Video: Ferhat Göçer/ Sönmek Bilmiyor..Offf diyorum bu bölüm, şarkıyı ilerleyen bir kısımda açın ve dinleyin. Dokunması gereken yerlere öyle bir dokunuyor ki ben dinlerken ağladım. Siz mendilleri hazırlayın 😓
Çaresi olmayan ayrılıkların kalpte olduğu kadar, gözlerdede acısı sönmez olur. Dil söylemekten yorulur ama insanın içi avazı çıktığı kadar bağırır yangınını. Bir yok oluş ancak bu kadar sarsar insanı. Binbir derdin yanına bir yenisi eklenir. Devası ahtır! Derdi büyük olanın yangını da büyür. Dermanı sadece yardır!
Teyzem ve Mert'in geldiği iki günü geçmişti bile. Onların gelmiş olmasıyla kafamın biraz dağılmış olmasına sevinmiştim. Teyzemle bir çok konuda dertleşmiş, akşamki yemek için biraz konuşmuştuk. Orhan beyin istediği şu iş yemeğini iki kez ertelemek zorunda kalmıştık. Birincisinde teyzem geldiği için, ikincisinde ise Çınar'ın işlerinin yoğun olması yüzündendi.
Muayenehaneyi yeni açmış olmasına rağmen hastaları oldukça yoğundu. Yanına birini almanın gerekli olduğunu söylediği şu günlerde, yine bana teklif edeceğini bildiğimden ses etmiyordum. Onunla çalışmak elbette güzel olmaktan daha öte bir şey olurdu ama kendi işimi yapmak istiyordum.
"Yasemin sen vosvosu saklamışsın."diye sevinirken yüzü parlayan Mert'in o halini görmeniz gerekirdi.
Çocuklar o kadar masum, o kadar güzellerdi ki, onlar kadar doğal bir şey dünyada yoktu. Kendi dünyaları gerçek dünyadan tamamen farklı ve daha da güzeldi. En azından yaşanılır kılan bir yanı vardı. Onların dünyası dürüstlük ve yapmacıklıktan uzaktı.
"Elbette sakladım canım."derken yanağından bir makas alıp, saçlarını karıştırmıştım.
Odamı istila eden küçük kuzenimi çok seviyordum ve geldikleri iki günü geçmesine rağmen evde onun varlığına çok alışmıştım.
Akşam için hazırlanmam gerektiğinden teyzem ve annem beni odama göndermişlerken, peşimden gelen Mert sayesinde bir türlü giyinememiştim. Onların yaşında her çocuğun sanırım soruları bitmiyordu. Yine de bu onları tatlı yapan nedenlerden biriydi bana göre.
"Yasemin sen daha hazırlan-"derken Mert'i gören teyzemin yüz ifadesi hemen değişivermişti.
"Senin ne işin var Yasemin ablanın odasında? Yaser abinle oyun konsolunda oyun oynamayacak mıydınız siz?"dediğinde Mert'in ardına bile bakmadan kaçışıyla ikimizde kahkaha atmıştık.
"Hadi tatlım sende vakit kaybetmeden hazırlan. Çınar'ı çok bekletme."dediğinde gözlerimi devirmiştim.
Aslında çalışmayı istemediğim bir adamla ne diye iş görüşmesi yemeğine gittiğimi bende bilmiyordum. Üstelikte Çınar'la gidiyordum. Kesinlikle bu aralar iyi olmadığımın kanıtıydı bu. Ters bir şey olacakmış stresi şimdiden sarmıştı her bir yanımı.
Ne yapacağımı bilmiyordum. Hiçbir yerden teklif gelmemişti, ya da CV bıraktığım hiçbir ajans geri dönmemişti. Yine de bu demek değildi ki, Orhan beylerle çalışacaktım. Onlarla çalışmayı kabul etmek kesinlikle bana göre değildi. Baştan teklifi doğru olmayan birinin, üstelik beni hiçe sayan birinin çalışanı olamazdım. Olsam bile bunu kendime hazmedemez, verimli bir çalışan olamazdım.
Çınar'ın bütün gün mesajıma cevap vermediğini fark ettiğimde, işinin yoğun olup olmadığını merak etmiştim ama sıkboğaz etmek istemediğim için aramamıştım. Sonuçta akşam yemeğe gideceğimizi biliyordu ve ben hazırlanacağıma dair mesaj atmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
RomanceDüğün gününde terk edilen bir kadındı o. Yasemin DEMİRCİ.. Hayalleri, duyguları, hissettikleri, hissedecekleri, kaderi ve belki de her şeyi değişecekti o gün. Değişti de... Yaşadığı en büyük acısını tek başına atlatmasına sebep olan sevdiği kadının...