Limanı beklemek yerine bazen yakmak gerek aslında. Tüm yaşananları ve belki de lüzumsuz yere yaşanacak olanları...
Burcu, önünde duran son dosyayı da okuyup imzaladıktan sonra kalemi elinden bıraktı ve geriye yaslandı. Saate dönüp baktığında işlerini planladığından da erken bitirmişti, Mira 'nın randevusuna daha üç saat vardı.
Mert ile aynı evde yaşamaya başlamalarının üzerinden tam bir hafta geçmişti. Genç adam yalnızca bir gün dinlenmiş daha sonra işlerini kontrol etmesi gerektiğini söyleyerek holdingine gitmişti. Sağ eli sargıda olduğu için kalem tutması dahi mümkün değildi, genç kadının bildiği kadarıyla Mert, toplantılara katılıyor ve işlerini yoluna sokmaya çalışıyordu. Depremin üzerindense üç haftaya yakın bir zaman akıp gitmişti. Burcu, Mert ile ilk karşılaştığında enkazın altından çıkartılmasının üzerinden bir hafta geçmiş olmasına rağmen berbat bir durumdaydı. Geçen haftalardan sonra göğsünde ki ve vücudunun diğer birkaç yerinde ki çatlaklar düzelmiş, yaralarının bir kısmı iyileşmişti. Hâlâ tam anlamıyla düzelmiş olmasa da üç haftada kendini sürekli ihmal etmesine rağmen oldukça çok yol katetmişti. Eli ve kalan yaraları iyileştiğinde ve de omzuyla göğsünde kalan sargılar çıkartıldığında tamamen iyileşmiş olacaktı. O oldukça güçlü bir adamdı. Ve Dakka da aldığı yardımlar sayesinde yavaş yavaş toparlanıyordu.
Mira içinse değişen pek bir şey olmamıştı. Hâlâ genç kadını annesi sanıyordu. Burcu düşündüğü zaman böyle olmasının onun için daha iyi olduğu sonucuna varıyordu çünkü gerçeklerin farkında olsa ve henüz altı yaşındayken anne ve babasını depremde kaybettiğini, abisi ile birlikte günlerce yıkıntı altında kaldığını bilse her şey onun için daha kötü olur ve küçük kız belki de daha büyük psikolojik bir sorunun içerisine düşerdi. Oysa şimdi alışa alışa, yavaş yavaş düzelecekti. Üstelik Burcu onu çok sevmişti. Görüntüleri abisiyle çok tezat olsa da, o bilmiş konuşmaları genç kadına Mert Karan egosunu hatırlatıyordu.
Burcu'nun annesi gerek olmadığını söylese de Mert kardeşi için bir bakıcı ayarlamıştı ve Mert Karan Türkiye 'nin en iyi psikoloğunu seçmiş, randevu dahi alınmıştı. Üç saat sonra Mira abisi ve annesi zannettiği Burcu ile psikoloğun yanına gidecekti.
Genç kadın, önünde duran işleri son kez kontrol etti ve bir eksik kalmadığını iyice anlamış oldu. Başka iş alırsa bitiremeyeceğinden korktuğu için eve gidip Mira ile vakit geçirmenin daha mantıklı ve güzel olacağını anladı. Burcu, Mira'ya iyi geldiğinin farkındaydı ve aynı zamanda Mira da genç kadına iyi geliyordu.
Burcu şirketten ayrıldıktan sonra getirilen arabasına bindi ve evine doğru sürmeye başladı. Eve ulaşmadan önce gördüğü bir marketten Mira için, Mira'nın çok sevdiği çikolata ve pembe pamuk şekerlerden aldı. Daha sonra aklına annesi geldi, dudakları alayla kıvrılırken bir de annesi için bir tane pamuk şeker aldı. Anne ve babasının bir pamuk şeker için markette kilitli kaldığı aklına gelince kahkaha atmamak için kendini zor tuttu. Zira biraz daha anne ve babasının anlattığı o komik olayı aklına getirse çevreden deli damgası yiyecekti yüksek ihtimal. Burcu, kendisi için de bir kalıp bitter çikolata aldıktan sonra ücreti ödedi, arabasına döndü ve çikolatayı açıp yemeye başladı. Hayatında vazgeçemeyeceği en önemli iki şey kesinlikle bitter çikolata ve sade kahveydi.
Eve ulaştığında Mira büyük bir sevinçle yanına gelmişti. Bazen gerçekten de Mira gibi bir kızının olduğunu hayal ediyordu. Evet, anne olmaya kesinlikle hazır değildi ki zaten şartlar da sağlanmış değildi . Ama insan bu tatlılık abidesini her gördüğünde de bazı şeyleri acaba nasıl olur diye düşünmeden edemiyordu.
Burcu, Mira ile oyun oynamaya başlamadan önce annesine aldığı pamuk şekeri uzattı. Ahsen Demir bir an kızacak gibi olsa da içinde o pamuk şekere gömülmek isteyen küçük kız çocuğunu dinledi ve pamuk şekeri Burcu'dan aldı. "Çoluk çocuğun maskarası olduk." diye sahte bir kızgınlıkla söylenirken, çoktan pamuk şekeri yemeye başlamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Affeder mi?
Romansa~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kaldım. Zifiri bir karanlığın hapsinde belki günlerce ve hatta belki de haftalarca kaldım. Sağ mıydım...