Instagram'daki soru çıkartması gibi bu satırı soru için ayırdım, bana istediğiniz soruyu sorabilirsiniz.
***
Uyandığımda Uraz'ın üzerinde olduğumu fark etmiştim. Nasıl o pozisyona geldiğimi bilmiyordum, ahtapot gibi sarılmıştım resmen. Efe de odaya dalmış ve bizi görmüştü. Çok kötü bir şey değildi, doğum günümden kalma imalarına da devam eden Efe malı sürekli benim sinirimi bozmuş ve ona dalmamı sağlamıştı. Durup dururken beni sinirlendiriyor, diğer herkesi kahkahaya boğuyordu. Patates gibi kızdım zaten, utançtan patates kızartmasına dönmüştüm iyice. Yine Emre sayesinde kahvaltı ediyorduk. Moralim bozuk olsa da yemek görünce bunu umursamayan biri olduğum için masada yiyecek doğru düzgün bir şey bırakmamıştım. Emre de tüm grubun sürekli aç olduğunu bildiğinden bol bol yapıyordu ne yapacaksa.
"Ya size ne oluyor be? Valla nesli tükenen panda gibiyim. Sizin yüzünüzden Türkiye birincisi olamadan öleceğim kesin!" kendi kendine söylenen Koray'ı her zamanki gibi umursamadık.
"Haklısın, gözlüklüm. Efe ve Sude sürekli sırıtıyor. Duru ve Uraz sabah sabah günaha giriyor. Başak ve Emre'ye ulaşan olursa polisi arasın zaten" Semih Başak'ın tabağıyla olan bakışmasını kesmek için el sallayarak ilgisini çekmeye çalışırken alttan dizine tekme attım.
"Bilip bilmeden konuşma, uyuyorduk sadece" Semih benden yediği dayak yetmiyormuş gibi konuşmaya devam etti.
"Bu aptala ilk defa hak veriyorum. Nasıl bir uyumadır acaba o? Annemle babam öyle uyumuyor" ifadesizce ona bakarken lafımı soktum.
"Senden sonra yakınlaşmaya korktuklarındandır" Semih, Emre ve Başak dışında herkes kahkahalara gömülürken Uraz ile yumruk tokuşturduk.
"İşte benim kızım!" ona göz devirip krebi mideme servis etmeye başladım.
"Bugün ne yapıyoruz?" Sude'nin sorduğu soruyla bakışlarım ona kaydı. Efe'yle ilk defa yan yana oturmuş, sandalyelerini yaklaştırmışlardı, Urazla kendi arama baktığımda onlar gibi yakın olduğumuzu gördüm. Yüzümde canlanan aydınlanma ile sırıtarak onlara bakmaya başladım, dün iyi şeyler olmuştu sanırım.
"Sahilde voleybol maçı mı yapsak? Böyle takım halinde?" Semih'in ortaya attığı soruyla sinsice güldüm.
"İddiasız tadı olmaz ama" çatala patates kızartmasından beş-altı tane batırıp ağzıma götürdüm. Uraz çayını bir dikişte bitirdi.
"Haydi, kalkın. Gidiyoruz" kimseyi beklemeden bileğimden tutup kaldırdı ve mutfağın çıkışına sürükledi. Semih'in bağırmasını işitirken ayakkabımızı giyiyorduk.
"Masa ne olacak?" Uraz kapıyı açıp çıkmadan önce bağırarak onu cevapladı.
"Siktir et!" ayıplayan bakışlarımı umursamadan ilerlerken diğerleri de bize yetişmeye çalışıyorlardı.
Sahil yazlığa yakın olduğundan beş dakikaya gelmiştik. Erkekler hızlıca maç alanı oluştururken biz onları izliyorduk. Başak ayağının ucuyla kumlarla oynuyordu, Semih'i dürtüp onu gösterdim. Kulağıma yaklaştı ve fısıldadığını sanarak kulağımın içine etti.
"Bunlar dün Kordon'da bir şeyler yaşamış, demedi deme" aynı onun bana yaptığı gibi ona yaklaştım ve tükürerek fısıldadım.
"Ne kadar zekisin sen öyle" göz devirip tamamlanmış alana geçerken söylenmeye devam ediyordum. Tamam, bir şey olduğunu biliyordum. Ama ne olmuştu da bu iki salak böyle durgundu?
Yoksa...
Yok, olmamıştır.
Olmuş mudur?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Novela Juvenil"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...