"Sevgili oğlum,Şuan karnımda sekiz aylıksın. Doğumuna az bir zaman kaldı. Süre azaldıkça korkum artıyor. Seni kucağıma alamayacağım diye öyle korkuyorum ki.. Olur da alamazsam, bu satırları yanlız başına okursan, bil ki annen seni çok seviyor oğlum. Yıldızlar kadar çok seviyor seni.. Ama eğer bu satırları birlikte, gülerek okuyorsak başarmışız demektir. Seni sağlıkla kucağıma almışım ve birlikte bir mucizeyi gerçekleştirmişiz demektir. Umarım öyle olur. Seni çok seviyorum bebeğim, kendine iyi bak.
Annen..."
Yaşlı gözlerimi kırpıştırıp defteri kapattım ve gözlerimi oğlumun odasında gezdirdim. Uzun zamandır ona bir defter hazırlıyordum, eğer bana bir şey olursa yokluğumu hissetmesin diye. Gerçi Rüzgar'ın ona iyi bakacağına hiç şüphem yoktu ama işte, hiçbir şey bir annenin yerini tutmuyordu. 8. ayıma yeni girmiştim ve doğumum yaklaştıkça deli gibi korkuyordum. Şu son ayımı da olabildiğince ailemle geçirmeye çalışıyordum.
"Alya?"
Kapının eşiğinde duran Rüzgar'a ufak bir bakış atıp defteri çekmeceye koydum.
"Ne yapıyorsun güzelim burada?"
Yanıma gelirken gülümsedim.
"Oğlumuzun odasında bir eksik var mı diye bakıyorum."
Tebessüm edip saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Alya... Seni üzmemek için bir şey demiyorum ama çok korkuyorum. Ya bir şey olursa?"
Kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne yasladım.
"Ben de korkuyorum. Seni bırakmaktan, oğlumuzu bırakmaktan çok korkuyorum ama pes etmek yok. Her şeyin üstesinden geldiysek bunun da geliriz.. Hem, daha hiçbir şey olmadı ki. Umudumuzun kırılması için ortada hiçbir sebep yok."
Başımdan öpüp sıkıca sarıldı.
"Hani sen bana yıldızlarla ilgili hikayeler anlatıyordun ya, ben de sana anlatayım mı?"
Gülümseyip yanağımı okşadı ve başını salladı.
"Yıldızlar parıldarken orta büyüklükte bir yıldız varmış. Etrafına ışıklar saçan bu yıldız mutluymuş. Hayata olumlu bakar, gezegenleri izler, onlardaki canlıları seyredermiş."
Dikkatle beni izlerken devam ettim.
"Etrafına mutluluk saçan bu yıldız, bir gün göktaşı çarpması ile küçük parçalara ayrılmış. Dağılmış, parçalanmış, kırılmış, gamzelerini kaybetmiş. O artık parlak koca bir yıldız değilmiş.
Arkadaşları ne derlerse boş. Bir şey yapamazlarmış. Gülümsetemezlermiş. Göktaşından süzülen göz yaşları soğuk damlalar halini alıp buz tutmuş. Kalbi soğumuş, hissedemez olmuş. Geçmişinde, benliğinde, kaybettiklerinde, kazanabileceklerinde tutuklu kalmış. Yıldızlar dokunmazlar, dokunulamazlar, uzaktırlar. Parlarlar, hissederler, bunu kaybettiler mi onlar artık yıldız olamazlar.
Pes etmiş, hüzünlü, sefil dolanan bir kuyruklu yıldız varmış, artık durmak, seyretmek, huzur istermiş ama onu kimse durduramazmış. Ne kadar durmak istese de duramazmış.""Bir gün karşısına bizim hüzünlü küçük yıldız çıkmış ve çarpışmışlar tek beden olmuşlar. Alevlenmişler parlamaya başlamışlar. Sakinleşmişler küçük yıldız parlamış, kuyruklu yıldız ise sonunda durmuştur. Büyük koca şekilde parlayan yıldız olmuşlar. Gel zaman git zaman etrafta biriken küçük parçalarla büyüyüp gezegen olmuşlar. Eskiden güneşi yansıtan bir araç iken şimdi ise içinde bir sürü kadife gül biriktiren gezegen olmuşlar. Etrafta olan yıldızlara mutluluk saçmışlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çocukluk Aşkım
Novela Juvenil"Söz veriyorum. Kaybettiğin çocukluğunu sana geri getireceğim" ............... Çocukluk Aşkınla birlikte çocukluğunu kaybetmiş bir kız... Alya... Öldü sandığı aşkı birden geldiğinde sanki hiç gitmemiş gibi devam ettiler. Sanki hiç ayrılmamış gibi...