36.bölüm

10.3K 495 413
                                    

Video: Selda Bağcan/ Bu Hayat Böyle Mi Olur?

Bölüme o kadar uygun bir şarkı ki, sizde fark edeceksiniz..

Bu arada arkadaşlar birçok kişi bölümü okuduğu halde oylamıyor, örneğin 100 kişi görüyor ama 10 kişi oyluyor. Bu durum yüzünden bir süre bölüm paylaşmayı düşünmüyorum. Lütfen artık emeğimin karşılığını istiyorum. Baktıkça yazasım gelecek oylara ihtiyacım var, beni anlayacağınızı umut ediyorum. Sizleri seviyorum ❤️

Keyifle okuyun, iyi okumalar 😍





Bazı aşklar şiirlere konudur. Her bir hecesinde hissettirir sevdayı. Şiirler kadar naif, şarkılar kadar kalıcıdır; aşk. Bir bedenden, öbür bedene yol alır, tüketmeden, tükenmeden hızla ilerler. Bazı kadınlar vardır, şiir gibidir, erkeği şaire çevirir. Ardından söyletir durur. Bazı adamlar vardır, bir şarkının eksik kalan notası gibidir, kadının hayatını tamamlar, en güzel besteleri söyletir...




Kaçışan insanlar dışında etrafta sadece bizimkiler kaldığında, Çınar'ın sesi mekanı doldurmuştu.

"Görüyorsun kimse kalmadı kardeşim. Gel indir o silahı konuşalım. O soysuzu bulduğumuzda ilk sana söyleyeceğimizden emin olabilirsin. Ama görüyorsun ki burada değil."diyerek etrafı gösterdiğinde, adamın gözleri tam arkamda sabit kalmış, deli bir öfkeyle silahını bana doğru yükseltmişti.

     Ellerinin titrediğini görmemle, silahın sesini duymam ve ani bağırışların, çığlıkların sesleri birbirine karışmıştı.

"Adi şerefsiz, soysuz köpek!!"diye bağıran adam silahını ateşlemiş, kime isabet ettiği belli olmayan ama acı acı havada süzülen kurşunu göndermişti.

     Çığlıklar, bağırışlar havada yok olurken, her şey bir anda olmuştu. Sonra bir sessizlik, kulaklarda bir uğultu olmuştu.

Sahi bu neydi şimdi?

Garip bir ortam olmuş, her şey sessizleşmiş, herkesin sesi uğultu halindeydi. Görüyordum ama ne yanıt verebiliyordum, ne bir şey hissedebiliyordum. Tek bildiğim adamın silahını ateşlemiş olduğu ve neredeyse bana isabet edecek kadar yakınımdan geçmiş olduğuydu.

Tam arkamda durduğunu bile bilmediğim bir garsona isabet etmiş, adamın omzundan vurulmasına neden olmuştu. Tüm bunlar olurken ben sadece olanı izleyen bir yabancı gibiydim. Yaşadığım şeyin şokunda olduğumdan mı, yoksa korktuğumdan mı bilinmez ama kimseyi duymuyordum. Ölüme bu kadar yakınken düşünecek neyim olabilirdi ki?

Belki de ölümüm bir santimlik bir mesafeydi. Bir santim kurşun yerinden oynasaydı, benim tam kalbimin oraya gelecek, belki de beni nefessiz bırakacaktı. Aklım bunlarla meşgulken, ne Çınar'ın deli öfkesini, ne adamı dövmemesi için Ahmet beyin ve Yusuf'un onu tutmasını, ne de Oktay denen o soysuz garsonun herkes tarafından darp edilmesini anlayabilmiştim. Bunlar tam olarak hızla gelişen şeylerdi ve ben yaşadığım an yüzünden şoktan çıkamamıştım.

Seçil ve Pelin'de benim gibi kötü olmuşlardı ama kimse benim kadar bu durumdan etkilenmemişti. Çünkü ben silahın benden tarafa doğrulmasını ve tetiğe basışını saniye saniye yaklaşmasını net bir şekilde görmüş, olduğum yerden zerre kıpırdayamamıştım.

Yine de bu yaşadıklarımdan dolayı adamı suçlayamıyor, ona kızamıyordum. Belki beni yaralayacak, belki de öldürecekti ama ona kızmaktan çok onu anlamayı tercih ediyordum. Bir baba için yaşadığı şey yıkımdı, kendini kaybetmişti ve yaptıklarında haksız olsa bile kesinlikle suçlu olamazdı.

BENİ AŞKA İNANDIR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin