Aynada son kez kendime bakıp gülümsedim. Fenerbahçe formamı giymiş, altına siyah dar pantolonumu giymiştim. Saçıma taktığım sarı-lacivert örgü, formamla bütün oluşturmuştu.Bu akşam Fenerbahçenin maçı vardı ve Rüzgar'ın yoğun isteği üzerine maça gidecektik. Anlamadığım şeyse, sadece ikimizin gideceği olmuştu. Normalde bizimkilerle her yere -maçlar dahil- birlikte giderdik ama bu sefer Rüzgar bariz bir şekilde onları istememişti. Aynada son kez kendime bakıp çalan telefonumu açtım ve kulağıma koydum.
"Hazır mısın kanarya?"
Gülüp o görmese de başımı salladım.
"Hazırım!"
"Tamam 3 dakika içinde kapıda ol, geliyorum."
"Tamam."
Kendime son bir bakış atıp odamdan çıktım ve merdivemlerden indim. Annem evde yoktu çünkü hepsi babamlarla birlikte şirkete gitmişlerdi. Sıcak olduğu için üstüme hiçbir şey almayıp bir tek çantamı aldım ve kapıyı kilitleyip çıktım.
"NE MUTLU SENİ SEVENEEE!"
Rüzgar arabanın camından kafasını çıkarıp bağırdı. Gülüp marşın devamını getirdim.
"YAŞAA FENERBAHÇEEE!"
İkimiz de kahkaha attık. Arabaya bindiğimde sırıtarak baştan aşağıya beni süzdü.
"Sevdiğim iki şeyi bir arada görmek güzel..."
Gülümsedim. O da üstüne benim gibi Fenerbahçe formasını giymiş, altına da siyah kotunu giymişti. Aynı zamanda bileğindeki sarı-lacivert bileklik ona çok yakışmıştı. Radyoda çalan Fenerbahçe marşıyla kıkırdadım.
"Alya,"
Gözlerimi ona çevirdiğimde kısa bir an bana bakıp tekrar yola döndü.
"Bu akşam hiçbir kötü şeyler konuşmayacağız demiştim kendi kendime ama sana söylemem gereken şeyler var. Şu geçen gece karşımıza çıkan çocuk, Melek'i seviyormuş. 4 yıl kadar hep saklamış, ama bir yandan ona yakın davranıyormuş. Aynı üniversitedenlermiş zaten. Hep Baran ve Burak'ı uzaktan izlemiş. Sürekli onları takip etmiş falan. Melek'in ölümünün 3. yıl dönümde ikisini de öldürmüş. Polis ikisinin de tanınmayacak halde olduğunu söyledi. Özgür söylediği gibi gidip teslim olmuş. İki cinayetten bayağı bir hapis yatacak."
Ne diyeceğimi bilemiyordum. Tüm olan Özgür'e olmuştu. Hem sevdiği kadını kaybetmişti, hem de tüm hayatını. Bu çok ağır bir şeydi. Hiçbir yorum yapmadan sessiz kaldım. Uzun bir sessizlikten sonra Rüzgar bana döndü.
"Öğrettiğim marşları ezberledin değil mi?"
Gülerek onayladım. Maça gideceğiz diye bana marşların yarısını ezberletmişti. Hatta bununla yetinmeyip ilk on biri ve mevkilerini de anlatmıştı.
Kadıköy'e geldiğimizde bizi çok büyük bir kalabalık karşılamıştı. Maç olduğu için çok trafik vardı. Arabayı nihayet park edip stada giriş yaptık.
Tribüne oturduğumuzda Rüzgar etrafa gözleri parlayarak bakıyordu.
Ulan bana böyle bakmadın şerefsiz...
Çok geçmeden stad dolmuştu ve tezahürata başlanmıştı. Rüzgar kendini kaybederek avazı çıktığı kadar bağırdığı yetmiyormuş gibi beni de ayağa kaldırdı. Dakikalar içinde ondan bir farkım kalmayarak kendimi kaybetmiştim bile. Fenerbahçe atağa geçtiğinde heyecanla yerimizde zıplıyor, gol atamadığımızda ise üzülerek geri oturuyorduk. Sadece ikimiz değil tüm tribün bu şekildeydi. Hiç tanımadığım insanlarla bile maçın kritiğini yapmıştım. Hatta yanımdaki kızla kanki bile olmuştuk. Buraya gelen herkes birbirini sanki yıllardır tanıyormuş gibi birlikte üzülüyor, birbirine sarılarak seviniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Aşkım
Teen Fiction"Söz veriyorum. Kaybettiğin çocukluğunu sana geri getireceğim" ............... Çocukluk Aşkınla birlikte çocukluğunu kaybetmiş bir kız... Alya... Öldü sandığı aşkı birden geldiğinde sanki hiç gitmemiş gibi devam ettiler. Sanki hiç ayrılmamış gibi...