64. BÖLÜM

12.1K 715 146
                                    


Koşarak onun peşinden gittiğimde bir yandan bağırıyordum.

"Rüzgar, dur!"

Beni dinlemeyip hızlandığında daha hızlı koşup kolunu tuttum.

"Dinle bi beni."

"Neyi dinleyeceğim amına koyayım! Bana hiçbir şey anlatmamanı mı, yoksa ayrılmak için nasıl türlü bahaneler ürettiğini mi?"

Öfkeyle konuştuğunda irkilip geri adımladım.

"Korktum, Rüzgar. Önce Melek, sonra sen... Size tekrar zarar verecek diye çok korktum!"

Sinirle soludu.

"Bana gelip söyleyebilirdin! Ulan ben 2 gün boyunca neler çektim senin haberin var mı? Tam kavuşmuşken birden ayrılın benden. Tamam dedim, biraz kafasını toplasın. Ama bugün bana yalan söylediğini öğreniyorum."

Kendini sakinleştirmek için birkaç saniye gözlerini kapattığında ben çoktan ağlamaya başlamıştım.

"Bu ilişki böyle yalanla dolanla yürümez, Alya."

Kaşlarımı çattım. Ne demek istiyordu şimdi?

"Ben daha fazla yalan istemiyorum. Ya her şeyi bana yalansız anlatırsın ya da,"

"Ya da ne?"

Hızla konuşup araya girdiğimde birkaç saniye gözlerime baktı. Birkaç kere dudaklarını açıp kapattığında dişlerimi sıktım.

"Temelli mi ayrılırız?"

Ellerini yüzüne götürüp sıvazladığında cevap vermediği her saniye bana gözümden akan yaş olarak dönüyordu.

"Şuan fazla sinirliyim, daha sonra konuşalım."

Hızlı adımlarla eve yürüdüğünde bıraktığı yerde kalıp gidişini izledim.

Hep böyle oluyordu zaten. O gidiyor, ben kalıyordum...

"Alya, iyi misin?"

Akın'ın sesini duyduğumda orda dikilmeyi bırakıp yavaşça arkamı döndüm. Hepsi endişeli gözlerle bana bakıyordu.

Günde sayısız kere bu bakışlara maruz kalıyordum. İnsanların size acıyarak, üzülerek bakması bir zamandan sonra rahatsız ediyordu.

Akın'ın sorusuna cevap vermek yerine omuz silktim.

"Gitti."

Dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.

"O seni üzmek istememiştir."

Bora'ya çevirdim bakışlarımı.

"Üzmek istemediği için gitti zaten."

"Anlayacak seni, üzülme bitanem."

Dedi Ebrar.

"Neyini anlayacak ki? Ona yalan söyledim, bunun anlanacak tarafı yok. Sanki hiçbir şey düzgün olmadığı yetmezmiş gibi bunu da mahvettim."

Göz yaşlarımı silip omuz silktim.

"Ben gerçekten çok aptalım. İnsanların iyiliği için yalan söylediğimde asıl yalan söylememin onları üzeceğini hala inatla kabul etmiyorum."

Burnumu çekerek gözümden akan yaşları sildim.

"Hadi gel, eve gidelim. Biraz uzan, yine bayılacaksın diye korkuyorum."

Diyen Ebrar'a omuz silktim.

"Gerçekten, yengov. Bayılırsan Rüzgar ağzımıza sıçar."

Burukça gülümsedim.

Çocukluk AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin