Mert'in oturduğu koltuğun yanında eğilmiş şekilde duran Sıla vardı. Burcu, o kadını en son yalıda görmüş ve konuşmuştu. Türkiye 'ye cenaze için geldiğini söylemişti, bu yüzden Burcu onun gitmiş olduğunu düşünmüş, burada görmesiyse onu fazlasıyla şaşırtmıştı. Üstelik kadın eğilmekle birlikte öyle bir elbise seçmişti ki kafası kadar olan göğüslerini Mert' in önüne sermişti. Bunu bilerek yaptığıysa zaten barizdi. Kocaman göğüsleri masanın üzerinde ve Mert'in önünde duran kağıtların yanında duruyordu.
Burcu sert bir biçimde yutkundu. Evet, Mert 'in bir şeyi olmadığına göre gördüğü de onu ilgilendirmezdi ancak yine de keşke kapıyı çalsalarmış diye geçirdi içinden. Onu ilgilendirmiyor olsa da görüğü hoş bir pozisyon değildi, onu gerçekten rahatsız etmişti. Sıla öyle bir sermişti ki göğüslerini, herhalde ikisini yatakta görmüş olsa Burcu daha az utanırdı.
"Kusura bakmayın, Mira birden girince..." diye geveledi Burcu. Mert ise hemen ayağa kalktı. "Hoşgeldiniz." dedi sıcak bir sesle ve kız kardeşine sarıldı. Eli yüzünden hâlâ onu kucaklayamıyordu.
Mert, onları burada görmeyi beklemiyordu ancak bu sürpriz ziyarete çok sevinmişti. Ve Sıla'nın görünüşü, Burcu'nun dikkkatini çektiği kadar Mert'in dikkatini çekememişti.
" İşlerim erken bitince eve geçtim, Mira da sizi görmeyi çok isteyince kıyamadım ve geldik." dediğinde Mert minnetle genç kadına baktı. Bu kadının iyi kalpliliği gerçekten muhteşem bir ayrıntıydı. Günlerdir kız kardeşi ile çok yakından ilgilenmişti. Aralarında pek hoş olmayan bir geçmiş kalmış olsa da Burcu, küçük kızın iyileşmesi için gerçekten de elinden gelenin fazlasını yapıyordu.
Burcu, koltuğa çökerken Mert de Mira'yı kucağına çekti ve masasının yanında duran telefonu eline alarak "Sade bir kahve ve ballı süt." dedikten sonra telefonu kapattı. Ona ne içeceğini sorma gereksinimi duymamıştı, Burcu'nun sade kahveyi çok sevdiğini unutmamıştı çünkü .
"Çok sağ olun, tekrardan hoş geldiniz." dediğinde Mert, Burcu yapmacık bir biçimde gülümsedi. Sıla'nın doğrulmasıyla onu boydan görebilme fırsatını yakalamıştı Burcu. Ve baktığı zaman Sıla'nın giydiği kan kırmızısı elbise hemen kalçasının altında bitiyordu, sıfır kollu olmakla birlikte ön tarafında oldukça cesur bir dekolte vardı. Üstelik elbisenin arkası da V şeklinde bir dekolteye sahipti. Sıla bu elbiseyle oldukça cesur ve seksi görünüyordu görünmesine fakat burası bir balo alanı değildi . Bu şekilde burada ne yaptığını gerçekten çok merak etti genç kadın ya da neden böyle bir kıyafet seçtiğini. Kendi üzerine baktığındaysa safir rengi, sıfır kol dar bir bluz giymişti. Altında ise siyah düz bir pantolon vardı. Kadının boynuna taktığı pırlanta kolye tam göğüs çatalının üzerine geliyordu ve parladığından dolayı da göğüsleri daha da bir dikkat çekiyordu. Kendisi ise zarif bir yüzük ve bir çift küpeden başka bir şey takmamıştı. Burcu bir an yüzünü buruşturdu. Kendi ve o kadını karşılaştırmaya neden ihtiyaç duyduğunu anlayamamıştı. Bu oldukça saçmaydı.
"Hoş geldiniz." dedi Sıla ve devam etti. "Mert olanları anlattı, gerçekten bu devirde sizin gibi dostlar bulmak çok zor." derken 'dostlar' kelimesinin altını çizmişti. Sıla bu kadını bir yerlerden hatırlıyordu, Mert her ne kadar imkansız olduğunu söylese de ve bir türlü nereden olduğunu bulamasa da hatırlıyordu. Burcu buna karşılık başını sallamakla yetindi ve o esnada içeriye kahvesi geldi. Burcu, sade kahveyi eline aldı ve hemen bir yudum içti. Acı tat boğazından midesine doğru ilerlerken rahatladığını hissediyordu. Her nedense bu kadın onun gerilmesine neden oluyordu.
"Erkenden geldik fakat umarım önemli bir işiniz yoktur." derken sesinde bariz bir ima vardı.
"Hayır, yoktu. Türkiye 'de yeni bir şube açmayı planlıyordu babam." dedi Mert Karan, ölen babasının planlarını, onun isteklerini hayata geçirmek artık onun göreviydi. " Hangi şehrin daha iyi olacağını araştırıyordum ben de . Malum, elim yüzünden pek bir şey yapamıyorum zaten." dediğinde, Burcu ona bu da sana ders olsun dercesine baktı. Elini parçalarken ki o hali gözünün önüne her geldiğinde içi bir tuhaf oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Affeder mi?
Romansa~ Aşk, masumiyetini kirleten kan lekesini affetmedi. ~ Her yer kapkaranlık olduğunda hesaplamayı beceremediğim bir süre boyunca karanlıkta tutsak kaldım. Zifiri bir karanlığın hapsinde belki günlerce ve hatta belki de haftalarca kaldım. Sağ mıydım...