40- |Efe|

44 9 22
                                    

Medya: Efe ve Semih

***

BAŞAK KAYA

Efe kendini daha iyi hissetmeye başlayınca onu azarlayıp zorla içeri sokmuştum, hasta olacaktı. Dakikalar geçmişti, salonda öyle sessiz sessiz oturmaktan başka hiçbir şey yapmamıştık. Efe o kadar kötüydü ki sabahtan beri yemek bile yememişti, bu beni daha çok tedirgin etmişti. Kapı çaldığında hızla ayağa kalktım ve koşarak açtım, sonunda gelmişti. Görür görmez boynuna atladığımda geriye sendelese de beni tutmuştu, saatlerdir üzerimde olan tedirginlik bir anda uçuvermişti. 

"Neden bu kadar geciktiniz? Aklım çıkacaktı burada" sessiz azarımı sadece o duymuştu. Bal rengi gözlerinin altında koyu halkalar oluşmuştu, solgun ve yorulmuş görünüyordu. 

"Sen iyi misin?" göz devirip onu içeri çektim ve kapıyı kapattım. 

"Asıl sen iyi misin? Hangi korku filminden çıktın?" bana çaktırmamaya çalışarak gülümsedi. Eski haline dönmek için kolunu omzuma attı ve yanağımı sıktı. Kaşlarımı çatıp ona baktığımda hızlıca geri çekilmişti, sıvıyordu.

"Çok yaramazlık yaptı mı bizimki?" Efe'den bahsettiğini anladığımda şiddetle kafamı iki yana salladım, o sırada sırılsıklam olmuş montunu askıya astı. Garip hissetmiştim, sanki evlenmiştik ve işten gelip çocuğumuzu sormuştu. 

"Sen gelsene biraz benimle" elini tuttum ve odama ilerlettim. İçeriye girdiğimizde kapıyı kapadım ve kilitledim. Anahtarı cebime koyarken beni merakla izliyordu, kaçması muhtemeldi. Kollarımı göğsümde birleştirdim ve cevap beklercesine yüzüne bakmaya başladım, anlamazlıktan gelmeye çalışıyordu. 

"Ne? Neden bakıyorsun öyle?" ona küçümsercesine bir bakış attım. 

"Aptal olmadığımı çok iyi biliyorsun, yemezler yani" yine de pes etmeyip hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranmaya devam etti. Uraz'a karşı olan bağlılığını çok iyi biliyordum, kolay kolay onunla ilgili bir şeylerden bahsetmezdi. Birbirlerine fazlasıyla güveniyorlardı, imrenilesi bir dostlukları vardı. Onu böyle dışlamaları daha çok sinirimi bozarken kollarımı indirdim ve öfkeli bakışlarımı üzerine diktim.

"Allah aşkına, her şeyi görmek için bakmak yetiyor. Günler önce eve çok mutlu gelmeniz gerekirken cenaze kaldırmışsınız gibi geldiniz, ertesi gün Efe'yi başımıza dikip gittiniz. Aylardır enerji topu gibi etrafta gezen çocuk öcü gibi dolaşıyor etrafta, üstelik onu bu halde olmasına rağmen bizi koruması gerektiğini söylemişsin. Aptal olan ben değilim, Emre, sensin. Benim tüm bunları göremeyecek olmamı nasıl düşünebiliyorsun?" saçlarımı tek elimle geriye atıp sakinleşmeye çalıştım ama pek başarılı olduğum söylenemezdi.

"Tamam, anlamaya çalışıyorum sizi ama bunu ona yapmanız çok acımasızca. En azından bizi bilgilendirmek için bu kadar geç kalmamalıydınız, belki ona çok daha önce destek olurduk" aynı durumu onun da yaşadığının farkındaydım fakat Efe'yi o halde görmek canımı acıtmıştı, birinin bunun hesabını sorması gerekiyordu.

"Anlattı, değil mi her şeyi?" göz devirip bakışlarımı odada gezdirdim, öfkemi arttırmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu.

"Sen iyi misin? Çocuğun ne kadar hassas olduğunu bile bile savaştayız demişsin, canı zaten Uraz için yanıyorken bir de bizim sorumluluğumuzu ona yüklemişsin. Ayrıca o günlerce tek kelime bile etmedi, gözümüzün önünde eriyip gitmesine dayanamadım ve ben onu sıkıştırdım" bu sefer göz deviren oydu. Sessiz kalmak istedi ama gittikçe artan öfkem buna izin vermemişti. Üzerine yürüdüm ve omuzlarından ittirmeye başladım.

petrichor | ANI SERİSİ •TAMAMLANDI•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin