74. BÖLÜM

15.5K 816 440
                                    

Multi: Su Aydın

13 Ekim...

"Bak gitme oraya, kesin bir şey çıkacak varya."

Su'nun söylenmesiyle yastıkla daha çok yüzümü kapattım.

Hangi akılla korku filmi izliyorduk ki biz?

Aniden çıkan şeyle ikimiz de çığlık attık.

"Ay yeter vallahi!"

Su masanın üstündeki kumandayı alıp filmi kapattı.

"Gece uyuyamayacağım."

Diye mırıldandığımda başını salladı.

"Neyse, ben mutfağa gidip abur cuburları yenileyeyim."

Kaseleri alıp mutfağa gittiğinde etrafa korku dolu bakışlar atıyordum.

"Hepi börtdey tu yu, hepi börtdey tu yu, hepi bört dey, hepi börtdey, hepi börtdey tu yuuuuu!"

Su mutfaktan kendi yapmış olduğu pastayla kocaman gülümseyerek ve şarkı söyleyerek çıktı.

"Yaa..."

Diyip gülümsedim. Bugün 13 Ekimdi. Yani benim doğum günüm... 19 yaşına girecektim. Su'ya her ne kadar sürprize gerek yok desemde o ısrarla kutlamamız gerektiğini söylüyordu. Pastayı masaya koyduktan sonra hızlıca alkışladı.

"Doğum günün kutlu olsun, canım arkadaşım!"

Diyip kocaman sarıldı. Bende minnetle gülümseyerek kollarımı beline doladım.

"Ne gerek vardı Su?"

"Aaa ne demek ne gerek vardı yaa? Saat 12'ye geliyor. Senin doğum günün. Tabiki kutlayacağız."

Dedi sahte bir kızgınlıkla. Masanın üstündeki telefonunu eline aldı ve kamerayı açtı.

"Hadi fotoğraf çekilelim!"

"Ya Su şu halimize bak, pijamalarlayız."

"Ne varmış halimizde ki?"

Aynı anda üstümüze baktık. Benim üstümde prenses tacı desenli mavi pijama takımım, onun üstüne giymiş olduğum pandalı sabahlık tarzı hırkamsı şey ve pijamamın üstüne kadar çektiğim pizzalı çoraplarım... Su'nun üstüne baktığımda onun da benden pek bir farkı yoktu.

"Amaaan. Çok da umrumuzdaydı."

Gülüp birlikte kameraya poz verdik.

"Hadi bir dilek tut ve mumları üfle..."

Heyecanla masanın yanına geçip pastaya doğru eğildim ve dileğimi diledim.

Lütfen, bu doğum günüm de sevdiklerimle birlikte geçsin...

Dileğimi dileyip mumları üfledim. Su yine hızla alkışladı. Bıçağı elime alıp pastayı kestim ve tabaklara yerleştirdim. Koltuklara oturup hayvanca, yüzümüze buluşturarak pastalarımızı yemeğe başladık. Bu doğum günüm diğerlerinden farklı geçiyordu. Çünkü bu sefer yanımda Rüzgar yoktu, sevdiklerim yoktu. Yüzümdeki üzüntüyle beraber tabağımdaki pastayla oynamaya başladım.

"Ne oldu canım? Pastayı mı beğenmedin yoksa?"

Başımı ağırca iki yana salladım.

"Anlaşıldı. Sen mavi gözlü prensini özlemişsin."

Su'ya bakıp başımı olumlu anlamda salladım. Tabağını sehpaya bırakıp ellerimi tuttu.

"Sınavların olmadığı bi ara gidip görürsün."

Çocukluk AşkımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin