Bölüm 3

18.2K 1.2K 68
                                    

Burcu, duyduğu emirle bir an ne diyeceğini şaşırdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Burcu, duyduğu emirle bir an ne diyeceğini şaşırdı. Babasından duydukları asla beklediği bir şey değildi.

"Ne diyorsun baba? " diye sordu.

" Onları al ve buraya getir Burcu! " diye vurguladı Hakan Demir. Burcu sinirle soludu. Artık yaşadıkları karşısında nasıl tepkiler vermesi gerektiğini, şaşkınlığını nasıl bastırması gerektiğini gerçek anlamda bilmiyordu. Bir yerleri yumruklamak, içinde birikenleri bir şekilde ortaya dökmek ve artık gerçek anlamda rahatlamak istiyordu yoksa içinde birikenlerle çatlamaktan korkuyordu. O da bir insandı, bir dayanma kapasitesi vardı.

" Burcu. " dedi Hakan, ses tonu her geçen saniye biraz daha değişiyordu. Korktu genç kadın. Babasının pek çok rahatsızlığı vardı, şu an her ne dönüyorsa kafasında bunun onun sağlığına zarar vermesinden korktu. Zira sesi hiç iyi gelmiyordu.

Hakan, elini kalbine bastırdı. Daha fazla ayakta kalamayacağını anladı. Haldun ölmüştü. Hemen yanında duran koltuğa ağır ağır çökerken, karısı Ahsen telaşla onun yanına koştu. "Hakan." dedi. Kalbine giden eli onu korkutuyordu. En son bunu gördüğünde sonları hastanede bitmişti. Yirmi beş yıllık hayat arkadaşına yine bir şey olacak korkusuyla bir anda dili damağı kurumuş, elleri titremeye başlamıştı.

"Kızım, üç yıl önce ben iflasın eşiğinden dönmüştüm, hatırlıyor musun? " diye sordu.

" Evet ama bunun ne alakası var? "

" İflasın eşiğinden ben dönmedim, Haldun Karan beni kurtardı. " dedi yaşlı adam. O henüz Haldun Karan'a borcunu bile ödememişti.

Üç yıl önce elinde var olan her şeyi yitirme noktasına gelmişti Hakan. Eğer Haldun Karan olmasaydı yıllardır emek verdiği ve babasından emanet aldığı şirketini kaybedecek, tüm malları, yıllardır ailesiyle yaşadığı ve karısına yirmi dört yıl önce hediye ettiği evleri ellerinden alınacaktı. Ailesiyle birlikte beş parasız ortada kalacak ve tüm itibarı yerle bir olacaktı. Yılların başaralı iş adamı Hakan Demir her şeyini kaybetmiş bir zavallı konumuna düşecekti. Onu, onları bu hazin sondan kurtaran Haldun Karan olmuştu. Yaptığı maddi ve manevi yardımlar onların ilacı olmuştu. Ona borcunu ödeyecekti Hakan ama bazı sebepler yüzünden bazı şeyler sürekli olarak ertelenmişti. Bir süredir iş için ülke ülke geziyordu Haldun Karan ve ailesi . Gittikleri her ülkede bir süre kalıp, belli bir müddet dolduktan sonra da bir başka ülkeye geçiyorlardı. İletişimleri hep devam etmişti, ara ara bir araya geliyorlardı ama Hakan'ın son duraklarının Bangladeş olduğundan bile haberi olmamıştı. Demek ölüm onları belki de yalnızca üç beş ay kalacakları o ülkede yakalamıştı. Kalbine bir ağrı daha saplandı.

"Baba ne diyorsun? " diye sordu Burcu. Şaşkınlığı her geçen saniye biraz daha büyüyor, çığ olup genç kadını altında ezip yok ediyordu. Bu kadar tesadüf gerçek anlamda çok fazlaydı. Düşünmekten, olayları bir mantık dairesine sokmaya çalışmaktan aklını oynatacaktı. Durumu kötüye gidiyordu.

"Yanında olduğun iki kardeş Haldun 'un çocukları Burcu. Onları hiç görmedim ama biliyorum. " Ahsen elindeki suyu kocasına içirmeye çalışırken, Hakan bunu reddediyordu. Ahsen pes ederek suyu masaya bıraktı ve kocasının elini tuttu. Onu kötü görmeyi kaldıramıyordu. Yılları onunla geçirdikçe, daha çok onunla oldukça, daha çok aynı yastığa baş koydukça daha çok bağlanıyor, aşık olduğu adamı daha da çok seviyordu.

"Onları al ve buraya getir kızım. Ben dostuma o hayattayken borcumu ödeyemedim, beni kendine borçlu bırakıp gitti. En azından evlatlarına sahip çıkmak benim vazifem artık. "

Burcu, elini başına götürdü. Midesi bulanmaya başlamıştı. Bu kuru bulantı migren atağının habercisi oluyordu genelde ve o şu an şiddetli bir baş ağrısını da kaldırabilecek durumda değildi. Hemen hapını içip uyumak istiyordu." Acaba uyuyup bir daha uyanmasam nasıl olur? " diye düşündü.

" Baba ben anlamıyorum. " dedi cılız bir sesle. Uykusuzluk, sinir ve stres migrenini tetikleyen en önemli unsurlardı. Ve o yirmi dört saattir bir gram bile uyumamıştı. Üzgündü, yorgundu. Sabaha kadar şiddettinden uyuyamayacağı bir migren atağı kaçınılmazdı." Ben nasıl getirebilirim ki onları? " dedi ancak kendi kendine konuşuyor gibiydi. Aşkı, suç ortağı yıllar sonra bir anda, hiç beklemediği zamanda ve yerde karşısına çıktığı yetmezmiş gibi bir de babasının arkadaşının oğlu çıkmıştı. Ve o bunu hiç fark bile etmemişti. Babasının iflastan döndüğü dönemde Burcu, aşk acısının ve vicdanının işkencesinin içine yeni yeni düşmüştü. O zamanlarda tıpkı yürüyen bir ceset gibiydi, psikolojisi, ruh sağlığı harap olmuştu. Üç yıl öncesi gözünün önünden bir film şeridi gibi geçip gittiğinde, Burcu o dönemde, ölümüne sayılı günler kalmış biri gibi geçirmişti günlerini. Babasının iflasın eşiğinde olması ya da kurtulmaaı onun ilgilendiği ya da takip ettiği konular asla olmamıştı. Bu yüzden babasının anlattıklarına dair bir şey bilmiyordu.

Ve şimdi ise babası Mert'i oraya götürmesini istiyordu. Kendini sinir krizi geçirecekmiş gibi hissediyordu. Başındaki ağrı her geçen saniye biraz daha kuvvetlenirken, genç kadın sanki çıkışı olmayan bir labirentte gibiydi.

"Haklısın, hemen bilet bulup ben oraya geliyorum. " diyen Hakan yüzüne kapatmış olduğunu umursamadan telefonu kapattı. Burcu, kapanan telefon ekranına şaşkın şaşkın bakarken, doğan belirsizlik onu ürkütüyordu. Olaylar baş döndürücü bir hızla gerçekleşirken, kendisi bu olayların hem baş rol oyuncusu hem de eli kolu bağlı seyircisiydi. Babasının söyledikleri zihninde dönüp dururken, buraya gelirse olayların ne hale gelebileceğini düşündü. Koca bir belirsizlik vardı. Mert ve babasını karşı karşıya gelmiş bir biçimde hayal etti. Çaresizliği gökyüzünün sonsuzluğu kadar büyüdü.

Ağır ve şiddetli bir ağrı beynini ele geçirdi. Alt kata, kafeteryaya indi ve kendine çok sert bir kahve aldı. Kahve içmek ağrısını yok etmese de en azından biraz hafifletiyordu. Geçen yarım saatten sonra artık ayakta durabilecek bir durumda bile değildi. Kendini zorlayarak ayağa kalktı ve üst kata çıktı. Hastaneyi dolanarak acilin olduğu tarafa geçti ve gördüğü bir doktora "Çok kötüyüm." dedi. Çok fazla ışık vardı ve o ışığa bakamıyor, gözleri çok fazla sulanıyordu.

Doktor genç kadını sedyeye yatırttı. Burcu elini başına götürdü. Beyni zonkluyor kulakları çınlıyordu. Alnından iri iri ter tanecikleri akarken, midesindeki kuru bulantı, içinde bir öğürme isteği oluşturuyordu.

Mira'yı düşündü. Mert uyanık değildi, Mira uyanırsa ve yeniden ağlarsa onu kimse susturamayacaktı. Hastalığına lanetler okudu. Şu an yardıma muhtaç küçük kızın yanında olmalıydı.

Hemşire, çeşitli ilaçları karıştırdı ve iğneyi genç kadına batırdı. Yapılan iğne ona iyi gelecekti. Hemşire, Burcu 'nun pantolonunu yukarı çekti ve koluna da serum taktı. Hasta bakıcıya haber verdi ve Burcu tek kişilik bir odaya alındı. Migrenin çabuk geçebilmesi için ışıksız ve sessiz bir ortam gerekliydi.

Kapanan kapıyla birlikte genç kadın odada yalnız kaldığını anladı. Yastığı eline aldı ve kafasını altına sokarak, yastığı da kafasına bastırdı.

Uykunun onu ele geçirmesini dilerken, düşünceleri onu hâlâ yalnız bırakamamıştı. Babasının ve belki de sonrasında ailesinin bu oyuna dahil olmasıyla her şey daha çok birbirine girecekti.

Babasının ne zaman gelebileceğine dair bir fikri yoktu. Tek bildiği saatler sonra Bangladeş 'te olduğunda, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Bir haftada üçüncü bölüm oldu ve doğrusu bölümün bu kadar hızlı gelmesi @tubasever sayesindeydi. Kendisi yorulmadan Aşk Affeder mi için okuyucu bulmaya çalıştı günlerdir . Ondan gelen yüzlerce bildirimle doldu sayfa. Bir ara wattpad çıldırdı sandım ancak gerçekmiş . Tuba'ya teşekkür ediyorum. Kendisi üç yıldır neredeyse benimle birlikte.

Sağ ol canım. ❤❤

Şu an evde olmadığımdan başka bir internete bağlıyım. Umarım bölüm yayımlanır.

Ve sıralamalarda çok gerideyiz. İlk yayınladığımda, geçen yıl bile yani daha öndeydik. İlk kitap ÇAOM'u taşıdığınız gibi lütfen Burcu ve Mert'i de listenin en güzel yerlerine çekin. Bence bir haftada üç bölümle bunu hakettim. :D

Ve bir ricam, eğer gerçekten beğendiyseniz arkadaşlarınıza tavsiye eder misiniz?

Hoşçakalın. (:

Aşk Affeder mi? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin