Ve devam bölümü geldi....
Sokaktaydın. Sadece yürüyordun.
Senden başka kimse yoktu. Evler bile ıssızdı. Olanlara bir anlam verememiştin. Arkanı döndün. Bir çift mavi göz... Çok tanıdıktı. Sana doğru ilerliyordu. Bu dün gece sokakta gördüğün adamdan başkası değildi hani şu sapık olan. Beynin koşmanı emrederken ayakların da bu emre itaat ettiler. Koştun, koştun ve yanında hissettiğin rüzgar önünü kesti. Mavi gözlü adam sana gülümsedi. Saçlarını geri itti. Sana daha önce duymadığın melodik sesiyle kıpırdamamanı söyledi. Ona uydun ya da uymak zorunda kaldın. Saçlarını itince açılan boynunu kokladı. Sapık olduğunu biliyordun."Aslında sapık değilim, tatlım. Vampirim."
Kaşlarını çatıp ona bakarken gözlerindeki değişimi fark ettin.
Sesini çıkaramadan dişlerini boynuna geçirdiğinde kan ter içinde uyandın. Komodinine uzanıp ışığı açtın. Korkudan bir süre yatakta öylece kaldın. Bir elinde istemsizce boynunda duruyordu. Lavaboya gitmek için kalktın yataktan ve odanın içindeki banyoya girdin. İşlerini halledip çıktığında saate baktın. Sabahın beşiydi ve hava yeni yeni aydınlanıyordu. Daha yatamayacağını bildiğinden kafanı dağıtmak için koşuya çıkmaya karar verdin. Taytın ve salaş tişörtünü üzerine geçirip saçını sıkı bir at kuyruğu yaptın ve evden ayrıldın.
Yaklaşık bir saat koşup yarım saat de yürümüştün. Çok yorulmuştun ama kafan da istediğin gibi dağılmıştı. Apartmana girmeden önce etrafına bakma gereği duymuştun. Kimse yoktu. Önüne döndüğünde Klaus u görmenle ağzından küçük bir çığlık firar etti. Klaus, endişeyle sana baktı.
"Korkuttum mu?"
"Evet... Yani h-hayır. Bir daha saçma sapan filmler izlemeyeceğim."
Güldü ve at kuyruğundan çıkmış birkaç saç tutamını kulağının arkasına attı. Kızaran yanaklarınla ona gülümsedin.
"S/A, bu akşam bende bir akşam yemeğine ne dersin?"
Aniden gelen bu teklifle afalladın.
"Tabii."
"Saat 8 uygun olur mu?"
"Bana uyar."
"O zaman saat sekizde seni bekliyor olacağım."
Giderken ona el salladın ve mutlu bir şekilde evine geçtin. Heyecanlanmıştın. Hemen kısa bir duş alıp üzerini giyindin. Hafif bir makyajla birlikte okul için hazırdın. Bugün seni almaya Kai gelecekti. Çantanı da alıp evden çıktın.
Kai, arabasının önünde durmuş bir yere odaklanmıştı. O da senin gibi erkenciydi sanırım. Koşarak boynuna atladığında ilk başta sendelese de daha sonra sıkıca sardı.
"Hey! Beni bu kadar özlediğini bilmiyordum."
"Hasretinden ölüyordum."
Kai, burnunu sıkıp bıraktı. Sen de parmak uçlarında yükselip yanağına ufak bir öpücük bıraktın. Geçmen için arabanın kapısını açtığında teşekkür edip oturdun. Kai ise birine telefon açmıştı. O gelene kadar oyalanmak için şarkı açtın. Kai 'yi izlemeye devam ettiğinde dişlerini sıktığını görebiliyordun ve sürekli bir yere bakıp duruyordu.
Onun baktığı yere gözlerini çevirdiğinde onu görmeyi beklemiyordun. Bu dün gece gördüğün ve rüyana giren adamdı bu. Onun da elinde telefon olduğuna göre ikisi birbirlerini tanıyorlar diye düşündün. Peki neden yüz yüze konuşmak varken bu kısa mesafede telefonla konuşuyorlardı?Gözlerini ikisi üzerinde gezdirdin. Kai sinirliyken diğeri pişkin pişkin sırıtıyordu. Ne konuştuklarını merak etsen de arabadan inmedin. Sonunda Kai de konuşmayı bitirip arabaya binmek için hareketlendi. Diğer adama baktığında YOKTU. Bu kadar kısa sürede nereye kaybolmuştu?
Kai arabaya bindiğinde mutlu görünüyordu. Ona baktın. Yüz ifaden tuhaf olmalıydı ki sana bir soru yöneltti.
"Bir şey mi oldu, S/A?"
"Az önce konuştuğun adam hani şu karşı ara sokağın önünde duruyord-"
"Ben babamla konuşuyordum, S/A. Hem dediğin yerde birini de göremedim."
"Babanla mı konuşuyordun?"
"Evet de sen iyi misin?"
"Hı hı şey galiba karıştırdım."
Seni rahatlatmak için olsa gerek gülümsedi. Sen de gülümseyip kafanı cama çevirdin. Açtığın şarkı kulağını doldururken düşünceliydin. Bu sıralar hayatında tuhaf şeyler olmaya başlamıştı.
Okula geldiğinizde ayrıldınız. Bir sonraki buluşmanız anca öğle yemeğinde olmuştu. Küçük arkadaş grubunuzla takılıyordunuz. Kai, telefonu ile oynarken onu izliyordun. Şifresini öğrenebilmek için kırk takla atsan da başardın. Şifre 1994'tü. Yarım saat sonra Kai lavaboya gittiğinde telefonu çaktırmadan cebine atıp sen de lavaboya gitmiştin. Kabinlerden birini girip kapıyı kilitledin. Şifreyi girip telefonun açıldığını görünce sevindin ve son aranılanlara girdin. Son arananlarda babam yazıyordu gerçekten de. Ona inanmadığın için kendini kötü hissettin ama telefonu karıştırmaya devam ettin. Galerisini girdiğinde ikinizin birlikte çekildiği fotoğraflar seni mutlu etmişti. Ta ki o fotoğrafı görene kadar...
Biliyordun. Bu ikisinin tanıştığını biliyordun. Bu o mavi gözlü adamın ta kendisiydi. Bir süre şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez hâlde kaldın. Ya Kai masaya dönüp de telefonunu bulamadıysa? Hemen kabinden çıkıp elini yüzünü yıkadın ve kendine geldin. Tuvaletten çıktığında karşında Kai 'yi görmenle korkudan elindeki telofon yere düşmüştü. Bir sana bir de telefonuna baktı.
"Yaramaz kız."
Bu 3 psikopatın olduğu yerde pek güzel şeyler olmuyor gibi. Acaba tehlikede misiniz kızlar??? Ve bunlar sizin peşinizdeyse sizde de bir şeyler olmalı, değil mi?
Fikirlerinizi, isteklerinizi yorumlarda belirtin lütfen. Bir de oy vermeyi unutmayın. 😉
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IAN SOMERHALDER İLE HAYAL ET
FanfictionMaviş gözlü aşkımız Ian ile vakit geçirmek istiyorsanız sizi kitabıma bekliyorum. Bu arada Ian'ı Damon olarak da göreceksiniz çoğu kez. İçeride çok güzel Damon Salvatore<3 serilerimiz var, okumadan geçmeyin :) Önemli! Benden habersiz kopyalanması v...