Aşk neydi? Aşk ölmekti sevdiğin için. Aşk, gözlerinde gördüğünü kalbine hissettirmekti. Kalbinle sevdiğini gözlerinle okşamaktı. Beden işi değildi aşk. Kalp işi, ruh işiydi. Herkes bedeniyle sevebilirdi birini ama kalple sevmek kolay iş değildi. Bedenlerin tutkusundan bahsetmiyorum. O aşk olmadan olmayan bir şey çünkü. Bahsettiğim beden ilişkisi birgün biterdi. Ruhunsa sonsuza dek bir kalbe ait olabilirdi. İşte aşk buydu. Aşk güzel olan her şeyden ziyade içinde acıyı, hüznü, nefreti de barındırırdı. Yani demem o ki; aşk illa güzel şeylerden ibaret değildi onu güzel yapan seven kalpti...
Bütün gece gözlerimi kırpmamıştım. Gözlerimi her kapattığımda aklıma Çınar'ın beni öpüşü geliyordu. Tekrar tekrar yaşıyordum sanki o anları, bedenim titriyordu. Nasıl etkilenirdim? Nasıl böyle bir şey olurdu? Nasıl yapardı bunu? Ona tokat attığımda şaşırmamıştı sanki bunu bekliyordu. O kadar utanmıştım ki, suratına bile bakamamıştım. Ardımdan sürekli özür dilemiş, anlık kendini kaybettiğini dile getirmişti.Çantamı aldığım gibi kimseyle göz teması kurmadan çıkıp gitmiştim. Şimdi düşündükçe hala şaşırıyordum, hiç kimse arkamdan gelmemişti, ya da ben o sinirle duymamıştım. Sinirliydim çünkü onun öpmesine izin vermiştim, sinirliydim çünkü bende onu öpmek istemiştim. Son anda kendimi engellemeseydim belki bende onu öpmüş olurdum ve sonrasında çok pişman olurdum çünkü bu ona ümit verirdi. Benim kimseye ümit verecek halim yoktu.
Allah kahretsin niye beni rahat bırakmıyorlardı!
Tek istediğim kendimi dinlemek, acımı zamanla yenmekti ve bunu hiçbir erkekle değil, tek başıma yapmak istiyordum. Birini kolay kolay kabullenmem çok zordu, işte ne kadar uzak durmaya çalışsamda sınırı aşıyorlardı. Çınar'ın yaptığı neydi Allah aşkına? Hem bana hesap sormuştu, hemde beni birden öpmüştü.
Sanki daha önceden beni tanıyormuş gibi davranmıyor muydu? Ben onun için bir yabancıydım değil mi, neydi bu yaptıkları? Onunda beni sevmediğinden emindim. Sevgi öyle birden olan bir şey değildi. Gerçi zaman vererek olanı da görmüş, tatmıştık, onunda bir anlamı yoktu. Sonuçta tek taraflı sevgi bir şey ifade etmiyordu.
Bugün hastaneye gidecek dikişlerimi aldıracaktım ve fizik tedavimin son günüydü. Hiç gitmek istemiyordum. Ya Çınar ile karşılaşırsam? Ne tepki verirdim, ne derdim bilmiyordum.
Allah'ım sen bana güç ver.
Bugün hafta sonu olduğundan ajansa gitmiyordum. Belki Çınar'da hafta sonu diye hastanede olmayabilirdi değil mi? İçimden kaç kez dua etmiştim bilmiyordum.
Ne olur olmasın. Ne olur olmasın.
Aşağıya indiğimde bizimkilerin neşeli seslerini duymuştum, en azından ailem mutluydu. Onları mutlu görmek; içimde doğmak bilmeyen güneşin ışıklarını aydınlatmaya başlaması gibiydi.
"Günaydın canlarım."diyerek sandalyeme oturduğumda içimdeki güneşin ışıklarının yansıması gözlerimde, parlaklığı gülüşüme yansımıştı. Hepsinin anında bakışları bana dönmüştü.
"Oo nihayet uyanabildiniz Yasemin hanım."diyen ikizimden başkası değildi.
Gözlerimi ona dikip tehditkar bir şekilde bakmıştım ama sadece bu durum daha çok sırıtmasına neden olmuştu.
"Dün nasıl geçti ablacım? Valla fıstık gibi olmuştun. Ben bir enişteyle geri dönersin diye tahmin etmiştim ama."dediğinde babamın Ulaş'a bir bakışı vardı ki görülesi bir şeydi. Zevzek kardeşim yine yapacağını yapmıştı.
"Oğlum sen kime çektin bilmiyorum ki ne bu zevzekliğin? Ablanı bir rahat bırakın Allah aşkına."diyerek önce Ulaş'a onaylamaz bir bakış atıp, sonra bana merakla dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİ AŞKA İNANDIR
RomantizmDüğün gününde terk edilen bir kadındı o. Yasemin DEMİRCİ.. Hayalleri, duyguları, hissettikleri, hissedecekleri, kaderi ve belki de her şeyi değişecekti o gün. Değişti de... Yaşadığı en büyük acısını tek başına atlatmasına sebep olan sevdiği kadının...