49.bölüm

7.5K 467 664
                                    



Video: Güliz Ayla/Olmazsan Olmaz..




Bazen tüm olmayanı oldurmak gereklidir. Aslında olmaması belki de bizim elimizdedir. Mumun yandıktan sonra tükenmesi gibi. Belki de olduktan sonra yavaş yavaş tükenecektir olmasını istediklerimiz. Binbir olanla bir olmayanı aynı terazide tartmak ne mümkündür? Bir olmayan, binbir olanı bir çırpıda götürür. Geriye sadece olmayanların çaresizliği kalır...








"Güzelim bak annem benimle bu mevzuyu konuştuğunda daha erken olduğunu ona belirtmiştim. Konuyu kapattıklarını sanıyordum ama-"dediğinde sözünü kesmiştim.

"Bu konudan bana neden hiç bahsetmedin?"diyerek daha sakin bir ses tonu kullanmıştım.

     Birden sinirlenmemin bir anlamı yoktu. Çınar'ın bir suçu yoktu neticede, büyükler kendileri bize sormadan hareket ediyorlardı. Çınar'ın asla buna izin vereceğini düşünmüyordum ama ailesinin de böyle bir şey yapacaklarını zerre aklımdan geçirmemiştim.

"Çünkü sen ne zaman bu konu açılsa kaçıyorsun. Benimle evlenmek istemiyorsun ve-"dediğinde sözünü kesmiştim.

"Seninle evlenmeyi istememek değil ki konumuz. Konumuz ailenin yapmış olduğu emrivaki. Hemde bizim sözümüz için!"diyerek içimden geçenleri direkt olarak söylemiştim.

"Sevgilim yüz yüze konuşalım mı bunları?"diyen sevgilimin sesi o kadar kırılgan çıkıyordu ki diyecek sözcük bulamamıştım.

Nereden baksan tonlarca sinir damarlarımda dolaşıyordu. Bu gerginlik beni mahvetmekten çok Çınar'ı üzecek olmasından korkuyordum. Onu üzecek herhangi bir şey söylememek için kendimi tutmam gerekiyordu. Aksi halde birbirimizi kırabilirdik.

       Bizim evin önünde buluşmaya karar verdiğimizden, yaklaşık 5 dakikadan fazladır Çınar'ı bekliyordum. Aşırı gergin olduğumdan elim ayağım titriyor, ne yapacağımı bilmeden volta atıyordum. Sakin olmaya çalıştıkça aklıma düğünün zorluğu, yaşadıklarım geliyordu. İstemsizce kendimi buna hazır hissetmiyordum. Çınar'dan kuşkum yoktu, benim güvensizliğim kendimeydi. Ben o ana gelipte yapamazsam eğer diye düşünmekten kendimi alamıyordum.

      Bu kadar endişe ve gerginlik beni yıpratıyordu. Kendime gelmem için burdan gitmem gerekiyordu. Yalnız kalmam ve kendimle konuşmam gerekiyordu. Bu sinirle Çınar'ı da üzmek istemiyordum.

      Arabama bindiğim gibi evin yolundan çoktan çıkmıştım. İçerisinde bizim ailelerimizin bizim için konuşuyor olduğunu bildiğim evin dışındayken bile boğulacak kadar gergin hissederken, içeri girmenin doğru olacağını düşünmüyordum. Bu yüzden kendimce bir karar vermem gerektiğini düşünmüştüm. Kendimi dinlemenin daha doğru, daha mantıklı olduğu bir gerçekti.

      Telefonumun ısrarla çaldığını duyuyor olsamda Çınar'ın aradığını bildiğimden cevaplamıyordum. Şu anda onunla konuşmanın sağlıklı olmadığını biliyordum. Konuşursam kırardım. Konuşursak kırılırdık. Nasıl bu hale geldiğimizi bilmeden kendimi tuhaf bir çıkmazın içinde gibi hissediyordum. Bu korkularımın başıma gelmesiydi. Elbet bir gün olacaktı ama böyle değildi. Aileler karar vermeyecekti buna.

      Arabayı sessiz bir deniz kenarına çekip, orada duran tek bir banka oturmuştum. Kuşlar dalgaların üzerinden uçuşurken, ben denizin maviliğine dalmıştım. Beni anlardı değil mi? Gerçi ben bile kendimi anlamazken ondan çok mu şey bekliyordum?

      Çınar'la bir hayat düşünmek... Daha önce bunları aklıma dahi getirmememin sebebi yaşadıklarımdı. Çınar'ın bunları yaşatmayacağını elbette biliyordum ama yaşanmışlıkların insanda kalan etkileri gerçekten farklıydı.

BENİ AŞKA İNANDIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin