23- |tatil|

1K 59 33
                                    

***

Güneş ve ay...

Koskoca evrenin görmüş olduğu en büyük aşk...

Güneş ay'ı özledikçe yanıp kavrulurken, ay güneşi özlediği zaman dostları yıldızlara sığınırmış. Yıldızlar onların kavuşamamasına kahrolur, üzüntüden tüm ışıklarını yitirirlermiş. Tüm evren çok üzülürmüş bu iki aşığın kavuşamamasına.

Güneş insanları ısıtmak için doğarken, ay insanlığa ışık saçmak için parlarmış. Güneş gündüzleri doğup akşamları batarken, ay ise güneşten sonra gökyüzündeki yerini alırmış.

Fakat bir gün herkesin şaşırdığı bir şey olmuş. Ay, yerini değiştirip sevdiğine yaklaşmış. Dünya ile sevdiğinin arasına girip onu ilk defa bu kadar yakından görmüş. O kadar güzelmiş ki dünyada ışığı kesilen milyonları umursamamış bile.

İnsanlar onun bu haline 'ay tutulması' demiş. Oysa ay zaten tutukmuş sevdiğine...

Şimdi dolunay şeklinde tam karşımda duruyor. Sevdiğine kavuşacağı günleri sayarken bir küçülüyor, bir büyüyor.

Neredeyse yarım saattir onu izliyordum, bakışlarım arada sırada güneş ve ay simgeli yüzüklerimize kayıyordu. Araba hareket ediyor, çoğu kişi uyuyordu. Ben ise omzumda düzenli nefes alışverişleriyle uyuyan Uraz yüzünden kıpırdayamıyordum. Uykum kaçtığı için de çok sıkılmıştım, ayrıca telefonumun da şarjı bitmişti. Zaman geçsin diye onu izleyip düşüncelere dalmıştım.

Bakışlarımı gözünü kırpmadan minibüsü süren Emre'ye çevirdim, topluca tatil yapmak için kış ayında tek sıcak yer olan Ege'ye gidiyorduk. Abimin bir türlü evlenemediği nişanlısı Ela ablanın ailesi İzmir'deki yazlıklarının anahtarını ona vermişti. Kendisi de abim, Leyla abla ve Poyraz abi ile beraber işleri olduğu için anahtarı bize vermişti.

Gördüğüm Mavişehir Villaları tabelasıyla derin bir nefes aldım. Uraz bana sarılmış, uyuyakalmıştı. Ellerim yumuşak saçlarını bulurken onu uyandırmamaya dikkat ederek saçlarıyla oynamaya başladım. Dün resmen nişanlanmıştık. Bu gerçek yüzümdeki tebessüm ışıklarını yaktı. Uraz'ın saçlarındaki elimde parlayan yüzük bizi simgeliyordu.

"Şunları uyandır, az kaldı" Emre dikiz aynasından bana bakarken oflayıp önümdeki koltukta horlayarak uyuyan Efe'ye tekme attım. Efe tekmenin etkisiyle çığlık atınca diğerleri de söylenerek uyandı. Bir süre sonra minibüs durduğunda hepimiz homurdanarak indik. Gece olduğu için hava soğuktu ve soğuk yüzümü ele geçirmiş, buz tutmama sebep olmuştu.

"Sözde sıcak diye geldik, götüm dondu!" Semih'in mızmızlanmasına Efe de karşılık verdi.

"Senin en azından götün dondu, ben tüm müthiş fiçudumu hissetmiyorum" Uraz göz devirip onları otobüsün arkasına iteledi.

"Boş boş konuşmayın da eşyaları taşıyın, haydi!" bagajdan bizim valizlerimizi alıp eve doğru ilerleyen Uraz'dan gözlerimi çekip eve baktım. Burası site gibi bir yerdi. İki katlı, bahçeli, villaya benzer evler vardı etrafta. Hepimiz içeri girmiş, salonu inceliyorduk.

"Bu katta iki, üst katta üç oda var" Uraz hepimizi bilgilendirdikten sonra elindeki valizleri yere bırakıp ışıkları açtı.

"Eee kim, nerede kalacak?" Başak'ın sorusuyla söz hakkını ben aldım.

"Koray ve Emre bu kattaki odaların birinde birlikte kalırlar. Sude tek başına, Efe de Semih'le üst kattaki odalarda, Uraz buradaki odada tek başına, biz Başak'la da üst katta kalırız. İtirazı olan, yok?" Uraz'ın valizimi getireceğini bildiğim için merdivenlerl çıkmaya başladım. Herkes odalarına dağılırken bir odaya girip kapıyı kapadım ve montumu çıkardım. Beyaz ince kazağı da çıkaracaktım ki ayak sesleri duydum. Kapı tekrar açılınca karşımda Başak'ı beklerken Uraz'ı buldum. Kendi valizini ve benim valizimi dolabın kapağını açıp içine attıktan sonra ona şaşkınca bakan bana döndü.

petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin