaması elbette oldukça önemli bir ayrıntıydı ancak şu an daha da mühim olan, Mira'nın abisini kaybetmemesiydi.

Burcu başını hafif arkaya çevirdi ve Zehra'ya baktı. Şalı tutmaya onun devam etmesini isteyecekti ancak Zehra telefonda, acil servis çalışanlarına gerekli bilgileri vermekle meşguldü. Adresi tarif ettikten sonra şimdi yaralanmanın nasıl oluştuğunu ve Mert'in neresinden vurulduğunu anlatmaya çalışıyordu ancak genç kadının hiç hali kalmamıştı. Bedenine hükmedemiyordu. Sanki tüm uzuvlarının içi bomboştu. Her an yere yığılıp kalabilirdi.

"Parmaklarım uyuşuyor." diye mırıldandı Burcu. Mert zar zor ayakta durabilen kadına baktı. Ona bir şey olmamıştı. Onu öldürmek isteyen piç her kimse onun kılına dahi zarar verememişti. İşte bu gerçek için bedenine değil bir, bin kurşun yese dahi gıkı çıkmazdı." Benim de öyle. " dedi Mert. Uyuşmaya başlayan parmaklarını artık gerçekten hissedemiyordu.

"Çok kan kaybediyorsun." diye belli belirsiz mırıldandı genç kadın. Kan kaybı bir insanı ölüme dahi sürükleyebilirdi. Kendisi zaten geçmişten gelen büyük bir günahı sırtına alıp öyle yaşamaya çalışırken eğer şimdi, sırf o yaşasın diye önüne atlamış adama bir şey olursa bu defa kendine bedeli çok daha ağır ödetirdi.

Ve gecenin uğursuz sesslerinin arasına bu kez de ambulanstan yükselen siren sesi karıştı.

Burcu, Mert ile birlikte ambulansa binerken, Mira da yaşadığı şoku atlatabilmesi ve kolunda oluşan yaraya bakılabilmesi amacıyla diğer ambulansa bindirildi. Zehra'nın, Mira ile birlikte gitmesiyle ev tamamen bomboş kalmıştı. Öyle ki, yaşadıkları panik ve korku o kadar şiddetliydi ki Burcu' da Zehra 'da ne Hakan' a ne de Ahsen'e haber vermemişlerdi.

Ambulans hastaneye ulaştığında onları onlarca sağlık çalışanı karşıladı. Mert'in gözleri artık kapanmıştı. Mert'in hareketsiz bir biçimde yattığı sedye son sürat hastane koridorlarında ilerletilirken, genç kadın da bacaklarında kalan son derman kırıntılarıyla onların peşinden koşmaya çalışıyordu. "Yalvarırım kurtarın onu." diye mırıldanırken, sesinin duyulmayacak düzeyde olduğunun farkındaydı. "Allah'ım ona yardım et." diye fısıldarken dizleri onu daha fazla taşıyamadı ve genç kadın olduğu yere çöktü. Bedeni ona ihanetlerin en büyüğünü yapıyordu belki de. Şu an Mert'in yanında olmak istiyordu. Onun da Mira'nın da kendisine ihtiyaçları vardı ama bedenine hiçbir şekilde söz geçiremiyordu. Her yer bulanıklaşmaya başlamıştı. Bir sedyenin etrafına toplanmış beyaz önlük insanların ondan hızla uzaklaştıklarını ve bir kapıdan içeriye girdiklerini zar zor görebilmişti. Bedenin de ki gücü tamamen kaybetmeye başladığında, gövdesi de arkaya doğru düşmeye başladı. Tam o an da "Hanımefendi!" diye bağıran bir kadının sesini duydu ve bir çift el ona arkadan sarıldı.

Aşk Affeder mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin