Egemen KURT
Ani şoku atlattığımda karnımdaki sızıyı kontrol ettim. Elime bulaşan kanı gördüğümde yüzümü buruşturup;
"Siktir!" Diyerek küfür savurdum.
Yaraya elimle baskı yaptığımda sızlasa da dayanamayacağım bir acı değildi. Bu da demektir ki kurşun sıyırıp geçmişti.
Acıyı görmezden gelip tekrar nişan aldım ve şarjörümü karşıdaki orospu çocuklarının üzerine boşaltmaya başladım.
Burak'lar iyi iş çıkarmışlar. Şerefsizler henüz eve yaklaşamamıştı.
"Abi." Burak'ın sesi ile sağıma baktım.
Kendini koruyarak yanıma geliyordu.
"Durum ne Burak?"
"Abi kalabalıklar. Tahmini 25-30 kişi var. Şu anlık geri püskürtüyoruz ama mermiler bitmek üzere."
"Adamlara ulaştınız mı?"
"Evet abi. Yoldalar en hızlı şekilde gelmeye çalışıyorlar."
"Tamam Burak. Orman bizim kalemiz. Bu şerefsizlerden biri bile ormana inmeyecek!" Burak başıyla beni onaylayıp eski yerine gitmeye başladı.
Bu tarafın boş kalmaması için olduğum yerde durmaya devam ettim. İkinci şarjörümü de boşalttığımda sonuncuyu taktım.
Cebimde titreyen telefon ile ateşe devam ederken cebimden çıkardım.
"Pamir."
"Ege iyi misiniz?"
"Yetişmezseniz iyi olmayacak. Kurşunumuz bitiyor."
"Sikerler öyle işi! 15 dakika daha dayanın kardeşim az kaldı." Tam Pamir'e cevap verecekken kolumu sıyıran kurşun ile dişlerimi sıktım.
Dikkatim dağıldığı için yandan gelen adamı geç fark etmiştim. Hızla nişan alıp vurduğumda adam yığıldı.
"Pamir acele edin!" Deyip telefonu kapattım.
Kolumdan tenime süzülen sıcaklığı hissetsem de umursamadım.
"Burak ne durumdasınız?" Seslendiğimde bir süre cevap gelmedi.
Tam onları kontrol etmek için gidecekken Burak;
"Abi dayanıyoruz." Diye cevap verdi.
"Pamir aradı. Birazdan buradalar. Dayanın aslanım."
"Abi adamlara dalacağız." Dediğinde elim yumruk oldu.
Anlaşılan mermilerim çoktan tükenmişti. İlk Burak'ı gördüm. Dikkatli bir şekilde ağaçlara doğru gidiyordu. Adamlar da onun peşindeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilhun
General Fiction"Neden böyle yapıyorsun Egemen?" Derken sesim ağlamaklı çıkmıştı. Gözlerim dolu dolu olsa da inatla kendimi tutuyorum. Ağlamayacağım! Egemen bana döndüğünde, kahve gözlerinde gördüğüm kararlılık canımı acıttı. "Anlamıyorsun değil mi Gülce?" "Anlamı...