"Süreni iyi kullanmışsın, evlat. Sevgilinin son mutlu zamanlarını sağlamışsın, aferin sana" gözlerimi ondan ayırmadım, sakinleşmeye çalışıyordu.
Onun yanındayken bir zarar görmeyeceğimi biliyordum, arkadaşlarımıza da siperdik. İçim biraz olsun rahattı, buraya sadece bizi rahatsız etmek için geldiğini biliyordum.
Ama son cümlesi, tüm bildiklerimi bana unutturmuştu. Sonrasını hatırlamıyordum, sanırım yine bayılmıştım.
"Zamanın doldu, ölüme hazır mısın, Uraz?"
***
BAŞAK KAYA
"Bana güven, tamam mı? Az kaldı" gülümsedim, şaka yapıyordu herhalde.
"Sana güvendiğimi zaten en başından beri biliyorsun" gözlerim kapalıydı ama biliyordum, hissetmiştim, gülümsemişti. Avcumun içindeki sıcak elinin tutuşu sıkılaşırken bir adım daha attırdı bana, fısıldaşmalar duyuyordum.
"Hazır mısın? Açıyorum?" güldüm.
"Sana seninle bir daha o şeyi yapmayacağım demiştim" siyah şalı çıkardığında gözlerimi kırpıştırdım, görüşüm yavaşça netleşirken birden konfetiler patladı. Neye uğradığımı şaşırmışken etrafa baktım gülerek, yetimhanedeki bütün çocuklar bahçedeydi ve çığlık atarak zıplıyorlardı. Arkalarındaki kocaman pankartta Aslan Panda'yı seviyor yazıyordu, görür görmez kahkaha atmaya başladım. Görkem ve Ahu koşarak yanımıza geldi ve bana bir kutu uzattılar, gülümseyerek aldım. İçini açtığımda bir bileklikle karşılaştım, üzerinde minik pırlantalardan oluşan küçük bir papatya vardı. Şaşkınlıkla ona döndüğümde önümde diz çökmüştü, elinde papatyalar vardı.
"Sana aşık oldum, Başak. Kaçırdığın her şeyi sana tattırdım, umut ne demek öğrettim, yaşadığını hissettirdim. Bunları bana sen söylemiştin, sana daha önce hiç yaşamadığın bir şey daha yaşattıracağım. Sana sevgiyi tattıracağım, mutluluk ne demek öğreteceğim, sana aşkı hissettireceğim. Hiçbir şeyden korkmayacaksın, hep kendin olacaksın. Şimdiye kadar sana seni gösterdim, sıra kendimde" yavaşça eğildim ve dizlerimin üzerine oturdum. Ellerim kirli sakallı yüzünü bulurken herkes film izler gibi bizi seyrediyordu, umurumda olmadı.
"Başardın, Emre. Bana her şeyi tek tek yaşattın, bana her şeyi tek tek hissettirdin. Sevdin beni, hiç kimsenin sevmediği kadar sevdin. Beni annem gibi sevdin sen, bana aşkı bile sen hissettirdin. Aşkına aşık oldum ben sanırım"
Bakışlarım oynadığım bilekliğimden tekrar camda süzülen yağmur damlalarına kaydı, onu özlemiştim. Günler önce onu sevdiğimi itiraf etmiştim, içimdeki ufak kıpırtı hâlâ yerindeydi. Görkem ve Ahu geldi aklıma, istemsizce gülümsedim. Bize benziyorlardı, hatta neredeyse bizim çocukluğumuz gibilerdi. Görkem benim gibi somurtgandı, Ahu onu tıpkı Emre'nin bana yaptığı gibi sevgisiyle bambaşka birine çevirmişti. Bizim paralel evrenimiz gibilerdi, birbirlerini sevmeleri de evrenin bir güzelliğiydi sanırım.
"Başak? Efe'yi gördün mü hiç?" göz devirdim.
"Bir yarısı bahçedeydi, tamamını göremedim" bana dil çıkarıp onun yanına gitti. Dışarıda sağanak yağmur vardı ve tam da o manyaktan beklenilecek gibi havuzda yüzüyordu, tekrar göz devirdim. Sude onu içeri sokmaya çalışırken ofladım ve ayaklandım. Emre günlerdir ortalıkta yoktu, Duru ve Uraz ile birlikte bir iş çeviriyorlardı sanırım, yine. Yarışmadan döndüklerinden beri hepsinde bir haller vardı, kimse ağzını açmamıştı. Sude tüm evi süslemiş, parti hazırlamıştı ama saatlerce o süslerin arasında sus pus oturmamız dışında hiçbir şey yapmamıştık.
![](https://img.wattpad.com/cover/154251738-288-k761941.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•
Teen Fiction"Ona her baktığımda, sanki daha önce alevlerin arasındaymışım da bir bakışı içimdeki ateşe yağmur yağdırmış gibiydi." *** "Ödül müsün, ceza mı? Seni her gördüğümde tam buram, sönmüş bir külün alevlenmesi gibi coşuyor" titreyen ellerini yumruk yapıp...