46- |sürpriz|

58 8 44
                                    

Son altı bölümü aylar önce bir oturuşta yazdım desem? Aktiflik olsa hepsini dan diye atardım ama bu zamana kısmetmiş...

***

Birkaç gün sonra...

Nefesim neredeyse götümden çıkıyordu, kalp atışlarımın hızından bahsetmiyordum bile. Uzanmıştım, karnımdaki jel kendimi garip hissetmeme neden oluyordu. Doktorum öylece durmuş, her şeyin hazır durumda olmasını bekliyordu.

Derin nefesler alıp verirken kapı tıklandı, heyecanla hafifçe doğruldum. Doktorun verdiği komutla kapı açıldı, Efe gülerek Uraz'ı yönlendiriyordu. Sürpriz gereği gözüne zorla bandaj taktırmıştım, en az yarım saat homurdanmıştı.

Hemen yanı başımdaki koltuğa oturttu Efe, ellerimi ellerinin arasına yerleştirdiğimde irkildi.

"Benim, sakin ol" fısıltıma karşılık belli belirsiz gülümsedi. Efe'ye kaş göz işareti yapmaya başladım, ısrarla dışarı çıkmayı reddediyordu. Oflayarak doktora döndüm, fazlasıyla heyecanlıydım.

"Sevgilim, artık neler olduğunu söyleyecek misin bana? Sabahtan beri herkes bir tuhaf, gece bir şey mi çektiniz siz?" kıkırdadım.

Günler önce Uraz uyandığında yeniden doğmuş gibiydik, bugün de ilk yaş günümüzdü sanki. Doktoru dün çok yormamak şartıyla bu sürpriz için ikna edebilmiştim, hassas bir konuydu ne de olsa.

"Nefes alıp ver ve kendini her şeye hazırla, şimdi dünyanın en güzel melodisini duyacaksın" güldü. Aynı zamanda sözümü dinlemiş, belirli aralıklarla nefes alıp vermeye başlamıştı.

"Neye güleceksin?" yüzümde fazlasıyla belli olan düşmüş ifademle doktora döndüm, gülümseyerek cihazı karnıma yerleştirdi. Birkaç hareketinden sonra bebeğimizin kalp atış sesleri tüm odada yankılanmaya başlamıştı, gözlerimden akan yaşlarla Uraz'a geri döndüm.

O sırada Efe, Uraz'ın gözlerindeki bandajı çıkarmıştı. Kısık bakışları şaşkınlıkla doluydu, göz göze geldik. Neye uğradığını şaşırmıştı, her halinden belliydi.

Allah'tan uzanıyordum yoksa her an bayılacakmışım gibi hissediyordum, muhtemelen o da benimle aynı durumdaydı. Bu sesleri birçok kez duymuştum ama hiçbiri bu kadar eşsiz bir anın içine sürüklememişti beni.

"Baba olacaksın, sevgilim" dedim titreyen sesimle. Ağlıyordum, durdurmak gibi bir amacım da yoktu.

Ne kadar gözlerimden yaşlar boşalsa da, deli gibi mutluydum. Bunu hak ediyorduk, artık mutlu olmalıydık.

Koltukta yaraları gereği rahat bir pozisyonu vardı, bacaklarını uzatmıştı. Ellerini nereye koyacağını bilemez bir şekilde dizlerine yerleştirdi, dudakları aralandı ama konuşmayı unutmuş gibiydi.

Arkasındaki Efe de, benim gibi ağlıyordu. En az benim kadar o da bu süreç içerisinde etkilenmişti, bebeğimiz ona da mutluluğunu geri getirmişti.

Uraz'ın bakışları yavaşça ultrason cihazına çevrildi, gözlerinin doluşunu anbean görmüştüm. Birkaç kez kırpıştırdı kirpiklerini, idrak etmekte güçlük çekiyordu.

Kalbini yormamalıydım, biliyordum ama bunu bir an önce öğrenmesi gerekiyordu.

"Biliyorum, ikimiz de daha on sekizimizdeyiz. Hatta sen birkaç güne on dokuz olacaksın. Yolun başındayız, anne baba..." yutkundum. Bunu dile getirmek ne kadar da zordu böyle.

"Olmak için daha çok genciz. Yani bu yaşta bu kadar büyük bir sorumluluk almak istemezsen seni anlarım ama ondan vazgeçemem, ben ne olursa olsun onu asla bırakamam" gözyaşlarım artarken ben de baktım ultrason görüntülerine. Çok garipti, neyin ne olduğunu anlayamamıştım.

petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin