13.bölüm

19.4K 846 186
                                    

         Akan nehirler gibi çağlar kalpteki acılar. Çağladıkça kanar. Kanadıkça gözlerden süzülür. Gözler ki kalbe giden en gizli yolun anahtarıdır. Gözler gösterir gerçekleri. Akan her damlada hissettire hissettire bağırır adeta. Batar yüzüne gözünden akan yaş. Bıçak olur kanatır gittiği yeri...

         Çınar ile sessizce hastaneye gelmiştik. Ne kadar süre geçmişti bilmiyorum ama akşam olmak üzereydi. Arabam burda kaldığı için beni buraya getirmişti. Bu kadar düşünceli olduğu için ona karşı hep minnettar kalacaktım. Gururumu kurtardığı için de ona minnettardım ve birde konuşmadan yanımda durduğu için.

Yol boyu konuşmamış hiç bir şey sormamış ve dememişti. Anlayışlı olması çok güzeldi ve bu sessizlik bana bir nebze de olsa çok iyi gelmişti. Ona döndüğümde elinde bir şey olduğunu fark etmiştim.

"Dün gece bu bilekliği düşürmüştün. Sana geri vermek istemiştim."diyerek annemin dün gece takmam için verdiği takı setinin bilekliği olduğunu fark etmiştim. Ben onun düştüğünden bile habersizdim.

O kadar kördüm ki...

"Teşekkür ederim."demiş ve eklemiştim. "Her şey için."diyerek sözcükler daha sessiz bir şekilde ağzımdan çıkmıştı. Yüzümü eğmiş, yaşadıklarımı görmesi karşısında kendimi çok kötü hissetmiştim.

"Kendini kötü hissettiğini biliyorum. Normalde seni böyle bırakmak istemem ama biliyorum ki beni yanında istemeyeceksin. O yüzden şimdilik seni kendi haline bırakacağım."diyerek yüzümü yüzünün hizasına getirmişti.

Gözlerimle teşekkür etmiştim, o da gülümseyerek cevap vermişti. Ne kadar süre öyle durmuştuk bilmiyordum ama hava kararmak üzereydi. Dışarıda yağmur yağıyordu, sanki benim içimdeki ateşi biliyormuşçasına öyle çok yağıyordu ki yine de içimdeki yangına bir çözümü olmayacaktı biliyordum.

"Tekrar teşekkür ederim."diyerek arabadan inmiş, beni izlediğini bilerek arabama gitmiştim. Elimi sallamıştım ve arabamı çalıştırmıştım.

      Yol boyunca hiç bir şey düşünmemiştim. Donmuş bir şekilde hep yola bakmıştım. Sanki transa geçmiş gibi sadece yola bakıyordum. Arabayı evin önüne çekmiş ve inmiştim, inmeden önce de anneme mesaj atmıştım. Pelin'e gideceğimi beni merak etmemesini söylemiş, bu gece onda kalacağımı belirtmiştim. Pelin'in evi bize yakın değildi ama ben yürümek ve nefes almak istemiştim. Yağmurun yağıyor olması şu an zerre umrumda değildi. Telefonumu sessize alıp çantama atmış, ellerimi cebime koyup yürümeye başlamıştım.

       Yağmur yüzümü yalayarak sessizce gözyaşlarıma karışıp birer birer yüzümden dökülürken, içimde kopan fırtınanın haddi hesabı yoktu. Her yerim ıslanmış, üzerimde kuru yer kalmamıştı. Arada şimşekler çakıyor, sanki içim nasılsa bugün gökyüzü de onun gösterisini yapıyordu. Ne görüyor, ne de duyuyormuş gibi sadece Yağız'ın bana yaşattıklarını düşünüyordum.

Bu kadar basit olan bir şeyi ben senelerce nasıl yaşamıştım? Nasıl böyle bir adam olduğunu anlamamıştım?

Kalbime bunca eziyeti yapmasına izin verdiğim için kendime kızıyordum. Ondan nefret etmek için artık çok sebebim vardı, beni aldatmıştı. Bu da yetmezmiş gibi bunu benim en yakın tanıdığım bir kızla yapmıştı ve kız ondan hamileydi. O iğrenç kız benim onunla birlikte olduğumu bile bile onunla olmuştu.

Bu nasıl vicdansızlık?

Bu nasıl midesizlik?

Bu kadar mı alçaktı kalbi?

Masum bebeği de kendine alet edip nasılda kıymıştı benim aşkıma?

       Yıkılan hayallerime, sevgime, senelerime, aldatılmışlığıma, salaklığıma ağlıyordum. Soğuğu hissetmeyecek kadar ıslanmış ve hissizleşmiştim. Bedenim titriyordu ama ben umursamıyordum çünkü şu an sokakta ıslanan ölü bir ruhtan başkası değildi. Ruhum bedenimden kopmuş, koparılmıştı, can çekişiyor, bir son verilmesini bekliyordu. Ölü bir ruhun bedeninden de çok şey beklenmezdi artık, hissetmiyor olması muhtemel bir durumdu.

BENİ AŞKA İNANDIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin