Yeni yıl. Bu iki kelime insanlarda sebepsiz bir heyecana neden oluyordu. Oysa değişen tek şey rakamlardı. Tükenmiş yüzlerce takvim yaprağının yerini, yenileri alıyor, ertesi gün, diğer tüm günler gibi sıradan başlıyordu, sıradan bitiyordu. O güne girerken ne giydiğin rengin, ne de nasıl girdiğinin aslında ne bir önemi ne de bir etkisi vardı. İnsanoğlu hayatı için o kadar anlamlı ayrıntıyı yok sayarken belki de en sıradan şeye koca koca anlamlar yüklüyordu."Ve sofra da hazır. Hadi buyrun! " dedi Burcu. Eğer şu an eski o olsaydı, bu geceye diğer tüm insanlar gibi kocaman ve güzel anlamlar yükleyebilirdi. Ancak o ' yeni yıla nasıl girersen öyle geçer' efsanesinin aslında koca bir yalandan ibaret olduğunu yalnızca birkaç yılbaşı öncesinde gayet iyi anlamıştı.
"Eh, yeni yıl öncesi son akşam yemeğimizi hep beraber yiyelim o halde." dedi Hakan Demir. Sesi kızının cılız ses tonuna kıyasla oldukça tezat, canlıydı.
Demir ailesinin evi, bu gece kalabalık bir yılbaşı akşamına ev sahipliği yapıyordu. Gençlere kalsa, herbiri onları evde unutacak ve eğlenmek için bir yerlere dağılacaklardı. Ancak Hakan Demir bu olaya el atmış, herkesin yılbaşı gecesi kendi evinde toplanmasını sağlamıştı. Oturduğu sofrada ki kalabalığa baktığında da gördüğü, hiç kimse onu bu konuda kırmamıştı. Enginlerin kızı Tuba bile eşini ve küçük bebeğini alıp gecelerine katılmıştı.
Burcu kendine ait olan yere geçtiğinde, hemen yanına da Mira oturdu. Kerem kendi konumuna bir hayli uzak kalırken, hemen çaprazında ise Mert vardı.
Kendini, Mert ile birlikte girdikleri ilk ve tek o eşsiz yılbaşını düşünmekten bir türlü alıkoyamıyordu. Onsuz geçen her yeni yıl yaşamak zorunda olduğu bir çuval dolusu yeni günlerden başka bir anlam ifade etmemişti onun için. Takvimden rakamlar her değiştiğinde, onu hatırlamıştı ve eğlenmek bir kenara dursun belki de acıdan kıvranarak karşılanmıştı yeni rakamları. Ancak bu defa farklıydı. Şimdi Mert yalnızca uzanınca elini değdirebileceği bir mesafedeydi. Ancak ne yazık ki aynı zamanda kendine yüzlerce kilometre uzaklıktaydı.
Acaba Mert şimdi ne düşünüyordu?
"Keşke Aras'ta söz verdiği gibi bu gece burada olabiseydi." dedi Ahsen. Aras son dakika bir işi çıktığından gelememişti. Oysa ailesi onu bu defa gerçekten çok özlemişti.
"Aras yok ama yakın zamanda gelecek inşallah Ahsen. Hem bak, diğer oğullarımız bizi kırmayıp, şimdi bizimle birlikteler. Öyle değil mi Engin?" dedi Hakan. Kastettiği oğulları Mert ve Kerem'di elbette. Kerem bu söze karşılık hoşnutsuzca Hakan amcasına baktı ancak içinde çığ gibi büyümüş olan hoşnutsuzluğu mimiklerine biraz bile yansıtmadı. O doğduğu andan itibaren bu aileyle birlikteydi ancak Mert daha birkaç ay öncesine kadar bu masada ki herkese yabancı olan herhangi biriydi. Şimdi ise kendisiyle denk tutuluyordu. Bu ona göre saçmalıktı.
Mert ise Hakan'ı duymadı bile. Burcu hangi okyanusun en dip, en karanlık noktasındaysa kendisi de hemen orada, onun gölgesinin üzerindeydi .
Unutmak, dünyanın en zor eylemiydi. Hele duygular gerçekse, hele bir aşk tüm yalınlığı, tüm samimiyeti ve en önemlisi tüm gerçekliği ile yaşanmışsa işte o zaman unutmak imkansız bir eylemdi. O, sevdiği kadın neye inanıyorsa onun inandıklarına inanmaya ve kabul etmeye yemin etmişti bir zamanlar. Burcu onu kandırmıştı. Hani yeni yıla nasıl girersen öyle geçiyordu, eğer Burcu şimdi onun kollarının arasında değilse bu koca bir yalan değil de neydi?
"Doğru söylüyorsun Hakan. Bu çocukları bu gece burada tutabildiniz ya, başka bir şey demiyorum." dedi Engin. Masada koyu bir sohbet dönmeye başladığında, gülüşme sesleri de tüm evde yankılanmaya başlamıştı. Kerem, Burcu'ya baktı. Yeri ya da zamanı olup olmadığına dair bir fikri yoktu." Bizimkiler de yakın bir zamanda zor durumda olan Orta Doğu ülkelerinden birine gidecekler." dedi Kerem, masada herkes bir yandan yemeğini yerken bir yandan da konuşan Kerem'i dinliyorlardı. "Bir süredir uzak kaldık biz de. Özellikle sen Burcu, birilerine yardım etmeden ilk defa bu kadar uzun süre durabildin. Daha fazla formumuzu bozmadan biz de onlarla birlikte gidelim diyorum." dediğinde, Mira çatalını bırakıp bir Kerem'e bir de annesine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Affeder mi?
Romance~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kaldım. Zifiri bir karanlığın hapsinde belki günlerce ve hatta belki de haftalarca kaldım. Sağ mıydım...