***
"Tamam, işte bitti" yataktan kalkıp birkaç adım attım ve ona yaklaştım. Tabii ki de yedek topuklum falan yoktu, spor ayakkabılarımı giymiştim. Elbise uzun olduğundan görüneceğini düşünmüyordum, görünse bile umrumda değildi açıkçası.
"Her şey için teşekkür ederim, bana olan bu samimiyetin için ayrıca teşekkür etmeliyim. Seni kafamda soğuk olarak tanımlamıştım, fazlasıyla yanılttın beni" yaslandığı dolaptan ayrılıp o da bana doğru birkaç adım atmaya başladı.
"Aslında hâlâ soğuk olarak kalmam gerekiyordu ama neden böyle oldu, bilmiyorum. Sadece kendimi âna bıraktım sanırım" gülümseyerek karşılık verdiğimde dansa kaldırdığındaki gibi elini uzattı. Kıkırdadım ve elimi avcunun içine yerleştirdim, diğer elimde telefonum vardı. Tam kapıdan çıkacaktık ki çığlık sesleri duyduk ve ikimiz de hızla koşmaya başladık.
Düğün yerine indiğimizde meydandaki herkes kenarlara dağılmıştı. Olanları algılamak için kendime birkaç saniye verdiğimde Uraz yanımdan ayrılmıştı. Arkasından bakarken yutkundum, piste doğru ilerliyordu. Emre ve abim pistin ortasındaki orta yaşlı adama saldırmaya çalışan Poyraz abiyi tutuyordu. Adamı tanımıyordum, Uraz ona yaklaşıyordu. İnsanlar etrafa kaçışmıştı, olanları şaşkın bakışlarla izleyenlerin yanında çığlık atanlar da vardı. O an fark ettim ki, adamın arkasında ellerindeki silahların namlularını Uraz'a doğrultan takım elbiseli adamlar vardı. Elim korkuyla ağzıma giderken kendimi Uraz'ın peşinden giderken buldum.
"Senin ne işin var ulan burada, şerefsiz!?" Uraz'ın sesi irkilmeme neden olurken hareket etmeyi kesmişti. Ona kibirle sırıtan adamın tam karşısında durmuş, sırtındaki kasların gerilmesinden anladığım kadarıyla ona saldırmamak için zor duruyordu.
"Aşk olsun evlat, oğlumun düğününe beni çağırmadığınız için sürpriz yapmak istemiş olamaz mıyım?" kaşlarım çatılırken Uraz'ın yumruk yaptığı eli gözüme takıldı, kendini oldukça sıkıyordu. Bir dakika, oğlum mu dedi o?
"Ne zaman baba oldun da şimdi bunu bahane ediyorsun? Açık açık ortalığı karıştırmaya geldim desene, pezevenk!" Poyraz abinin sesi daha gür çıkmıştı. İçten içe üzüldüğünü biliyordum, sonuçta onun en mutlu günüydü.
"Pekala, dürüst olacağım. Buraya gelme sebebim bir şeyleri açıklığa kavuşturmak, yoksa horon tepmeye gelmedim" komikmiş gibi bir de sevimsiz sevimsiz güldüğünde adamın iticiliği sinirimi bozmaya başlamıştı. Nasıl oluyor da bu rahatsız heriften pırlanta gibi üç evlat çıkmıştı? Hâlâ anlam veremiyordum. Aklıma yeni gelen Elif'i aradı gözlerim, Sude'nin kucağında melekler gibi uyuyordu. Sude'nin çocuklarla arası benden daha iyi olduğu için anlaşmalarına şaşırmamıştım.
"Ne zırvalıyorsun sen? Siktir git buradan!" Uraz babasına doğru ilerlemeye kalkmıştı, silahlı adamlar daha da yaklaşırken Uraz'ın bileğinden tuttum birden. İçimden bir ses karışmamamı söylüyordu ama adamın ne yapacağı belli olmazdı, oğluna düşman olmasa neden en mutlu gününü mahvetmeye gelirdi ki?
"Bırak ne saçmalamıyorsa saçmalasın, sonra da gitsin. Abin için, dur lütfen" dediğimde adamın gülüşü arttı. Uraz ise ifadesini bozmadan gözlerindeki saf nefretle karşısındaki babasına bakmaya devam etmişti. Ben kimdim? Kim olarak beni dinlerdi, bilmiyordum ama mantığını kullanmasını umuyordum.
"Abisi için yapamayacağı şey yoktur, kardeşlik işte. Keşke onun abisine olduğu kadar abisi de ona sadık kalabilseydi. İlk çocuklar babasına çeker derler, Poyraz da hainliğini babasının güzel genlerinden almış galiba" hâlâ elim bileğinde olduğu için gerginliğini hissedebiliyordum. Bir yanım geri çekilmemi söylese de onu dinlemedim, destek olurcasına elimi avcunun içine kaydırıp elini tuttum. Şaşkınlıkla gözleri bir anlığına beni bulduğunda ufak bir gülümseme gönderdim ona. Şu an zor durumdaydı, sadece ufak bir destekti bu. Gözleri yeniden babasına döndüğünde yutkundu ve o da elimi sıktı. Güç almışcasına rahatladı ve gergin bakışlarının yerini ukala sırıtması aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Подростковая литература"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...