Yorgunluktan ve uykusuzluktan bitap düşmüş şekilde Miray ablanın odasına girdim.Biz balayından döneli 2 hafta olmuştu ve o 2 haftada sürekli işteydik. O kadar çok çalışıyorduk ki uyuduğumuz vakitler dışında Rüzgar'ı göremiyordum bile. Resmen aynı evin içinde bile aynı anda bulunamıyorduk. Benim nöbete kaldığım geceler Rüzgar evde, benim evde olduğum geceler Rüzgar şirketteydi.
"Yine çok yorgun gözüküyorsun."
Masanın karşısındaki koltuğa kendimi atıp gözlerimi kapadım.
"Pestilim çıktı."
"Oy kıyamam."
Gözlerimi aralayıp Miray ablama baktım. Saat neredeyse gece yarısı olmuştu ve o hala buradaydı. Üstelik dokuzuncu ayına girmişti.
"Abla, abim evde dana gibi uyuyor sen niye hamile hamile buralardasın? Git evine dinlen ya."
Miray ablam önündeki tatlıdan bir dilim ağzına atıp omuz silkti.
"Normalde onun nöbeti var ama kalmadı. Onun yerine ben kaldım. Bu aralar o da çok yoruluyor, hamileyim diye tüm hastalara o koşuyor. Kıyamadım bende eve yolladım."
Gülümsedim.
"İyi yapmışsın."
"Eee çiçeği burnunda çiftler, siz neler yapıyorsunuz?"
Omuz silkip konuştum.
"Hiçbir şey. Aynı evin içindeyiz ama birbirimizin yüzünü bile göremiyoruz. Bu aralar şirkette de işler baya yoğun. O da işte sürekli. Evlenmeden önce daha çok görüşüyorduk yeminle."
Miray ablam kahkaha attı.
"Düğünün balayının dedikodusunu da yapamadık bir türlü. Anneanne iyi dimi?"
Gülerek göz devirdim.
"İyi iyi, turp gibi. O gece hastaneye gittiğimizde de iyiydi zaten. Yüzme bilmeden atlarsa denize, boğulur öyle."
"E ne yapsın kadın, deniz gördüğü mü var Edirne'de? Neyse, sizin balayınız nasıldı?"
Gülümseyerek yanağımı elime dayadım. Tek bir yerde balayı yapmamıştık, gezmediğimiz görmediğimiz neresi varsa oraya gitmiştik.
"Çok güzeldi..."
Miray abla gülümseyerek başını salladığı sırada dışarıda kopan çığlıkla kendimizi odadan dışarı attık.
Hastane koridorunda bir anne, kucağındaki çocuğunla bir o yana bir bu yana koşturuyordu. Koşar adım yanına ilerledim.
"Nedir durum?"
"Bilmiyorum! Evi topluyordum oğlumda odasında oyuncaklarına oynuyordu, ağlamasıyla odaya girdim baktım anlından kan akıyor! Lütfen bir şeyler yapın, yalvarırım!"
Sağ kaşının üstünde hafif açılma olan ufaklığı sedyeyi beklemeden annesinin kucağından aldım.
"Sakin olun, sadece hafif bir açılma var. Oturun siz şöyle hemşireler size su getirsin."
Kucağımdaki ufaklıkla odaya girip annesini Miray ablaya bıraktım.
"Merhaba, benim adım Alya. Senin ismin ne yakışıklı?"
Küçük burnunu çekip burnunu sildi.
"Ediz."
Gülümseyip eldivenleri elime taktım.
"Ne kadar güzel ismin varmış senin öyle. Nasıl yaptın bakalım anlındaki yarayı?"
"Oyuncaklarımın üstüne düştüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Aşkım
Teen Fiction"Söz veriyorum. Kaybettiğin çocukluğunu sana geri getireceğim" ............... Çocukluk Aşkınla birlikte çocukluğunu kaybetmiş bir kız... Alya... Öldü sandığı aşkı birden geldiğinde sanki hiç gitmemiş gibi devam ettiler. Sanki hiç ayrılmamış gibi...